Sabah hasta bakıcının sesiyle uyanmıştım. Onun kilitli odaya nasıl girdiğini merakla sorarken " kapının yanında küçük bir tuş var. Hasta bakıcılar ve hemşirelerin parmak iziyle açılıyor. Genelde hastalar kapılarını kilitledikleri için böyle bir yöntem kullanılıyor." Elindeki ilaç dolu tepsiye kaymıştı gözüm. Anlamsızca bakarken hasta bakıcı tekrar konuşmaya başladı. "Onur Bey bugün itibariyle ilaçlara başlayacak, siz odadan hızla çıktığınız için söyleyemeyiş." Hasta bakıcıya " teşekkür edip" demir su bardağını alıp ilaçları içmeye başladım. O sıra da tekrar kapı açılmış bu sefer de hemşire gelmişti. İlaçların yan etkilerini anlatıp ikisi de çıkmıştı. Odanın kapısını kitleyip dün ağlamanın ve uykusuzluğun verdiği yorgunlukla yatağa geçip gözlerimi kapattım.
Akşama kadar uyumuş olmama rağmen hâlâ üzerimde uyuşukluluk vardı. Ilık bir duş alıp kendime gelmeye çalıştım. Yeni eşofman takımlarımı giyip, crosslarımı da dolaptan çıkartıp giydim. Telefonumu ve anahtarımı alıp odadan çıkıp, kahvaltı saatinin çoktan geçmesiyle kantine ilerledim.
Kantine girerken Can ellerinin içine kafasını hapsetmiş , sıkıntılı duruyordu. 2 çay 1 bisküvi alıp Can'ın masasına ilerledim. Çayı önüne bırakmamla kafasını kaldırıp şaşkınlıkla bana baktı. "İyi misin" diye sormamla kendine çeki düzen verip "iyiyim" dedi. " Emin misin?" Masa da parmaklarıyla ritim tutuyorken benden başka her yere bakıyordu. " Eminim,sadece başım ağrıyor" onu başımla onaylayıp bisküviden çayıma batırıp yemeğe başladım. İkimiz de sessizce çaylarımızı yudumlarken gruptaki sessiz olan , hatırladığım kadarıyla adı Ömer olan çocuk , gelip Can'ın kulağına bir şeyler söyleyip masadan kalkıp gitmişlerdi. Ben de bahçe de sigara içip odama ilerledim.
Odama girmemle derin bir nefes alıp crosslarımı çıkartıp kenara koydum derin bir nefes alıp crosslarımı çıkartıp kenara koydum terliklerimi giyip pencereyi yürüdüm teyzemin yarınki ziyaret gününe gelmeyeceğini öğrenmiştim teyzem annemle aramın iyi olduğunu düşünüyordu gerçi herkes bizim mükemmel bir aile olarak görüyordu.
Telefonumun titremesi ile cebimden çıkartıp gelen mesaja baktım mira'dan gelen mesajla mutluluktan ağlayacaktım resmen teyzemin gelmeyeceğini anlamış gibi yarın okul olduğu halde benim yanıma geliyordu teyzem de izin gün olmasına rağmen gelemeyeceğini ve küçük Bir özürle iletmişti mir istediğin bir şey olup olmadığını sorup günümüze nasıl geçtiğine dair konuşup telefonları kapatmıştık dışarıya kısa bir göz gezdirip pijamalarımı giymek için dolabıma doğru ilerledim.
Bütün gece bölük parça uyumama rağmen Sabahattin hiç uyanmıştım hasta bakıcı ilaçlarımı getirip kahvaltıyı yemeğimi söylemişti bugün ziyarete olduğu için erken almışlardı hasta bak izin odadan çıkmasıyla beyaz bol crobumu ve mavi Jean pantolonumu alıp giyindim dolaptan beyaz ayakkabılarımı çıkartıp onları da giydim kumral saçlarımı tarayıp beyaz bandana takıp cilt makyajımı sevmediğim için normal ruj ve yüzüme de hapishaneye gelsin diye alıp kullandım işim bitince aynada kendimi inceledim ela gözlerimi daha belirginleşmişti yüzümdeki sıradaki işte yemekhaneye gitmek için kapıyı ilerledim.
Bahçeye çıkmamla büyük bir kalabalık beni karşıladı etrafa göz gezdirirken bartu'nun koca cüssesinin yanında ufacık kalan mira'yı görmemle ona doğru koştum kollarını açması ne sıkı sıkı sarıldık birbirimize taramalı sormaktan sonra merakla bağırdı ve mira'ya baktım mira bakışımı anlamış olacak ya ben boğazını temizleyip konuşmaya başladı.
"Buraya gelince seni bulmak için bazı kişileri seni sordum en son Bartu arkadaş olduğunu söyleyince biz de senin birlikte beklemeye karar verdik onu başımda onaylarken Bartu ikimizi de yalnız bırakmak için arka bahçeye ilerledi.
Mira ile kol kola girip boş bir bir banka geçtik oturur oturmaz Mira sorguya çekmeye başladı. "Nasılsın Aden, nasıl gidiyor?" Onun bu haline gülerken "iyiyim canım , hem şuana kadar iyi gidiyor bir sıkıntı yok. Sen de durumlar nasıl?" Mira dediklerime mutlu olmuş olacak ki gülüşü daha da büyüdü. " Ne olacak işte canım, her zamanki gibi okul,iş ,ev arası gidiyorum." Mira gastronomi okuyordu hem geçirebilmek için hem de iş tecrübesi kazanmak için restoranda şef yardımcılığı yapıyordu. "Hem burda arkadaş edinmene çok sevindim. Yalnız kalırsın diye çok tedirgin oldum." Onun bu halini görünce Bartu'nun arkadaşım olmadığını söylemekten vaz geçtim, zaten benimle yeterince uğraşıyordu bir de onu meraklandırmak istemezdim. Mira'yla konuşmaya devam ederken ziyeret saatinin sonlandığına dair duyduğumuz anonsla hüzünle birbirimize baktık. Onun gözlerinin dolduğunu görmemle sıkıca sarıldım "ağlama deli kız beni de ağlatacaksın." Böyle dememle çekilip göz yaşlarını sildi "ee napim daha bir ay seni göremicem."
"Biz de görüntülü konuşuruz olmaz mı?"
"Olur da bu tadı vermez. Of Aden ya kendimi sevgilsini askere yollamış kızlar gibi hissediyorum." Bu dediğine ikimiz de gülerken son kez sarılıp vedalaştık.