12~

78 48 17
                                    



⏳⏳⏳




Uyuyakaldığım için saat bayağı geç olmuştu. Hemen kalkmak zorundaydım. Sabah konuşmamak istediğim insanla konuşmak istiyordum. Ayrıca daha birçok işim de vardı.

Hemen telefonumdan mesajlara geçtim. Bir zamanlar bana attığı mesajlar duruyordu. Hemen yeni bir mesaj attım ona.


Bahar: Konuşmak istiyorum.

Mesajı gönderip yatağımdan kalktım. Hazırlanıp çıkacaktım. Koyu kırmızı V yaka dar bir kazak ve altına da koyu mavi bol pantolonumu giydim. Halka küpemi takıp ucunda Eyfel kulesi olan bir kolye taktım. Kumral saçlarım dümdüz duruyordu. Kestirdikten sonra hızlıca uzamıştı, belime kadar geliyordu.

Tamamen hazırdım artık. Masamın başında oturup yüzüme de birkaç şey sürüyüm dedim. Gelen mesajla kalkıp yatağın üzerinden telefonu aldım. Gelen mesaj Demir'dendi.

Demir: Nasıl istersen kızım, birkaç işim var ama uzun sürmez.


Bana kızım demesinden her ne kadar sinir olsam da yüreğimde bir yerlerde iyi hissediyordum. Aslında ben değil o küçük kız iyi hissediyordu. Henüz beş yaşındaki o kız çocuk babasının ona içtenlikle kızım demesini seviyordu ama yirmi yaşındaki genç kız istemiyordu. Ya da bilmiyordu.


Bahar: Yarım saate orda ol Demir Kuş.

Diye bir mesaj atıp birkaç bina ötenin konumunu attım. Eve gelmesini istemiyordum. Aynanın karşısında durup kapatıcımı sürdüm. Rimel ve allık da sürünce tamamlanmıştı. Sadece ruj kalmıştı. Çantamda aradım taradım bulamadım. En son nerde kullandığımı düşündüm. İzmir'den giderken kullanmıştım, birkaç gün önce. Rujum çok önemliydi kırmızı çizgimdi.

Yarım saate evden çıkıp konumunu attığım binanın önüne geldim. Fazla bekletmeden geldi. Arabanın ön kapısını açıp bindim.

"Burası mı evin?" Sesinde hissettiğim şefkat beni ürpertti. Yüzüne dik dik baktım.

"Hayır, evin yerini bilmeni istemediğim için buraya geldim." Bana bakarken gözlerinin yeşilinin yaşlandıkça nasıl soluduğunu gördüm. Eskisi gibi değildi, parlamıyordu, canlı değildi, hüzünlüydü. Yine kalbimde bir sızı hissettim. Yutkunarak önüme döndüm.

Arabayla biraz ilerlemiştik ki yüzüne bakmadan konuştum. " Dur." Biraz şaşırmıştı ama dediğimi yapmıştı. Arabadan alel acele inip yolun karşısındaki mağazaya girdim. Gözüme kestirdiğim güzel bir ruju alıp ödedim.

Arabaya tekrar bildiğimde aynayı açıp büyük bir özenle sürdüm rujumu. Bana bakan adama çevirdim bakışlarımı. Ne var anlamında başımı iki yana salladım.

"Makyaja ihtiyacın olmayacak kadar güzelsin." dedi. Gözlerinin nasıl titrediğini görebiliyordum. Her hareketi içime dokunuyordu. İstemsizce oluyordu ama kalbimde hissettiriyordu kendini.

Hiçbir şey konuşmadan ilerledik arabayla. Güzel bir kafeye gelmiştik. Açık alanda oturduk, ben kahve istedim o da her zamanki gibi çay istedi. Küçükken de hep ona oyuncak bardaklarımla çay yapardım.

ŞİZOFRENİN KANLI ÇIĞLIKLARI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin