çiçekli bahçe

95 14 19
                                    

hanbin ile ortak olarak belirlediğimiz üzere yakınlarımızda bulunan kent ormanına önceden varmış ve beklemeye koyulmuştum. hazır ihtiyarın gözleri üzerimdeyken hanbin ile görünmemeye çalışmak yeni aldığım bir karardı. bu yüzdendir ki kimseye bir şey söylemeden kapanışa az kala sıyrılmış ve buraya atmıştım kendimi.

tek kalmak bir süreliğine iyi gelmişti bana. toparlanmıştım, sakinlemiş ve ne söyleyeceğimi belirlemiştim kendimce. en önemlisi de bir şeylere ikna edebilmiştim kendimi.

oturduğum bankta bir müddet ağaçların savrulan yapraklarını izlerken aklıma gelen şey ile telefonumu çıkardım. hanbin'in beni bulabilmesi için göndermem gereken bir konum mesajı mevcuttu.

saate baktım, daha kapanışa 18 dakika vardı.

bütün gerçekliğe son 18 demekti bu.

gerilmiştim, bunu kendi kendine yukarı ve aşağı hareket eden bacağım sayesinde fark etmiştim. zaman akıp dakikalar birbirini kovaladıkça karmakarışık duygularım da benim peşime düşüyordu.

dirseklerimi dizime bastırdım kontrolü ele alabilmek adına. ellerim birbirlerine kenetlenmiş, alnım da ellerime yaslanmıştı. her bir adım bilincim dışı bir sıra ile gerçekleşmişti. nefes aldım derince, dakikaları kafamdan silip asıl telkinlerime odaklanmam lazımdı.

derken,

omzumda hissettiğim el beni bütün karmaşının içinden çekip almış, dikkatimi dağıtmıştı. başımı kaldırıp omzumun üstünden elin sahibine baktım, hanbin'di. rahatlamıştım.

rahatlamıştım... garip geliyordu kulağa. duygu selimin başlıca sebebi oyken o seli durduran nasıl o oluyordu?

gözlerimle yanıma oturan bedeni takip ettim sessizce. ellerim hala birbirine kenetli bir şekilde duruyor ve sükunetle beklemeyi sürdürüyordum.

sessizliği bozmak için ilk adımı hanbin attı, dinlemeye koyuldum.

"seni ilk kez geçen sene gördüm hao."

şaşırmıştım. durakladı, bir şey demedim. kendini toparlaması için müsaade ettim ona.

"o gündür kendimin bile haberi olmadan bir şekilde sende buldum kendimi. kimseye bahsetmedim bunu, çünkü kendime bile açıklayamadığım bir şeyi başkalarına nasıl açıklayabilirdim bilmiyordum... ilgilendiğin şeylere yöneldim, kulübe katıldım. sen fark etmesen bile ben her zaman yörüngendeydim. işin tuhaf yanı şu ki, bunu ben de bilmiyordum."

gülümsedi çekingen bir tavırla.

"senin hakkında bir şeyler öğrenmeye çalışırken buldum kendimi. seninle kesişen yolları arıyordum hep. bunlardan en büyüğü kulüp partisi ve staj yeri. partiye katılacağını öğrenince nasıl şaşırdığıma inanamazsın hao... ilk defa seninle temas edebilirdim onca sürenin ardından diye düşündüm. sonra katıldım partiye, kendimi anın akışına bıraktım. içtim, çok içtim ama hepsi keyfimdendi. mutluydum seninle olduğum için.

o günün gecesinden sonra ilk defa beni gerçek anlamda, ayıkken tanıyacağın güne gelmiştik. ilk staj günüm. aylardır kendimi o ihtiyara kabul ettirmeye çalıştığımı biliyor muydun staj için?"

kahkahası yayıldı ortama. ben... ben ise kilitlenmiştim duyduklarım karşısında, yalnızca dinlemeyi sürdürüyordum.

"bir şekilde hallettim ama, kabul etti beni. nihayetinde de seninle kavuştum. herkese rol yaptım biliyor musun? kulüptekilere, ihtiyara, kendi arkadaşlarıma, hatta kendime bile. en önemlisi de sana. çünkü neden diye sorduğumda cevap bulamıyordum, bu beni ürkütüyordu. kızma bana. sadece... anlamını bilmediğim bir şekilde sende beni çeken bir şey vardı. sanki aradığım bir şeydin ve sana kavuşmuş gibi hissediyordum seni ilk gördüğüm günden beri. yine de açıklayamıyordum bunu, şu an bile kulağa manyakça geldiğini biliyorum. üzgünüm."

mahcup bir şekilde başını eğdiğinde yüzünü görebilmek için aynı şekilde ben de başımı eğdim. başımı salladım sağa ve sola doğru inkar edercesine, devam etmesini istiyordum. koluna dokundum yavaşça. mesajımı anlamış olmalı ki başını kaldırıp gözlerimin içine baktı.

"o gece kulüp partisinden sonra evime gittiğimizde tüm gece boyunca ayaktaydım. sadece yatağın kenarına çöküp seni izledim saatlerce. sana yemin ederim, hayatımın en güzel gecesiydi o gece hao.

fakat işler tabii staj zamanı biraz sarpa sardı, sıkıntı yaşadık, hallettik, halledemedik ama bir şekilde bugüne geldik."

bedenini bana doğru döndürüp tereddüt edercesine elime yöneldi eli. benden onay bekliyor gibi bir tavra sahipti. gözlerimi yavaşça kapatıp açtım istediği onayı verircesine. ellerimi avuçlarının içine aldı.

"ben artık rol yapmak istemiyorum, sana karşı neden böyle davrandığımı anlamanı istiyorum. vazgeçemiyorum, uzak kalamıyorum senden. kalmak da istemiyorum. ben... ben sadece seninle olmak istiyorum, zhang hao."

yutkundum. işler planımın dışında ilerlemişti, hem de enteresan gerçeklerle beraber olmuştu bu. elim ayağım birbirine dolanmış, konuşma işlevimi yitirmiştim. gözlerimi kapattım birkaç saniyeliğine, hanbin ellerini ellerimden ayırmıştı.

yanlış bir izlenim bıraktığımı fark ettiğim an her şey kafama dank etmişti. düşününce, hissettiğim duygular hanbin'e benzerdi, o zaman nedendi bu stresim?

derince bir nefes almamın ardından gülümsedim. hanbin'le ellerimizi de tekrardan buluşturmayı ihmal etmemiştim konuşmadan önce.

"aslında... bugün konuşmak istediğimiz şeyler benzer konularmış hanbin. sadece anlarsın ya... biraz şaşırdım ve ardından bu paniğe dönüştü. yanlış anlamanı istemem beni. bugüne kadar oldukça fazla yanlış anlaşılma yaşadık çünkü biliyorsun."

gülümsedim, aklıma anılarımız geldikçe hanbin'in anlattıkları ile pekişiyor ve daha da tatlı bir hale geliyordu. her şey bir puzzle gibi kafama birer birer oturuyordu.

"senden kaçtığımı düşünüyor olabilirsin, çoğu zaman öyle bir izlenim bıraktım çünkü. fakat, şunu bilmelisin ki kaçtığım şey sen değil, kendimdi. duygularım ve düşüncelerimin esiri olmaktan korkmuştum, sürekli onları defetmek adına uğraşıyordum. hoş, başaramadım. düştüm bu duruma bir şekilde. düşünmekten kaçmamaya başladım. düşündükçe yeni şeylerin ortaya çıkmasına izin verdim ve hanbin, sana yemin ederim ki, seni düşünmek bağımlılık haline geldi. düşündükçe daha fazlasını istiyordum. zaten bugün de burada olma sebebim buydu, duygularımı sana açmak içindi ama her zaman olduğu gibi beni sürprizlerle karşıladın tabii ki."

sessizce gülümsedim birbirine kenetlenmiş ellerimize bakarken, bu görüntü yanaklarımın kızarmasına sebebiyet vermişti. bırakmamak istercesine ellerimizi birbirine daha sıkı kenetlediğimde çenemde hissettiğim elin yüzümü kaldırmasına izin verdim. sıcak parmaklar yavaşça yanağımda dolaşıyorken gözlerimi kapatmıştım. içimdeki huzurun bir yansımasıydı bu.

"benim ol hao, bu belirsizliği içimden al ve artık sana kavuşmama izin ver."

yanağımı avucunun içine doğru sürterken gözlerimi açtım. karşımda yıldız gibi parlayan gözlerdeki şehvet içimi ısıtmış tekrardan tebessüm etmemi sağlamıştı. başımı doğrultup yavaşça hanbin'e doğru yaklaştığımda gözlerimin esir aldığı dudaklarına ufak bir öpücük bahşedip geri çekildim. hala sessiz kalsam da gülümsemem ve öpücüğümün her şeyi net bir şekilde açıkladığını düşünüyordum.

"hao..."

mırıltıyla karışık bir ses tonuyla adımı işitmemin ardından belimde hissettiğim kollar adeta zamanı durdurmuştu. istediğim şey, sonsuza kadar bu anın içinde yaşamaktı. boynuna kollarımı doladığımda başımı omzuna yasladım. içim huzurla dolmuştu, ayrılmak istemiyordum ondan. kollarının arasında olmak, kafamın içinde kopan bütün fırtınayı durdurmuş, çiçekli bahçelerin cıvıltılarıyla süslemişti.

bundan sonrası için de bize o çiçekli bahçelerde el ele, birlikte yürümek düşmüştü.

...

sasırdınız di mi bu kadar hizli yazmama 😼

smut sevionuz mu belki ilerde ona gore yazarim yorumlarda bu soruma cvp verin!! neyse seviom sizi

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 23 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

intern | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin