terk-i diyar

230 30 7
                                    

"arkamdan önüme doğru uzanan kollarla bir anlığına irkildim. burnuma dolan bu tanıdık koku irkilmemin yanı sıra bir o kadar da huzurla dolmamı sağlamıştı. birbirine karışan hislerim tıpkı gemicilerin güvertede kullanmak için yaptığı gemici düğümü gibi karman çorman olmuştu. onları ne çözebiliyor ne de düğümün ucunu yakalayabiliyordum. tamamen belli belirsizdi.

belime yavaşça dolanan kollar bir anlığına irkilmeme sebep olurken yutkundum. hem yabancı hem de bir o kadar oraya aitmişim gibi hissettiriyordu. yine de rahatsız bir his vücudumu karıncalaştırıyor ve beni delirtiyordu.

bedenimi çepeçevre sarmış olan kolların arasında döndüm. böylelikle yüzüm hanbin'in yüzüyle hizalanınca gözlerim tebessüm eden dudaklarına kaymıştı. karşılık vermek istediğim için gülümsedim. gözlerinin parlaklığı en parlak sirius yıldızıyla bile yarışabilecek potansiyeldeydi. gözlerini öne çıkaran kaşları, yüzünün şekline uygun küçük burnu... karşı konulamayacak derecede güzeldi. yanakları, ufak ama gülümsedikçe ortaya çıkan gamzesi ve son olarak dudakları. kalp atışımın gittikçe kulağıma doğru yankılandığını ve gövdeme dışarıya çıkmak istercesine baskı uyguladığını hissediyordum. istenmeyen türde bir rahatsızlık hissi gibi görünse bile kollarının arasında olduğum, gözlerini benden ayırmayan, nefesini yüzümün çeşitli yerlerinde hissettiğim çocuktan uzaklaşamıyordum.

"seni seviyorum, zhang hao." işittiğim söz utangaçlığımın etkisiyle başımı karşımdaki çocuğun boynuna gömmeme sebep olmuştu. tüylerim diken diken, bedenim ise heyecandan kaskatı kesilmişti. ellerim ve ayaklarım boşalmış gibiydi. beni tutmasa her an düşebilirdim dengemi sağlayamayıp. tek bir cümlesiyle yerle yeksan olacak dereceye sokabiliyordu beni.

gömdüğüm başımı çok bir süre geçmeden kaldırdım. gözleri beni kendine çekiyor, bakmasam boşluğa sürüklüyordu. bana bahşedilmiş bu kısa ömrümün akıp giden her bir saniyesini ona bakarak harcamak istiyordum.

iki yana sarkık duran kollarımı tıpkı onun bana yaptığı gibi boynuna dolayıp bedenlerimiz arasındaki mesafeyi kapatarak onun bana sunduğu kadar güzel bir gülümseme sunamayacağımı bilmeme rağmen elimden gelenin en iyisini yapmaya özen göstererek gülümsedim.

"seni seviyorum... sung hanbin." cümlem biter bitmez dudaklarımın üzerinde hissettiğim dudaklarla kalakaldım bir anlığına. hanbin sanki bu anı ömrü boyunca bekliyormuş gibi beni öpmeye başlamıştı.

çok geçmeden gözlerim kapanmış, kollarım ise daha da sıkılaşmıştı karşımdaki çocuğun boynunda. şaşkınlığımı üzerimden atmam çok uzun sürmemişti. şaşkınca beklemek yerine dudaklarımın üzerindeki bu pamuksu hissin tadını çıkarmaya odaklanmak istemiştim.

derinleşen öpüşmemizle beraber belimdeki eller yavaşça aşağıya, kalçama doğru kaydığında gözlerimi açtım hafifçe. başımı geriye doğru çekip dudaklarımızın birbirine temas etmesine özen göstererek derince bir nefes aldım.

"kucağına al beni hanbin."

dediğimi ikiletmeden bedenim havalandığında kollarımı daha da sıkılaştırmış, bacaklarımı ise hanbin'in beline dolamıştım."

/

çalan telefonumla beraber uzandığım yerde sıçrayarak uyandığımda hızla telefonumu elime aldım. arayarak beni rahatsız eden kişi ricky aptalıydı.

aramanın sonlanmasını beklerken derince bir nefes aldım uykumdan uyanmamın keyifsizliği ile. görmüş olduğum rüya kalp çarpıntımı arttırmış ve yutkunmamı sağlamıştı. neden böyle bir rüya gördüğümü sorguluyordum kendi içimde. hanbin'in bilinçaltımdaki var olan imajı sayesinde bu tarz bir rüya görmeme şaşırmamıştım ancak bu denli huzurlu hissetmek anlam veremediğim kısımdı. rahatsız olmam gerekmiyor muydu?

bilmiyorum.

belimi sakince kavrayışını ve inci tanesi gözleriyle bana bakmasını, beni incitmemeye özen göstererek öpmeye çalışmasını çok sevmiştim.

bir anlığına elimi kenarda duran telefonumun üzerine doğru attığımda hanbin'le olan sohbetimize girdim. gözlerimden uyku akıyordu. zar zor açtığım gözlerimle klavyeyi göremiyordum bile.

hao: hamvin|
hamv|
hanbin...|
hanb|
h|

sung hanbin
çevrimiçi

yazdığım mesajı silmemin ardından çevrimiçi yazısını görmek panik olmamı sağlarken elimdeki telefonunun ekranını anında kilitleyip yatağımın ucuna bir hışımla fırlatıp derince bir nefes aldım. tamamen saçmalıyordum. duygularımın kontrol ettiği dürtülerim ile hareket etmemem gerektiğini unutmamam gerekiyordu.

sakinleşmeyi ümit ederek yorganı bir hışımla kafama doğru çektiğimde gözlerimi kapattım. uyumak şu an yapabileceğim en sağlıklı eylemdi.

intern | haobinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin