Denizlide geçirdiğim son gün bir şeyi fark etmemi sağladı. Ben intihara eyilimi olan bir adamdım. Bir tanrı inancım vardı ve bu intihar etmememi sağlayan yegane sebepti, çünkü bir amacım yoktu. Boş yaşıyordum, amaçsız, hedefsiz, hayalsiz. Geleceğe dair umutla kurduğum hayaller yoktu, distopyalarımın gerçekleşmeyeceğinin garantisini de verebilecek kimse yoktu. Sürekli batıyordum ve önümde bir çıkış yolu, bir yardım eli yoktu. Eskiden olsa o el babam olurdu. İnsanların çoğu için o el vardır, o el bazen aşktır, bazen iş, bazen okul, bazen aile. Geleceğin güzel olacağına dair bir umut ışığı bağlar sizi hayata, ufak bir yalan. Böyle şeylerin peşinden koşmayı babamın acısıyla beraber bırakmıştım, zira ölüm vardı ve bunlar bana fazlasıyla boş geliyordu. Gerçek dünyada bir gün geçirmek, insan içine karışmak, insanların küçük şeylerle bile nasıl mutlu olduğunu izlemek ve benim bunlarla mutlu olamamam aklıma şu soruyu takmıştı. Neden yaşıyorum?
Bu soruya mantıklı bir cevap verebilecek olsaydım hala babaannesi tarafından cebine günlük harçlık alıp okula giden bir adam olmazdım, veya olurdum, bilmiyorum. Ama sınırımı biliyorum ve buna cevap veremeyeceğimi de biliyorum. Bu soruya bu güne kadar bir çok kişi cevap aramıştır ve çoğu kişi kaçamak ve mistik cevaplar vererek "cevap vermiş"olmuştur. Bu arada evet, hala babaannemden harçlık alıyorum. Ne kadar kanıksasam da bazen bu durum benim de zoruma gidiyor, amcamın meyhanesinde birkaç gece sarhoş zenginlere meze yetiştirerek babaannemden 2 ayda aldığım parayı kazanıyorum. Babam bir keresinde "Sen marangoz Aydın'ın oğlusun, senin boğazından bizden yana haram lokma geçmez. Belki amcandan dolayı bir şeyler olabilir, o yüzden ondan para alma fazla. Harama helale ömrün boyunca dikkat et." Demişti. Şimdilerde bu dediğini de çiğneyip direkt amcamın sofrasına ortak oluyordum.
İstanbula geldiğim gün amcam beni karşılayan amcam olmuştu. Önce götürüp pahalı bir mekanda iskender ısmarladı, oradan babaanneme bıraktı. Kalıp biraz oturdu bizimle, benim küçüklüğümden ve ortak anılardan konu açıp bir süre babamı yad etti, babaanneme eski fotoğraf albümlerini açtırdı ve babaannemle ortak konuşabileceğimiz bir konu açtığına kendini ikna ettiği sırada işler beni bekler diyerek bizi bıraktı. Babaanne evlerini bilirsiniz, babaanne evi dendiğinde aklınıza ne geliyorsa oydu. Hava sıcak olduğundan babaanneme balkona çıkmayı teklif ettim ama "Balkona çıkma ürkerler" dedi. "Kim?" diye sordum ama cevap alamadım. Gidip kendim baktım balkon kapısını açmadan. Balkon pimapendi ve içeride eski bir dolap vardı, evde yer olmadığından yeni eşyalara yer açmak için muhtemelen amcam onu oraya kaldırttı. Dolabın üzerine bir güvercin yuva yapmıştı, yumurtaların üstüne oturmuş bekliyordu. Ürkütmemek için fazla izlemedim, hala böyle şeylere değer verebiliyor oluşum karşısında kendimi takdir ettim. Yanımda babamın daktilosunu da getirmiştim, az önce gördüğüm sevgi dolu kırılgan manzara içimde bir şeyi tetiklemiş olacak ki yazma isteği hissettim. Önce bakkala inip sigara alacaktım, babaanneme istediği bir şey olup olmadığını sordum çekirdek istedi. Bakkala girdiğimde kasadaki amca az sonra hayatının geri kalanını toptan etkileyecek bir gelişme duyma umuduyla televizyona dalmıştı. Ekrana baktığımda son 6 7 yıldır her yaz popüler olan yarışma programının oylamasını gördüm, finalmiş galiba. Amcadan sigara istedim, ekrandan gözünü ayırmadan dur bir saniye dedi. Elindeki eski, telefoncuya satmaya götürsen üstüne para isteyeceği türden telefonu bana uzatıp "Oğlum şu numaraya mesaj atar mısın, oy veriliyormuş burdan." Dedi. "Amca bu paralı yalnız." Dedim ama önemsemedi yine de atmamı istedi, attım ben de. Bir suça ortak olmuşum gibi hissediyordum, amcadan sigarayı ve çekirdeği aldım, az önce yolladığı mesaj sonucu kaybettiği parayı çıkartacak karı elde edememişti bu satışla. Ben tam dükkandan çıkarken "Oley be!" Dedi, televizyona bakarak. Oy verdiği yarışmacı kazanmıştı, çok para kazanmıştı. O amcanın ömrü boyunca sigara ve çekirdek satsa da kazanamayacağı parayı o yarışmacı bir anda kazanmıştı. Hem de bunu o amcanın eski püskü telefonundan atılmış smsle başarmıştı. Ben dükkandan çıkarken içeri genç bir çocuk girdi, "Abi kim kazanmış?" diye heyecanla daldı içeri. Sonucu öğrenince o da sevindi. Bu çocuğun yolda Ferrari gördüğü zaman "Vay amına koduğumun zengin piçi." Demeye hakkı yok, çünkü onları zengin eden kendisi. Çıktım ve eve geldim, güvercinlerin içimde oluşturduğu sevgi yumağından eser yoktu şu an.Yalnızca öfkeliydim. Şu an yapabileceğim son şey şiir yazmaktı, bunun yerine babaannemin yanına geçip eski albümlere bakmaya devam ettim. Bir anda dizlerinde uyuyakaldım. Şefkat... Uzun zaman sonra tekrar tattım bu sayede. Biri bana şefkatle yaklaşmayalı çok uzun zaman olmuştu ve bunun sebebi bendim."Bel bağladığınız ömürlerinizin boşlukta savrulduğuna şahit olduğumda bıraktım huzuru aramayı."