En değerlim

65 12 9
                                    

Yavaş yavaş gözlerim açılıyordu sanırım sabah olmuştu çünkü pencereden yansıyan güneş tüm odayı aydınlatıyordu.

Dün gece korktuğum için Jungkook'un yanına gelmiştim ve onunla uyumuştum. Hala aynı pozisyonda uyuyordu, elleri belimdeydi ve şimdi onu uyandırmak istemiyordum. Yanımda duran telefonumdan saate baktım saat 9.47 idi.

Jungkook uyanana kadar Twitter'a bakayım demiştim ve Tae'nin yeni paylaşıldığı bir kaç fotoğrafı gözüme çarpmıştı. Fotoğraflarda çok güzel çıkmıştı, modelliğin hakkını veriyordu açıkçası. Onu özlemiştim ve ben hastayken beni henüz hiç aramamıştı. Belki de işi vardı ya da beni unutmuştu ama onun öyle biri olduğunu hiç sanmıyorum sonuçta beraber büyümüştük ikimizde, bunu kafama pek takmasam iyi olurdu.

Birden Jungkook'un elleri sıkıca belimi sardı ve bana daha çok sokuldu. Bu adam beni kalpten götürecek hastalıktan değil.

Jimin "uyandın mı Jungkookahh"

Jungkook "hmm" demişti sadece sanırım dün fazla yorulmuştu ve bugün onun izin günüydü. Onun biraz daha uyumasına izin vererek ellerini belimden çekmeye çalıştım ama nafile. Çünkü o kadar iyi bir şekilde sarmıştı ki şu ince bileğim ile asla çözemezdim. Biraz daha denemeye çalıştım.

Jungkook "napıyorsun Jimin" demişti uykulu bir sesle.

Jimin "hicc bir şey...istersen kalkayım bugün biraz daha uyu bence dün yorulmuşsundur."

Jungkook "tamam"

Yataktan kalktım ve  odama gidip telefonumu şarja taktım. Kahvaltı hazırlamak için aşağı indim. Mutfakta yemek tarifleri bakıyordum çünkü genellikle sipariş veriyordum. Bugün herşeyi kendim hazırlamak istiyordum.
...

Her şey istediğim gibi oldu. Şimdi Jungkook'u kahvaltı yapması için çağırmalıyım. Onun odasına kadar gittim ve kapıyı çalmadan içeri girdim.

Jimin "Jungkook uyannnn. Kahvaltı hazırladım"

Ses yoktu. Yanına gidip onu biraz sarsarak "Jungkook uyan" dedim yine.

Tam gidecekken beni kolumdan tutmuştu ve sarsıldığım için üzerine düşmüştüm.

Jungkook "sen bana kahvaltı mı hazırladın"

Şuan nefes alamıyordum ve yanaklarımın kırmızılığını düşünmek istemiyorum bile.

Jimin " e-evet. Seni uyandırmak çok zor."

Yavaş yavaş üstünden kalktım ve ondan önce aşağıya inmek için hızlıca merdivenlerden indim. Ahh kalbimm.
Şuan kalbim çok fena sızlıyor. Yavaş yavaş ilerleyip kanepeye oturdum. Her zamankinden daha fazla acıyordu sanki.

Jungkook "jimin gelmeyecek misin"

Jimin "Jungkookkk! Kalbim acıyor"

Koşarak yanıma geldi ve  "sana kendini yormamanı söylemiştim" dedi.

Jimin "farkına varmadan oldu özür dilerim" (ağlayarak)

Jungkook "neden özür diliyorsun bu senin hatan değil ve ağlama buna dayanamıyorum." diyip bana sarıldı.

Ellerini saçlarımda gezdirdi sonra sırtımı okşadı. Bana bir bebekmişim gibi bakıyordu.

Jungkook "hastaneye gidelim."

Jimin "hayır olmaz!! Ben o kadar kötü degilim."

Jungkook "hayır Jimin olmaz gitmeliyiz"

Jimin "lütfen Jungkook bu seferlik gitmeyelim hem sen bana masaj yapacağını söylemiştin. Şimdi neden hastaneye götürmek istiyorsun."

