3

30 7 1
                                    

Aylardan Mayıstı, sınava her ne kadar az kalsa da şu son aylarda çok yorulmuştum. Öyle bir stres beslemiyordum aslında içimde ama ister istemez az da olsa endişeleniyordum.

Bir sınavın hayatımı belirlemesi kadar iğrenç bişey yoktu.

Ama maalesef bu sisteme uymak zorundaydım.

Havalar sıcaktı, bundan dolayı üzerimde siyah bir crop, ten rengi bol bir pantolon vardı.

Bugün izin almış, kütüphaneye geçmiştim. Daha doğrusu, haftanın iki günü iznim vardı. Hasan amca kıyamayıp izin vermişti.

Saçlarımı bir topuz yapıp üstüme aldığım hırkayı çıkarıp koltuğa astım. Önüme test kitabını aşıp, nefret ettiğim, görünce kusmak istediğim matematik sorularını çözmeye başladım.

Alp Karahan'den

Gözleri yakından daha güzeldi. Kahverenginin en güzel tonuydu. Kiprikleri gür, gözleri kahverengi karışık yeşildi. Çoğunluğu kahverengi olsa da yeşilleri vardı. Saçlarına 'yanlışlıkla' elimi değmiştim, evet bu bakınca baya sapıkçaydı ama saçları öylesine dolgunca dururken dokunmamak imkansızdı.

Onunla oturup, 3 saate yakın sohbet etmek sanırım bayılmama bile neden olabilirdi.

Konuştuğumuz kitapları gittiğimde hep elinde görmüştüm, ondan görüp okumuştum aslında. Bugünse amacıma ulaşmıştım, 2 aylık amacıma.

Gözlerim bilgisiyarda açık kalan word dosyasına döndü, şu zamana kadar bir sürü kitap yazmıştım. Ama hiç birini yayımlamaya cesaret edememiştim, ya da çıkartmaya. Kitabımda o yazıyordu, kendimi öylesine kaptırmıştım ki onu yazıyordum.

Takıntılı mıydım? Bu aşk mıydı takıntı mı? Aşkı kendime yakıştıramıyordum, ama o varsa en boktan olan her şey güzelleşiyordu.

İlerde, çok ufak ihtimalle bir şeyler olursa kendi duygularımdan emin olmamaktan korkuyordum. Bu yüzden karşısına çıkmamıştım ya zaten.

Daha doğrusu, çıkmıştım. Ama onun göremeyeceği en uç noktadaydım.

Ben hep en uç noktadaydım.

Yazarlık hayalim çocukluğumdan gelen bir şeydi, 10 yaşındayken bir kıtap yazıyordum. Evet, 10 yaşındayken.
İki yıl boyunca hevesle yazmıştım bir deftere, o kadar güzel olmuştu ki.
Bir gün okuldan geldiğimde o defteri annem yakmıştı, evet yakmıştı.

Ne kadar göz yaşı döktüğümü hatırlamıyorum, aptaldım o zamanlar.

Yazılabilirdi tekrardan bir kitap, annem benim kitabımı yakmamıştı.

Annem benim hayallerimi de yakmıştı.

Ona rağmen, annemin itirazlarına rağmen hâlâ yazıyordum. Bu sefer şikayet edebilecek bir annem yotku çünkü, 3 yıl önce kanserden vefat etmişti.

Yanında çocukluğuma da götürmüştü.

Bak Bana.-#texting-Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin