𝔐𝔬𝔫 Â𝔪𝔢 É𝔭𝔲𝔦𝔰é𝔢

12 4 33
                                    

Hyunjin sabahın erken saatlerinde tekrar ayaktaydı. Okula gitmekten çoğu insan gibi nefret ediyordu. Uyku onun için hayatındaki en önemli şeylerden biriydi. Yatağından kalkıp hazırlanmaya başladı. Bütün işlerini hallettikten sonra anahtarını cebine atıp, kulaklığını da alarak çıktı. Okula yürüyerek 10 dakikalık bir sürede vardığı için otobüse binmeyi tercih etmiyordu. Kapalı alanlar onun içini daraltıyor, nefesinin yetersiz geldiğini hissettiriyordu.

Okula gidip samimiyetine inanmadığı insanlarla aynı ortamda bulunmayı hiç istemiyordu. Onu anlayan birini istiyordu sadece yanında. Ona öneri sunmasın sadece oturup dinlesin istiyordu. Söylenecek sözlere ihtiyacı yoktu, sadece oturup dertleşmek istiyordu. Yapacak bir şey bulamadığında ağlamak, ağladığında ona sarılacak bir insan istiyordu. Çok şey istemiyordu kendince ama Tanrı öyle görmüyor olacak ki bu kadar yıl beklemişti yalnız başına. Arkadaşı vardı tabii ki ama dertlerini anlatamıyordu onlara. Anlatmamak değildi amacı sadece anlattığı an ağlamaya başlayacağını bildiği için anlatmıyordu. Ağlamanın normal bir şey olmasına rağmen onu yargılayacak insanlar yüzünden açmıyordu içini.

Düşüncelerini her zamanki gibi içine atıp yola koyuldu. Giderken de bu sene sonunda gireceği sınavı düşünüyordu. Ne okumak istediğini kendisi bile bilmiyordu. Avukat olmasını isteyen ailesine yapamayacağını söylemesine rağmen ailesi üstüne gelip çalışırsa yapacağını söylemeye devam ediyordu. Kendi sınırlarına hakimdi Hyunjin. Neyi yapıp neyi yapamayacağını da pek tabii biliyordu. Delta olmasının payı da çok yüksekti bu olayın üzerinde. Sırf delta diye statüsünün yüksek olması gerektiği konusunda keskin sözleri vardı ailesinin.

Hemen istediği bölümü ve istediği üniversiteyi kazanıp gitmek istiyordu bu evden. Sevmiyor da değildi ailesini. Seviyordu sevmesine ama asla huzurlu hissetmiyordu evinde. Ev dediğin huzurdu onun için. En rahat olduğu, en güvende hissettiği yer olmalıydı evi. Tek başına da olsa bu kriterlere sahip bir yerde yaşamak istiyordu.

Okulun kapısına vardığını fark ettiğinde kafasını sallayıp düşüncelerinden kurtulmaya çalıştı. Adımlarını yavaşlatıp kapıdan girdi. Merdivenleri usulca çıkmaya başladı. Sınıfının bulunduğu kata vardığında sınıfının olduğu koridora yönelip içeri girdi. Çoktan gelmiş olan arkadaşlarına selam verip yerine oturdu. İki dakika sonra gelen hocayla kendini iyi hissetmediği için kafasını koyup uyumaya başladı.

Uyuduğu süre boyunca hiçbir sesi duymamıştı. Bu yüzden uzun süre uyumaya devam etmişti.

Duyduğu gürültüyle kafasını kaldırıp etrafa baktı. Çok fazla ses çıktığı için ne olduğuna bakmak adına sırasından kalkıp sınıftan çıktı. Koridora göz atmaya başladı. Karşı koridordaki kalabalığı görmesiyle oraya doğru yöneldi. Tam sınıfa gireceği sırada kalabalığın arasından fırlayan kişiyle durdu. Neden kaçtığını öğrenmek için içeriye girip birilerine sormaya karar verdi.

Hyunjin'in arkasından sınıfa dalan Chan ile herkes o tarafa döndü. Hyunjin de Chan ile önceden tanışıklığı olduğu için neler olup bittiğini ona sordu.

Chan aldığı soruyla Hyunjin'e dönüp sinirli sinirli, "Arkadaşımı yine zorbalamışlar. Hayır her yaptıklarında In istemiyor diye dövmeyip uyarıyla bırakıyorum. Her seferinde daha da abartıyorlar. Kendilerini bir bok sanıp sırf çekinik alfa olduğu için nasıl zorbalarlar bu kadar aklım almıyor cidden." diye konuştu. Hyunjin duyduğu bu sorun karşısında kurdunun sinirlenmesine anlam veremese de çözüm bulmak için düşünmeye başlamıştı çoktan.

Chan'ı biraz olsun sakinleştirdiğini düşündüğü evrede Chan artık gitmesi gerektiğini söyleyip Hyun'un yanından ayrıldı. Okulun içinde Jeongin'i aramaya başladı. İlk tercihini tuvaletten yana kullanmıştı. Genellikle orada ağlamayı seçerdi Jeongin. Ama tüm tuvaletlere bakmasına rağmen bulamamıştı.

Huzur Denizi, HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin