beş

305 32 25
                                    


swim
chase atlantic

swimchase atlantic

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.


#

Saat gece yarısına gelmek üzereydi. Gökyüzünü süsleyen ay ışığı, odanın penceresinden süzülürken yatmaktan sıkılıp serumun sinir bozucu aparatını tenimden çekip attım. Ayaklarım istem dışı camın önüne sürükledi bedenimi, sonsuz karanlığın arasında tüm göz kamaştırıcılığıyla parlayan ayı izledim sessizce. Bilirsiniz böyle anlarda düşünecek çok şey vardır, kafanızın içinde dönüp duran tonlarca zırvalık mesela. Benim zırvalıklarım küçümsenemeyecek kadar büyük hiçliklerdi yoldan geçen herhangi birine nazaran. İçi ateşle dolu kor bir havuzun üstünde çivili bir denge tahtasında yürüyordum. Ya aşağı düşüp yanarak defolup gidecektim bu siktiğimin hayatından ya da ayaklarımın altı hissizleşip dizlerimde derman bırakmayıncaya dek sert adımlarla bana diretilen yolda yürüyecektim.

Hayır ikisi de değildi benim seçtiğim son. Lee MinHo tüm bildiklerimi esamesi okunmayana dek silip bana bambaşka bir yol açmıştı. Kimse ondan pamuklarla döşenmiş çiçek kokulu bir yol beklemiyordu, Hwang Hyunjin de bu yoldan gitmezdi zaten, ama yine de bu yolun meşakkatini çivili tahtaya ya da her saniye koru harlanan o boktan ateşli havuza tercih ederdi işte.

"Hyunjin."

Adımı duymamla kafamı arkaya çevirdim. Bayan Hwang odanın kapısına sırtını yaslamış bütün dikkatiyle bana bakıyordu.

"Gelmişsin."

Annemi bir yabancı hissiyle cevapladığımda ondan hiçbir karşılık beklememiştim. Hayatım boyunca bekleyip alamadığım her karşılık gibi. Ama bu kez beni şaşırtmaya yemin etmiş gibi adımları camın önünde, hemen yanı başımda son buldu.

"İyi görünüyorsun."

Aynı kelimeler her zaman aynı anlamları taşımazdı ve tabi bu Minho'nun iyisin'i gibi hissettirmemişti. Altında yatan anlamı anlamak için Narcissa Hwang'ı yakınen tanımak gerekmezdi. Açıkça 'ölmeyi bile becerememişsin' demenin farklı bir yoluydu bu. Aklından geçenleri bana hissettirmediğini düşünen aciz zavallının tekiydi benim annem işte.

"Hwang Hyunjin ne zaman kötü oldu?"

Cümlelerim onu güldürmeye yetmişti bile. "İyi olduğun tek bir gün söyle bana, çok zorlanmazsın."

Bu sefer gülme sırası bana geçmişti. Hissiz bir sırıtış sundum ona, bir kere onun gözünden dünyaya baktığınızda kendinizi çöp konteynerinde tek bir küçük parça et arayan kemikleri derisine yapışmış tüylerini pireler kaplamış sokak kedisi gibi hissetmekten başka çareniz kalmazdı.

Yüksek topuklarını yere 'ben burdayım' dercesine vurarak hasta yatağına ilerledi. Eliyle sanki yıllardır üstü kapalı bekleyen bir mobilyanın tozunu alırmış gibi çarşafın üstünü düzeltti ve ardından oraya oturması sadece birkaç saniyesini aldı.

im fuckin' into it | hyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin