🎀2

26 4 2
                                    

"Gel" komutu duyduğum an, içeriye girdim ve hazırola geçtim. Mustafa Albay ve yanında daha önce görmediğime emin olduğum rütbeli adamlar vardı. İçime anlamsız kuşku düştü.

İşaret edilen sandalyeye oturdum, kimseden ses seda çıkmıyor adeta sessizlikte boğuluyorduk. Klavye tuşları ve nefes alış veriş dışında tüm sesler kesilmişti. Elim ayağım buz gibiydi. Korkuyordum. İlk defa böyle bir durumda kalıyorum.
"Konuyu uzatmayacağım..." Diyerek konuşmaya başlayan, Mustafa Albay izin isteyerek birkaç tuşa basılmasını söyledi.
Beyaz perdeye yansayan görüntüm düştü. Kameranın kapatılmasına kadar geldi ve durdu görüntüm. O an zaten kapatılması gerektiğini söylenmişti. Terleyen avuç iclerimi kamuflajımın üstüne sildim.
Boğazımda kocaman yumru var gibiydi ne kadar yutkunsam geçmeyecekti sanki.

"Üsteğmen Erva, sana verilen her komutu böyle sorgusuz sualsiz yerine getiriyor musun?" Soruyu yönelten adını bilmediğim adamdı, Tuğgeneral'di.
Ağzımı açıp tek kelime edemedim. O an kalmıştım öylece ve denileni yapmıştım. Çünkü benden kimse böyle bir şey istememişti ve o an strateji olarak düşündüğüm için denileni yapmıştım.
"Komutanım, bana verilen görevleri sorgusuz sualsiz yapılarak yetiştirildik TSK tarafından o an denilen ne varsa yaptım. Sonuçta sizlerin bir düşüncesi olmazsa böyle bir emri verdirmez ve o adamı bıraktırmazdınız."
Savunmam bu şekildeydi daha ne konuşacağımı bilemediğim için sustum. Ve onlara bakmaya başladım.

Dünyamı başıma yıkan ise, Albayımın dedikleri oldu.

"Erva, görevinden süresiz olarak uzaklaştırıldın."

Gözlerimdeki biriken yaşlar içime akıyordu. Kıpkırmızı kesilmiştim. Ellerimi koyacağım yer yoktu, beynimin içi kasırga içimde tufan vardı.
Odadan çıktığım an bana merakla bakan abim, Tim ve Özçelik vardı. Bunu hak etmemiştim. Emeklerimin karşılığı ay yıldız bayrağımın altında şehit olmak varken, böyle bir sebepten biten hayatıma kahkaha atmak istedim. Tebessüm edemedim, abimin beklentili gözlerine ve anladı ters gittiğini, Yanıma adimlamaya başladı.

Elimi durması için kaldırınca hemen durdu ve bana baktı. Tim'im. Ağabey'im. Canımın canlarını terk et canini bırak diyorlar bana.

Elim, silahıma gitti. Silahın kabzasından tuttum ve elim gitmeyerek masaya bıraktım. Aynı şekilde kolumdaki apoletlerimi çıkarmaya çalıştım. Sadece çalıştım. Ellerim titremeye başlamıştı artık, iki Yanıma düştü kollarım tüm gücüm çekilmişti. Gözlerimin doluluğu görüşümü bulanıklaştırıyor ve başımı dönderiyordu. Hayır asla ağlamayacağım.
Tüm cesaretimi toplayıp, apoletlerimi bir çırpıda çektim. Abime uzatmadan önce içli içli öptüm emeklerimi, sevdamı. Kimseden ses çıkmadı. Herkes bunun ne olduğunu çok iyi biliyordu, cesaretim o an yerle bir oldu ve omuzlarım sanki kamburumu belli etmek istercesine çöktü.

SİSUHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin