2

7 0 0
                                    

Babamın yokluğunda cidden kendimi dağılmış hissediyordum. Uyandıp göz kapaklarımı açmak ızdırap verici bir eyleme dönmüştü. Sanki iç organlarım kalbimden saplanmış şekilde bir kancaya asılmış da attığım her adımda sallanıyordu. Bu kanca hissi hala var fakat ilk zamanlardaki kadar yoğun değil. Babam benim için iyi olan her şeyin sembolüydü, dünyanın kurtuluş reçetesiydi. Hani internette "Dünya böyle güzel insanların hatrına dönüyor" yazan iyilik hikayeleri vardır ya, o adamlardandı babam. Yokluğu insanlıktan ümidimi kesmeme sebep olmuştu. Arkadaşlarım dışarı çağırınca gitmiyordum, telefonlara bakmıyordum, bir süre sonra onlar da ümidi kesip çağırmamaya başlamıştı zaten. Sigaraya o ara başladım, akşamları içki içip babamın eski daktilosunda şiir yazmaya çalışıyordum. Daktiloda yazmak zordur, gece vakti zifiri karanlıkta körkütük sarhoşsanız daha zordur. Bir keresinde annem elimdeki şişeyi kafamda kırmıştı, ama günler geçtikçe o da ümidi kesti benden, alıştı. Ben yine de ickimi eve getirmeyip dışarıda içiyordum tabi, ufak tedbirler hayat kurtarır.
Üniversiteyi kazandıktan sonra bir an önce toparlanıp gitmek istiyordum Istanbula, zira bu şehir benim için çekilmez olmuştu. Beğenmediğin ama diline dolanan pop şarkılardaki gibi değil, gercekten cekilmez olmuştu.

Bana güç veren neydi hatırlamıyorum, belki de babamın bana küçüklükten aşıladığı "Arkanda bıraktıkların arkandan konuşmasın" felsefesi canlandı zihnimde hatırlamıyorum. Sabah kalktım ve uzun zamandır görüşmediğim tüm eski yakın arkadaşlarımla buluşmaya başladım, yemek falan ısmarladım, eski neşeli günlerden konuşup o günlerdeki gibi yaşadım. Gideceğim gece kapşonumu çekip sprey boyayla eski sevgilimin evinin duvarına "Yıkılmadım, takılıyorum" Yazdım. Daha yaratıcı bir şey elbet bulabilirdim, ama gerek yoktu. Otobüse bindiğimde üstümden bir yük kalktı. Ama rahatlama gibi değil, cidden bir ağırlık eksilmiş gibi hissettim, belki de ruhumu teslim etmişimdir bagaja ve 21 gram hafiflemişimdir, bilemiyorum. Cocuklugum, ailem, babamın çalıştığı tahtalardan ışın kılıçları, ilk aşkım, ilk kavgam, ilk sigaram, yediğim son helva, insanlık için umudum geride kalmıştı. Kulaklığımı taktım.

"Müzik değil acılardır evrensel olan."

FalanlarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin