Selam!
Yine ben geldim. Nasılsınız?
Bu bölüm kitabın ana konusuna geçiş gibi bir şey olacak.
İyi okumalar!
_______________________________Altımda yumuşak bir zemin hissediyordum fakat ne etrafımdaki sesleri duyabiliyor ne de gözlerimi açabiliyordum. Birkaç saniye sonra etraftaki sesleri yarım yamalak duymaya başladım. Su ve ateş sesi. Gözlerimi kırpıştırarak açmaya çalıştım ama başaramadım sanki gözlerim kapanmak için çabalıyor gibiydi. En sonunda parmağımı oynatmayı denedim ve başarılı oldum. Yanı başımda iki kişiye ait olduğunu düşündüğüm ayak sesleri işittim. Hemen yanımda duran ayak seslerinin kime ait olduğunu tahmin edemedim ikinci kişiyi tahmin edemesem de birinci kişinin kim olduğunu biliyordum.
"Aybüke beni duyuyor musun?" Bu Uğur'un sesiydi.
"Aybüş hadi aç gözlerini bak parmağını falan da oynatıyorsun hadi uyan." Bu da tahmin ettiğiniz üzere Berfin'in sesi. Tüm gücümü toplayıp gözlerimi aralamaya çalıştım ve başarılı oldum.
"Oh çok şükür uyandın be Aybüş." Gözlerimi araladığımda gördüğüm ilk şey Uğur'un yüzü oldu sağımda Uğur solumda Berfin vardı. Ve koskoca bir karanlık. Hava kararmıştı?
"Ne zamandır baygınım ben?" cevap veren Uğur'du.
"Uçak düşüşe geçtiğinde senin zaten başın dönmeye başlamıştı. Atlayınca da bayıldın ve akşam oldu."
"Aybüş bu çocuk var ya beş dakikada bir senin nabzını ve nefesini kontrol ediyor!"
"Kes sesini Berfin tıp öğrencisiyim diye kaç kere diyeceğim?"
"He ben baygın olsam beni de öyle kontrol ederdin yani. Peki bir ara Aybüş nefes almıyor sanıp suni teneffüs yapmaya çalışan sen değil miydin?" Berfin'in bu söylediğine gülümseyerek karşılık verdim normalde kıkırdayarak karşılık verirdim ama ona bile gücüm yoktu.
"Biri benim kalkmama yardım edebilir mi?"
"Ne saçmalıyorsun Aybüke yatacaksın sen." diyen Uğur'a gözlerimi devirdim.
"Bırak kalksın ya acıkmıştır o şimdi gel Aybüşüm sen ben kaldırırım seni." Berfin beni kollarımdan tutup kalkmama yardım ederken Uğur hiç memnun görünmüyordu. En sonunda ne kadar memnun olmasa da muz yığınından bir muz alıp bana verdi.
"Al ye bir de açlıktan bayılmanı istemem." somurtkan bir ifadeyle elindeki muzu aldım kabuğunu soyup yemeye başladım. Bir an için bakışlarımı kıyafetlerime çevirdim yer yer ıslaklıklar vardı.
"Ben niye ıslağım?"
"Suya düştük çünkü sen bayılınca panikledim bir an için sonra da kontrolü kaybettim adaya yakın bir noktada suya düştük."
"Peki o koca paraşütle nasıl yüzdün?"
"Yüzmeme gerek kalmayacak bir mesafeye düştük."
"Anladım" Uğur ile olan sohbetim burada sona ermişti ondan sonraki birkaç dakika hiç kimse konuşmadı. Berfin sessizliği bozuncaya kadar.
"Ne yapacağız şimdi? Bu adada bizi kurtarmalarını mı bekleyeceğiz?" Ada kelimesine çok takmamıştım ama şu an düşününce biraz garip hissettim. Berfin'e Uğur cevap verdi.
"Uçağın düştüğü illaki farkedilmiştir aramalarda illaki bu adaya bakacaklardır o zamana kadar burada hayatta kalmaya çalışacağız. Havaların sıcak olması işimize gelir ama bir su kaynağı bulmalıyız bu muzlar bizi sadece bir hafta idare eder. Bu sürede zaten bizi bulmuş olurlar." Dayanamayıp bende konuştum.
"Ya ciddi ciddi 21. Yüzyılda bir adada mahsur mu kaldık biz?" Bu söylediğime ikisi de gülerek karşılık verdi. Ben mi? Ben gayet ciddiydim. Berfin cevap verdi.