28

42 6 0
                                    

Bir hafta sonra

Mega"Wan'ın söylediklerine göre okulda hiç kimse yok ve biraz hasar görmüş o kadar öğrenci nereye gitmiş olabilir bilemiyorum hepsinin ölmüş olma ihtimali olduğunu da düşünmüyorum çünkü hiç bir ceset görmemiş"

Tzuyu Mega nın söylediklerine sessiz kalırken karanlık ormanda bir yere takılıp düşmemek için fazla çaba gösteriyordu

Mega"Kasaba ve diğer okullar normal halde ama şuan kasaba başı boş olarak biliniyor yani dağılması an meselesi"

Tzuyu"Başı boş mu? Kasaba sendeyken yıllarca ortalıkta yoktun ama ne alaka?"

Mega"Durum aynı değil Tzuyu, benim yaşadığımı biliyorlardı ama Jisoo nun ölümü her yere yayılmış durumda seni de kraliçe nin esiri olarak biliyorlardır muhtemelen, kaçtığını kraliçe asla yaymaz, kendi adını zedeleyebilir"

Tzuyu kafasını iki yana sallayip Mega yı geride bırakarak önden yürümeye başladı

Mega onu bir süre takip ettik den sonra arkasından ona seslenmişti

Mega"eve tek başına gitmek istiyorsan arka çıkışa gideceğim, biliyorsun artık giriş ve çıkışları kontrol eden adamlarım yok"

"Tamam"

Tzuyu hızını yavaşlatmadan verdiği cevap ile yoluna devam ederken Mega da onun tam tersi yönünde ilerlemeye başlamıştı

Yaklaşık 10 dakika nın ardından Tzuyu yürümeyi bırakıp olduğu yere çökerken zar zor bulduğu ağaca da sırtını yaslamıştı

Burası hep karanlıktı, karanlığın en koyu tonuna sahip ve iğrenç kokan bir yerdi

Gözlerini kapatıp dinlenmeye başladığı sıra son üç, dört gündür aklına dolan düşünceler yine dolmuştu

Mega bir planının olduğunu söylüyordu ama sadece üç kişi bunu başaramazdı

Geri gidebileceğini biliyordu, buradan çıkıp giderse adı utanç tablosuna yazılmazdı çünkü öyle bir tablo kalmamıştı muhtelemen

Ama Jisoo nun kanı yerde kalacaktı, Sana nın kanı yerde kalacaktı

Jisoo nun öldüğünden emindi ama Sana nın öldüğünü net bir şekilde görmemişti

Ama o patlamadan ne Sana sağ çıkabilirdi ne de yanındaki Nayeon ve Rosé

Sağ çıksa bile duvara sıçrayan kan ile kan kaybından öldüğünü anlayabilirdi herhangi biri

Tzuyu nin kaybedecek bir şeyi kalmamıştı ama kaybettiği çok şey vardı
Ya kaybettiklerinin uğruna savaşıp intikamini alacak ya da kaybettiklerinin uğruna savaşıp o da kaybedecekti

Kapattığı gözlerini açıp oturduğu yerden ayaklandı ve Boş olduğunu bildiği ormanın girişine doğru adımladı

Mega arka çıkıştaydı Wan ise evdeydi ve şuan ormanın giriş boştu ama birinin girip çıktığını algilayan bir sistem vardı iki büyük ağacın ortasında

Yeteri kadar hızlı olursa oradan çıkıp Mega ve Wan gelmeden izini kaybettirebilirdi ama bu düşük bir şans olurdu şuan için

Kraliçe nin büyüsü henüz yeni yeni terk ediyordu vücudunu ve eskisi kadar da güçlü hisettmiyordu kendini

Bu yüzden daha farklı bir yol izlemeyi seçti Tzuyu ve adımlarını yaklaşık 20 dakika uzaklıkta ki dikenli duvara doğru yönlendirdi

Yirmi dakikanın ardından bir ağacın kökü kadar sağlam ve kalın olan dikenler ile karşı karşıya geldiğinde ışığın aydınlattığı kadarıyla canının fazlaca acıyacağını anlamıştı

Cebinden küçük bıçağını çıkarıp işe koyulmuştu

--

"Bana adını söyle"

Karşısındaki sakallı ve kirli bir yüze sahip adam Kraliçe nin sorusuna cevap verdi

"Merle"

"Merle... Şimdi seninle bir anlaşma yapacağız, sen bana istediğimi getireceksin bende sana kızını getireceğim"

Merle kaşlarını çatıp söze girdi

"Kızım öldü"

"Biliyorum, ama geri getirebilirim"

Cümlesini bitirir bitirmez arkasında kalan aynada Merle nin kızı yeşil çimenlerin içinde koşarkenki halini yansıtmış ve çapkınca sırıtmıştı

Merle nin gözleri dolarken yavaşça aymaya yaklaşmış ve elini aynaya koyup kızına dokunmaya çalışmıştı

"İstediğimi yaparsan kızına kavuşabilirsin, Chou Tzuyu, dumanlı ormanda oraya gir ve onu bana getir"

--

Üstündeki tişört paramparça olurken vücudu da savaştan çıkmış gibi kan içindeydi

Dakikalardır koştuğu için nefes nefese kalırken vücudunda akan ter de dikenin yırtığı yerleri yakıyordu

Saklanabilecek hiç bir yeri yoktu aslında
Tamamen göz önündeydi ve her yerden gelecek olan darbeler için de apaçık ortadaydı

Dumanlı ormandan uzaklaşmıştı ve muhtemelen Mega da yokluğunu fark etmişti şimdi ise yapacağı tek şey kararmaya yüz tutmuş gökyüzü tamamen kararmadan kendine geceyi geçirecek bir yer bulmasıydı

Aklında bir yer vardı ama fazla uzaktı ve hava kararmadan oraya ulaşması pek mümkün değildi ancak başka çaresi de yoktu

Adımlarını hızlandırıp aklındaki yere doğru gitmeye başladı

--

Tahmin ettiği gibi hava kararmış ve önünü göremez hale gelmişti ancak dumanlı ormandan kalan fener hâlâ yanındaydı

Büyük kayalığın önüne geldiğinde önce yarığı bulup içeri girmiş ve emin adımlarla yarıktan uzaklaşmaya başlamıştı

Nereye kadar ışıksız giderse o kadar az dikkat çekerdi ama daha önceden buraya Mont öldürmeye geldiği için yolların oldukça tehlikeli olduğunu biliyordu

Bacakları artık yorgunluktan titremeye başlarken feneri yakmış ve daha derine doğru adımlamıştı

Hatırladığı kadar yolları takip ederken tepeden Montlara baktıkları yere kadar gelmişti bile

Daha fazla aşağı inmeyecekti bu kadarı yeterliydi

Kenara gidip el feneri ile aşağıdaki minik canavarlara bakıp burukça gülümsemişti

Daha sonra onları buraya getiren öğretmenin yaptığı gibi kenarda duran meşaleyi büyü yaparak ateşe vermiş ve etrafa loş bir ışık yaymıştı

Kendini duvara yaslayıp yere oturduğunda ağrıyan bacaklarını okşamış ve vücudunun acısını unutmak için gözlerini kapatıp bir an önce uykuya dalmaya çalışmıştı





in another universe • SatzuHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin