bölüm1

9 0 1
                                    

Hayatta biraz olsun şevkat olsaydı, ne evsiz çocuklar olurdu ne de sokakta yatan serseriler. Bunu size diyorum çünkü benim onlardan bir farkım yoktu. Benim hikayem kendimi bulmamla başladı. Bu yolda zorlu yokuşlardan çıksamda, geride soru bırakmayana kadar ilerledim. Ben kendimi buldum, hayatımın aşkını da. Ve anladım ki kader yazılmış olsa da her şey senin elindedir.

                                 ...

Yıllar önce verilen bir söz, elimde duran fotoğraf harici hiç bir şeyim yoktu. Bunun için çok mu erken diye düşünüp duruyordum sadece. Acaba bir kaç bilgi toplayıp mı bıraksam bu yurdu diye sordum yüzlerce kez kendime.
Çünkü korkuyordum her şeyin ters gitmesinden. Eğer kimsessizseniz
hayata hep korkak yaklaşırsınız. Arkanıza yaslanacağınız birileri yoksa eğer hayat hep zor gelir size.

Bunca düşünceleri etkisiz hale getirip, yıllarca merak ettiğim o soruyu tekrar kendime sordum. "Beni yalnızlığa mahkum eden ailem kim? "İşte bu soru bunca sorunun bir parçasıydı. Sorunun yanıtını bulduğumda, kim olduğumu her şeyden çok merak ediyordum. 6 yaşında ki küçük Nil bu soruyu kendine 12 yıl sormuştu. Bu yük artık onun omzunu yormuş, onu bezdirmişti. Şimdiyse o yükün bedelini söke söke alıcaktı.
Alacaktım...

"Ya dingil herif.!gözün mü kör?"
Motorun arkasından sallayıp, kendi kendime küfürler savurdum. Çukurda kalan yağmur suyu üzerinde yer edinince, insan sakin kalamıyor tabi. Sinir damarlarım kendinden geçerken önümde duran taksiye bindim.

"Nereye, bayan?" Diyen kaba bıyık abiye göz devirip, cevap verdim.

Hep böyleyim denilmez ama insan böyle olmaya zorlanıyor. İnsanlara olan kinim her geçen gün artıyor ve kalbimin tüm odacıklarında yer ediniyor. Bunun kötü olduğunun bende farkındayım fakat elden ne gelir.

Şöföre parasını verdim ve taksiden indim. Karşımda duran deniz manzaralı restoranta doğru ilerledim. Bu küçük adımlarım aslında bu yoldaki en büyük adımlarımdı.

"Beyfendi rica etsem bu restorantın sahibiyle konuşabilir miyim? " Diye, sordum girişte gördüğüm ilk garsona. "Yani ablacım mümkün değil. " Diyince, kaşlarımı istemsizce indirdim ve tekrar soru ekledim. "Neden, gelmiyor mu? " Soruma karşılık alayla sırıttı "yok öyle değil, dilencilere kapı açmamız bile yasak. " Dediğinde, damarımda gezen o sinir hücreleri tek tek aktif bir yanardağı olmuştu.

"Ne dedin sen? " Dedim ve ellerimi ellerimle kenetledim. Malum elden kaza çıkmasın. "Öyle işte, bak yoluna. "

-Doğru konuş tadımız kaçmasın. Patronla konuşabilir miyim?

-Kızım bak, bu restorantın sahibinin seninle ne gibi bir işi olabilir sence.
Yani konuşsan bile kimse ciddiye alıp cevap vermez sana.

-Nerden biliyorsun böyle olacağını?

-Yeter be s*ktir git çöplüğüne hadi!!

"Benden günah gitti." Önümüzden geçen garsonun tepsisindeki  şarap şişesini adamın kafasında kırdım. O elini kafasında tutup yere eğilirken. Bir kaç tane tekmeyi de ihmal etmedim.

Ben olayın ne noktaya vardığından habersiz derin nefesler alırken. Siyah takımlı, uzun adam öfkeyle bana doğru yaklaştı. "Amacınız ney? " Dedi ve acil cevap vermem gerektiğini mimikleriyle ekledi.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 28 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

YokuşHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin