Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder...
Gölgen de bana da, bana da yer ver!Arif Nihat Asya/ Bayrak
Yazarın bakış açışı :
"Şimdi gideyim," dedi Alparslan ellerini dizine vurarak.
"İlk Mehmet'in yanına gideceğim sonra ise ailesinin yanına.
Akşam yanınıza gelirim konuşuruz kaldığımız yerden inşaAllah"
yaklaşık iki saattir arkadaşları ile hasret gideriyorlardı, tabi bu geçen iki sene içerisinde o kadar çok şey yaşamışlardı ki bunları iki saate sığdırmaları mümkün değildi. Alparslan ayağa kalktığında herkes ayaklanmıştı."Mutlaka bekliyoruz komutanım aman bu seferde kaçma "dedi Yusuf dalga geçerek. Bunu sadece şaka yapmak için söylemiş altına bir mana gizlememişti.
"Merak etme Yusuf senin şu son iki sene dökümanlarını incelemeden hiç bir yere gitmiyorum."
Alparslan'ın Yusufa gözlerini kısarak söylediği cümleden sonra Yusuf ağzına hayali bir fermuar çekmişti.
Bu durum timi güldürürken bu ikilinin atışmalarını ne kadar özledikleri gözlerinden okunuyordu. aralarındaki sisli hava dağılmış aynı samimiyeti yakalamaları sadece yarım saatlerini almıştı. Alparslan herkesle görüşüp karargahtan ayrıldığında cenazesinden sonra ilk defa mezarına gideceği arkadaşına anlatacağı olayları düşünmeye başlamıştı şimdiden.
Büyük bir hüzün çökerken yüreğine, az önce kardeşleri ile otururken içindeki acının bir nebzede olsa durulduğunu hissediyordu, fark etmese bile Mehmet'in yanına gitmek için gerekli gücü arkadaşlarından almıştı. Bu çocuklar bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde birbirlerine en büyük destekçilerdi.
Mezarlığın başına geldiğinde, daha dün gibi hatırlıyordu arkadaşını toprağa verdikleri günü Mehmet'in mezarının başına geldiğinde istemsiz akmaya başlamıştı gözyaşları, eğilip başını mezar taşına yaslayarak konuştu," ben geldim kardeşim,ben geldim."
Bir müddet konuşamadı öncelerde sonra ise usulca cebinden mehmetin onlar için yazdığı mektubu çıkardı.
Bu mektubu her okuduğunda arkadaşının sesini duyuyor gibi oluyordu, satırlar sanki Alparslan'ın zihninden değilde Mehmet'in dilinden dökülüyor gibiydi.Yazarın bakış açısı :
İki sene önce...
nefes nefese uyandı Mehmet, o kadar gerçekçi bir rüya görmüştü ki gerçeklik algısı yok olmuştu resmen. Terler içinde yattığı koltuktan doğrulup bacaklarını yataktan sarkıttı. Başını eğerek ellerini dizlerine koydu,
"Allahım bu bir işaretmiydi ?"
Rüyasında bayraklara sarılı bir şehit görmüştü Mehmet, cenaze arabası askeryeden çıkıp lojmana doğru ilerlerken Mehmet de aileye haber vermek için arkadaki askeri aracın içerisindeydi. Tekbir sesleri yeri göğü inletirken bu şerefli makam yüreğini titretmişti Mehmet'in, şehidin kim olduğunu öğrenmek istemiş ama soru sorduğu herkes onu görmezden gelmişti. Bu olaya anlam veremezken herkesin bir koşuşturma içerisinde olduğundan cevap veremediklerini düşünmüştü.
Cenaze aracı onların mahalleye girdiğinde bu şehidin kim olduğunu öğrenmek istiyordu hemen, evlerin önünden geçiyorlardı ama ne cenaze arabası duruyordu nede arkalarından takip eden askeri araçlar, ta ki Mehmetin evine kadar...
Arabalar durduğunda hızlı bir şekilde indi arabadan Mehmet, babası ve kardeşi olabiliirmiydi bu tabutta yatan kişi?
Gözü komutanına değdiğinde koşarak komutanının yanına geldi,"komutanım kim şehit oldu ?"
Komutanı onu görmezden gelirken Mehmetin artık sabrı taşmıştı." kim diyorum size ? kim şahadete erdi ? babam mı? kardeşim mi ?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Var Olsun Vatan
AdventureEy mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kız kardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü, Işık ışık, dalga dalga bayrağım! Senin destanını okudum, senin destanını yazacağım. Sana benim gözümle bakmayanın Mezarını kazacağım. Seni selamlamadan uçan kuşun ...