16. Bölüm: Sarılma

22 11 3
                                    

Üç aydır onu tanıyordum. Üç ay birisini tanımak için yetersiz bir zaman olsa bile onu tümüyle tanıdığımı hissediyordum.

Onun samimi gülüşünü, öfkeli bakışlarını görmüştüm. O her daim aynı kişiydi. O her daim benim tanıdığım kişiydi, bunu biliyordum. 

Yine derste olduğumuz bir zmaanda bana her zamankinden daha yakınmış gibi hissediyordum. Oysa emindim ki her zamanki mesafemizi koruyorduk.

Dizi dizimde, nefesi kulağımdaydı sanki.

Gözlerim ellerini incelemeyi işi bilmiş, her bir ayrıntısını ezberlemeye ant içmişti.
Odaklanmam ve çözmem gereken soru ise bir hiçmiş gibi zihnimden uçmuştu. 

"Bu soru senin için gayet kolay, Han." dediğinde onunla alakalı olan düşünce yığınından sıyrılıp gerçek dünyaya döndüm. Ders yapmam gereken bu gerçekliğe döndüm.

Siktiğimin gerçekliği bok götürüyordu!

"Ha?" dedim afallamış bir biçimde.
"Soruyu okudun mu?" diye sordu şüpeyle kaşlarını kaldırıp.
"Ee.."
Ne demem uygun olurdu bilmiyorum ama dürüstçe ona soruya dahi bakmadığımı söyledim.

"Dikkatini dağıtan ne?" diye sordu.
"Hiç, sadece dalıp gitmişim." dedim.

Bunun bir yalan olduğunu ikimiz de farkındaydık. Arkasına yaslandı ve elindeki kalemimi hızla parmaklarının arasında çevirmeye başladı.

Uzun ince parmaklarının arasında seri bir şekilde dönen kalemime baktım. O boğazını temizleyip kalemi masaya koyunca gözlerine baktım.

Büyük ve merakla açılmış gözleri birer kara delik misali beni içine çekmek istiyordu, bense onlara dalıp gitmek.

"Biraz ara vermeye ne dersin peki?" diye sordu. "Biraz kendine gelirsin hem."

Başımı salladım. "Olur." Ondan önce kalkıp kanepeye oturdum. En köşeye oturmak yerine biraz daha ortaya doğru oturdum. O da aynı şekilde en köşeye geçmek yerine bana biraz yakın oturdu.

"İçecek bir şeyler var mı?" diye sorduğum an ayağa kalktı.
"Ah doğru, ben de çok susadım. Ne istersin?"
"Geçenkinden?" dediğim de ise tekrar koltuğa oturdu.

"Sana alkol satıcısı gibi mi görünüyorum? Üstelik geçen sefer reşit olmayan birisine alkol vererek yeterince büyük bir hata yaptım. Tekrarlamaya niyetim yok. Başka bir şey istiyorsan getireyim." 

Dişlerimi birbirine bastırmdım ve diş etlerim acıyana kadar devam ettim.

Bana yardıma muhtaç küçük kardeş gibi bakmayı bırakmamıştı elbet. Korumacı ağabey rolünü sevmiş gibiydi.

"Arkadaşız sanıyordum." dedim.
"Bunun arkadaşlıkla hiçbir ilgisi yok. Biz zaten arkadaşız." dedi.

"Bana küçük kardeşinmişim gibi davranırken mi?" dedim ve ardından da alay eder gibi güldüm ve gözlerimi devirdim.

"Arkaşımsan eğer benimle kuralları çiğnemelsin. Tanrım. İnekler gibi tüm kurallara uyan birisi olmadığını biliyorum. Üç ay kısa olsa bile böyle birisi olmadığını bilecek kadar seni tanıdım."

"Ailen beni sana ders anlatmam için ve korumam içi-" diye lafa başladı.

Lafını hiç düşünmeden öfkeyle bağırarak böldüm.

"Siksinler ailemi lan! Beni bir bok yerine koymuyorlar zaten. Onlar da beni senin gibi küçümsüyorlad. Ama beni tanımıyorlar bile. Kimim bilmiyorlar! Babam onun gibi pezevenk olmayayım diye bir şeyler yaptığını sanıyor. Ondan tiksindiğimi bile bilmiyor. Çünkü umurunda değil. Umurunda değilim çünkü. İleride iyi bir yere gelirsem lakin, o zaman 'benim sayemde buradasın' diyecek. Ona bu lafı ettirmek istemiyorum, ben! Bu yüzden ailemi siktir et çünkü onlar benim için iyi olan şeyi bilmiyorlar."

Daha fazla burda kalmak istemedim ve koltuktna kalkıp çantamı toplamak için masa başına geçtim.

"Dersi bir kez daha ertelesek uygun olu-"

Arkamdan geldi ve kollarını belime sarıp çenesini omzuma yasladı. Bu hareketi tüm sözümü yarıda bırakıp donup kalmamı sağladı.

"...ol-olur mu?" diye tamamlamaya çalıştım sözümü.

"Olmaz." diye mırıldandı. "Şimdi gitmene izin vermiyorum." dedi.

Nefesi boynumu okşarken düzensiz nefeslerimi düzene sokmak için çabaladım.

Nefeslerinin tenime yakınlaştığı hissettim. Burnundan derin bir nefes alırken beni kokladı. Belime sıkıca doladığı kollarını gevşetmesi için ellerini tuttum ve önümde birleştirdiği ellerini ayırmaya çalıştım. Ancak ellerini belime sıkıca kenetlemişti.

"Hafif bir şeyler içmeye ne dersin?" diye fısıldadı.

"Ah, konumuz alkol falan değil ya." dedim ve kollarını ittim.

"Biliyorum. Sadece biraz içelim diye dedim." dedi beni bırakırken.

Gülümsedi ve kısacık bir sürede ortamı yumuşattı.
"Pekâlâ, olur." dedim.

O içki falan getirmeye gittiği an gözlerimi kocaman açtım. Elimi onun nefesinin değdiği boynuma götürdüm.
 
Tuhaf bir his...

Seukinsip | MinsungHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin