Hyunjin kalabalık ortamdan çabucak çıkabilmek için adımlarını hızlandırdı. İnsanların ona dokunmasını istemediği için kimseye çarpmamaya çalışıyordu. Teması sadece gerektiğinde ve sevdiği kişilerle olduğunda severdi. Elindeki pasta kutusunu da kendisiyle birlikte bir o tarafa bir bu tarafa hareket ettiriyordu. Pastaya bir şey olmaması için ayrı bir çaba sarf ediyordu.
Sokağın neden bu kadar kalabalık olduğunu anlamamıştı. Ama bulunduğu yolun daha da kalabalıklaşmasıyla kendi kendine, "Umarım kalabılığın merkezine gitmiyorumdur şuan." diye düşündü. Kalabalık demek daha çok temas demekti. Sinirli olduğunda temaslarla daha da sinirleniyordu.
Daldığı düşüncelerinden kalbinde hissettiği sızıyla sıyrıldı. İlerledikçe artan sızısı sokağın ortasında durmasına sebep oldu. Sızısı acı gibi değildi. Sanki deltası aradığı bir şeyi bulmuş gibi içinde tepiniyordu. Bunun de demek olduğunu tabii ki biliyordu. Sonunda hayatına heyecan katacak, biraz da olsa hareketlendirecek kişi buralarda bir yerdeydi. Etrafında gözlerini gezdirdi. Kalabalık o etrafını inceledikçe daha çok artıyor gibiydi. Deltasını:
"Sakin ol amına koyayım. Bulacağız onu, kes tepinmeyi." diyerek sakinleştirmeye çalıştı. Kendisi de pek sakin sayılmazdı. Heyecanlıydı, kalbi çok hızlı atıyordu. Buna rağmen amacı deltasını sakinleştirmekti. Kalabalık ortamda feromonlarıyla diğer insanlara rahatsızlık vermek istemiyordu.
Biraz da olsa yatışan deltasıyla kalabalık olan sokaktan köşeyi dönerek çıktı. Seungmin okula girmeden pastayı çocuklara yetiştirmeliydi.
Tam okulun kapısına geldiği sırada çalan telefonuyla elini cebine attı. Arayan kişinin ismini gördüğü gibi açtı.
"Efendim Lix."
"Hyunjin nerede kaldın? Mesaj attım Seungmin'e otobüse binmiş çoktan. Gelir şimdi."
"Okulun kapısındayım, sakin ol."
"Tamam hadi bekliyoruz."
Felix'ten aldığı onayla telefonu kapatıp cebine geri koydu. Hemen okula girip merdivenleri çıktı. Sınıfa girip pastayı masaya yerleştirdi. Felix'e dönüp konuştu:
"O görmeden masıl tutacağız ki bunları burada?"
Felix dudaklarını büzerek düşünmeye başladı. Birkaç dakika sonra cevap verdi:
"Her türlü fark edecek zaten geldiği gibi 'sürpriz' diye bağırırız."
Arka sırada uyuyan Minho da Seungmin için sınıfından buraya gelmişti ve büyük ihtimalle bir süre daha bu sınıfta kalacaktı, kafasını kaldırıp esnedi. Fikrini belirtmek için hafifçe masaya vurup derin bir nefes alarak konuştu:
"Bence de geldiği gibi yapalım."
Herkes yerine geçip oturduğunda Hyunjin pastayı kenara sakladı. Seungmin sonunda gelmişti. Seungmin sıraya yaklaşırken Hyunjin pastayı sakladığı yerden çıkarıp masanın üzerine koydu. Seungmin geldiği gibi, "Bu ne? Ne ki bu?" diye sordu.
Hyunjin arkadaşının salaklığına göz devirip cevap verdi:
"Neye benziyor oradan bakınca?"
Seungmin aynı sorularını tekrarlamaya devam ederken Felix artık dayanamayıp bağırdı:
"SÜRPRİİİİZ!"
Seungmin Felix'e dönüp garip hareketler yapmaya başladı. Bir yandan da garip sesler çıkarıyordu.
"Yhağğağ!"
Minho Seungmin'in kafasına hafifçe vurup konuştu:
"Yeter amına koyayım, süblimleştin. Hadi yiyelim artık."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Huzur Denizi, Hyunin
FanfictionHuzurumu huzuruna sundum, sevgilim. Önceden sessizlik sanardım huzuru... Sen geldin tek bir kelimen yetti huzuru gerçekten anlamama. Meğer sessizlik değil sesinmiş huzur. Kelimelerin sessizliğim olsun. Konuş ki anlasın şu sessiz deniz. Konuş k...