Jungkook "ah gel buraya"

Başımı onun bacağına yaslamıştım. O ise hala bana bakıyordu.

Jimin "hadi ama bu kadar üzülme bir şeyim yokk"

Jungkook "korkuyorum"

Jimin "neyden?"

Jungkook  "sana bir şey olmasından verdiğim tüm sözleri tutamamaktan"

Jimin "hayırr asla böyle düşünme bana bir şey olmayacak ve sen bana en iyi şekilde bakıyorsun zaten kendini asla böyle düşüncelerle yorma."

Jungkook "sen de benim en değerli varlığım olduğunu unutma olur mu"

Bildiğim kadarıyla Jungkook'un küçüklükten beri arkadaş çevresi olmamış ve sürekli derslerine odaklı bir çocuk olmuştu. Babasının zorlamaları içinde bir hayat sürmüştü. Benimle tanıştığından beri sürekli benim en iyi şekilde beslenmemi söyler bana çok iyi bakardı. Hala da öyle zaten.

Ama bu dediğine biraz şaşırmıştım.

Jimin  "hmm öyle miyim."

Jungkook "evet."

Jimin "aaa ben kahvaltı hazırlamıştım. Hadi gel"

Jungkook "ama daha sana-"

Jimin "boşver masajı sonra yaparsın yemekler soğumasın"

Onun elinden tutup mutfağa kadar sürükledim. İkimizde sofraya oturduk.

Jungkook "Jimin sen ne yaptın böyle bu kadar hazırlamana gerek yoktu."

Jimin "aslında neyi sevip sevmediğini pek bilmiyorum bu yüzden çeşitli yapmak istedim. Hadi yeee"

İkimizde kahvaltı yapmıştık ve mutfağı toparladık. Dün gece yağmur yağmasına rağmen hava bugün güneşliydi.

Jimin "Jungkookshii"

Jungkook "efendim"

Jimin "bahçeye çıkalım mı"

Jungkook "olur aslında. Hava bugün güzel."
 
İkimizde evin bahçesine inmiştik. Bu bahçeyi babam tasarlamıştı. Koca bir havuz ve onun dışında yemyeşil çimenler ve çiçekler dolduydu. Burayı seviyordum.

Jungkook "çiceklerin kokusuna bayılıyorum."

Jimin "bende öyle"

Jungkook "sen kendin bir çiceksin zaten"

Jimin  "Jungkook ahh" omzuna yavaş bir şekilde vurdum. Utandırmıştı beni yine.

Jungkook "nee. Ben yalan söylemeyi sevmem, üstelik şu yanakların çok yumuşak ısırasım geliyor."

Tae'de sürekli böyle diyor. Her zaman yanaklarımın yumuşak olduğunu söyleyip sıkıyordu. Ama ısırmak aklına bile gelmemişti. Jungkook bir değişikti.

Jimin  "Jungkook ahh sen önce kendine bak, seni gören ağzına girecekmiş gibi bakıyor, hastanede fark etmedim sanma"

Ne ben kıskanıyor muydum şimdi. Hemde ben ilk kez. Normalde asla böyle değilimdir.

Jungkook "ne yoksa sen beni kıskanıyor musun?" (Sırıtarak)

Jimin "ne kıskanması ya yok öyle bir şey"

Jungkook "bence var"

Jimin "yok!"

Jungkook "var" deyip kaçmıştı.
 
Beni sinir etmeyi öğrenmiş galiba bu.

Jimin "kaçma buraya gel" deyip arkasından yürümüştüm. Koşup onu yakalamak istiyordum ama kalbim buna izin vermezdi. Üstelik o ağrıyı çekmek çok zor oluyordu benim için.


Sonraki bölüm baya iyi olacak asklarımmm 😁🎀💋❤️

Oy vermeyi unutmayınnnnn
Oy vermeyi unutmayınnnnn
Oy vermeyi unutmayınnnnn
...

Sizi seviyorum Jikookla kalinnn
💛💜

 

My Healer / jikook Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin