𝕹𝖔𝖚𝖛𝖊𝖆𝖚𝖝 𝖆𝖒𝖎𝖘, 𝖓𝖔𝖚𝖛𝖊𝖑𝖑𝖊𝖘 𝖕𝖊𝖓𝖘é𝖊𝖘

12 2 34
                                    

Jeongin içindeki kötü hissin onu daraltmaya başlamasıyla gözlerini araladı. Yan tarafında bulunan masadan telefonunu aldı. Saatin sabahın 5'i olduğunu görünce telefonu yastığının kenarına bırakıp gözlerini uyumak için yumdu.

İçini daraltan his uyumasına da engel oluyordu. Uyuyamayacağını fark edince telefonundan playlistini açtı. Dinlerken uyuyabileceğini düşünmüştü. Uyumak adına uğraştığı birkaç saatin ardından çalan alarmıyla açtığı şarkıların bir işe yaramadığını anlamıştı. Alarmı kapatıp yataktan kalktı. Üzerini giyip yanına alması gereken eşyalarını da alıp evden çıktı. Yürümeyi sevdiği için okula yürüyerek gitmeyi sorun etmiyordu. Yürürken düşünmek iyi geliyordu, kafasında bir şeyleri oturttuktan sonra daha rahat hissediyordu insanların karşısında. 

Düşünmekten uyuyamadığı zamanlar da çoktu. Sürekli yorgun hissediyordu kendini. Uyumayı çok sevmesine rağmen uykusu gelse de dalamıyordu uykuya, bu sebepten enerji de toplayamıyordu. Yemek de  yiyemiyordu annesi hiç yemek yapmıyordu evde. Kendisi yapmayı denemişti birkaç kez ama başarılı olamamıştı. Hemen bulunduğu ortamdan uzaklaşmak istiyordu. Ev diyemiyordu yaşadığı yere. 

Sonunda kapısına geldiği okula giriş yaptı Jeongin. Kafasını eğip hızlıca sınıfına gitmeye başladığı. Önünü görmediği için birine çarpması da kaçınılmaz olmuştu. Çarptığı kişinin ona bağırmaya başlayacağını bildiği için kafasını kaldırmadan adımlarını daha da hızlandırıp köşeyi döndüğü gibi sınıfına girdi. Hemen en arkada olan sırasına gidip oturdu. Kafasını sıraya koyup beklemeye başladı. Hocanın gelmesiyle sınıftaki gürültü de kesilmişti. Jeongin bunu fırsat bilip uyumaya başladı. 

Çalan zille uyandı Jeongin  sırasından kalkıp hava almak istediği için dışarı çıkmaya karar vermişti. Bahçeye çıkıp her zaman oturduğu en köşede olan banka gidip oturdu. Peşinde gelen Moonbin'i fark etmemişti. Moonbin geldiğini haber vermek amacıyla Jeongin'e seslendi.

"Jeongin-ah merhaba." diyerek el salladı Moonbin. Jeongin  sesini duyduğu kişiyle içinin rahatladığını hissetmişti. Gülümseyerek arkasını dönüp el sallayarak konuştu: 

"Merhaba hyung nasılsın?"

Jeongin'i gülümserken gördüğüne çok sevinmişti Moonbin. "İyiyim sen nasılsın İn-ah?" diye cevap vermişti. Jeongin de iyi olduğuna dair birkaç kelime dizmişti peş peşe. zil çalana kadar oturup sohbet ettiler. Jeongin ilk defa mutlu bir şekilde girmişti okula ve bu mutluluğu aster kokulu hyungu sayesindeydi.

İkili mutlu bir şekilde sınıflarına ayrılmıştı. Jeongin sınıfına gülümseyerek girmeye korkuyordu. Gülümsemesini sileceklerdi yüzünden biliyordu. Bu yüzden her zamanki ifadesiz yüzünü takınıp girmişti sınıfa. Hızlı bir şekilde sırasına oturup tekrar uyumak için kafasını masaya koyup uyumaya başladı. Gece uyuyamamış olması okulda uyuması konusunda yardımcı oluyordu. 

Ses yüzünden uykuya dalamadığı için yine hocanın gelmesini beklemişti Jeongin. Hocanın gelmesiyle oluşan hafif sessizlikle uykuya dalmıştı. 

Öğle arasına kadar uyumuştun Jeongin. Daha fazla uyuyabilirdi lâkin sınıfta oluşan gürültüyle uyanmaya başlamıştı. Tam ne olduğuna bakacağı sırada sırasına uygulanan darbeyle aniden kafasını kaldırıp kimin çarptığına göz ucuyla baktı. Çarpan kişi arkasına dönüp konuşmaya başladı.

"Ayy çok özür dilerim valla yanlışlıkla oldu." derken arkasını dönmüştü sırasına çarpan çocuk. arkasına döndüğü gibi Jeongin'in yüzünü görmesiyle çığlığı basmıştı. "Oyyy sen ne şirin bir şeysiiinn." diyerek Jeongin'in yanaklarını sıkmaya başladı. Jeongin ise yeni uyandığı için neler olduğunu anlamamıştı. "Adın ne senin şirin şey?" diyerek tekrar konuşmuştu çarpan çocuk. Jeongin kısık sesiyle "Jeongin." dediğinde çocuk da hemen "Ben de Beomgyu tanıştığıma memnun oldum Jeongin arkadaşım olur musun acaba?" diyerek merakla sordu.

Jeongin çocuğun onunla arkadaş olmak istemesine çok şaşırmıştı ve ne diyeceğini bilmediği için sadece kafasını sallamıştı. Beomgyu aldığı sözsüz cevapla Jeongin'i kolundan tutup kaldırdı. Jeongin'in elini tutup onu bir yere götürmeye başladı. İndikleri merdivenle kantine gittiklerini anlamıştı Jeongin. Beomgyu kahve makinesinin önüne geçip Jeongin'e döndü. 

"Jeongin-ah kahve seversin değil mi?" diye soran Beomgyu'yu kafasını evet anlamında sallayarak yanıtladı Jeongin. kahvelerini aldıklarında hemen bir masaya geçip oturdular. Beomgyu'nun yanında bir kişi daha vardı. Jeongin yanında oturan kişinin yüzüne 1 saniyeliğine baktığında o kişinin sınıfından biri olduğunu anlamıştı. Beomgyu'nun konuşmaya başlamasıyla ona döndü.

"Bu arada sınıfta olanlar için kusura bakma şu velet itti beni." diyerek yandan bir bakış attı arkadaşına. Beomgyu'nun velet diye bahsettiği çocuk sinirle konuşmaya daldı.

"Ne veleti gerizekalı alt tarafı bir yaş var aramızda. Erken başlamamış olsan aynı sınıfta olurduk." demişti. Beomgyu ise altta kalmaya niyetli olmadığı içim hemen cevap vermişti. "Mal ben erken başlamamış olsam sen de erken başlamamış olurdun yine bir sınıf altta oluyorsun yani. 02'lisin Kai sen konuşma." diyerek Kai'yi susturmuştu. Kai devam ettirmesine ettirirdi ama Beomgyu'nun susmayacağını bildiği için kendisi susmaya karar vermişti. Beomgyu Kai'yi kesin olarak susturduğunu anladığında tekrar Jeongin'e döndü.

"Jeongin-ah sen 01'lisin değil mi?" diye sorduğunda Jeongin artık cevaplarını sözlü vermesi gerektiğini düşünüyordu. "Evet." diye cevap vererek bu düşüncesini icraata dökmüştü. Beomgyu sonunda sesini duyduğu çocuğa şirince gülümseyip , "Senin sesin de çok şirin amına koyayım ya." diyerek garip hareketler yapmaya başlamıştı. Kai ise arkadaşının bu haline karşı onaylamaz sesler çıkarıyordu. 

Üçlü kısa sohbetlerinden sonra sınıfa geçmişti. Kai Jeongin'in yanının boş olduğunu görünce hemen eşyalarını toplayıp onun yanına geçti. Jeongin içinden bir gün içinde çok fazla şaşırdığını düşünürken içeri giren hocayla çok sevdiği dil bilgisi dersini dinlemeye başladı. Bir sonraki teneffüs de gelen Beomgyu ile çok sevinen Jeongin artık arkadaşları olduğunun farkındalığıyla tatlı yasemin kokusunu yayarak tutmuştu evin yolunu.

-

Hyunjin her zamanki gibi monoton geçen gününün sonunda eve gitmek adına çıkmıştı okuldan. Kulaklığını takıp rastgele bir şarkı açıp tek başına yürümeye başladı. 10 dakikalık bir yürüyüşün ardından kulaklığını çıkarıp cebine koydu, tam çantasından anahtarını çıkaracağı sırada içeriden gelen kırılma sesiyle durdu. Ardından gelen bağırma sesleriyle birkaç dakika durup dinlemeye karar verdi. Annesi ve babasının tartışma sesleri kapının dışına kadar geliyordu.

"Tamam boşanalım o zaman . Neyi oldurmaya çalışıyorsun anlamıyorum cidden. Yeter sabredemiyorum artık size. İkiniz de sadece sorun yaratmaktan başka bir işe yaramıyorsunuz." Hyunjin annesinin kurduğu cümlelerle zaten aklını dolduran düşüncelerini doğruluğunu ispatlamıştı. Daha fazla dinlemek istemediği için cebine koyduğu kulaklığını tekrar takıp evi geçip dümdüz yürümeye devam etti. Gidebildiği yere kadar gidecekti. Sadece yürümek istiyordu. ardından aklına yakınlardaki sahilin gelmesiyle oraya gitmeye karar verdi. Yavaş adımlarına eşlik etmeye başlayan yağmurla kulaklığını çıkarıp yere düşen damlaların sesini dinlemeye başladı.

Kısa bir yürüyüşün ardında vardığı sahille dümdüz yürüyüp denize yakın bir yere oturdu. Damlaların denize düşünce yarattığı izlere bakarak kafasındaki düşünceleri atmaya çalıştı. Ailesinin boşanacak olması onu fazla üzmese de babasının yalnız ne yapacağı konusundaki endişeleri üzülmesine de yol açıyordu. Annesinin başka bir ilişkisi olduğunu bildiği için başının çaresine bakacağının farkındaydı. Kimin yanında kalacağına karar vermesi açısından bir düşünme de söz konusu değildi. Annesinin onu yanında istemediğini biliyordu. Babasıyla kalacaktı. 

Geceyi sahilde geçirecekti Hyunjin. Ailesinin yokluğunu fark edeceğini düşünmediği için geceyi sahilde geçirmekte bir sorun görmemişti. Güneşin batışından doğuşuna kadar eşlik etmişti deniz ona. Kumsala bıraktığı düşüncelerini alıp derin sularına çekmişti. 

-
Huhh.
Bitti sonunda bölüm yazdım.
Başlık ' Yeni arkadaşlar, yeni düşünceler' demek..

Huzur Denizi, HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin