Yeni bir bölümle merhaba👋🏻 Canokurlarım yeni bir gelişme aktif olmaya başladımm...
Bu da bölüm şarkımızz...
Jakuzi- Koca bi' saçmalık
🌚🌝
Erkek arkadaşımla buluşacaktım. O'na kendisine aşık olduğumu söyleyecektim ve bu çok zordu. Bir insana ona karşı ne hissettiğini söylemek çok zor oluyor dili tutuluyordu insanın. Ama korkmuyor da değildim yani hani. Of!Heyecanımdan yerimde duramıyorum.
Duvarın kenarından bana doğru gelen Mehmet'i gördüm ve hemen el salladım. Ama bir terslik vardı. Mehmet'in kaşları çatık ve hızlı hızlı yürüyerek geliyordu. Onu daha önce hiç bu kadar sinirli görmemiştim.
Yanıma geldi ve oturduğum banka oturdu. Bir süre sustuk ve ben de düşündüm hemde uzun uzun. Daha önce hiç arkadaşım olmamış. Mehmet hem ilk arkadaşım hemde ilk aşkımdı. Ve galiba sondu da. Sanırım ben arkadaş olma kuralının ilkini bozmuştum. Kural 1: Âşık olmak yasak!
İçime hüzün düştü ve bir anda çok üzüleceğimi hissettim. Bende kafamda ki kelimeleri toplayıp konuşmaya başladım. Boğazımı temizledim ve;
" Mehmet... Ben seni seviyorum... Hemen cevap vermek istemeyebilirsin seni anlarım." Dedim. Mehmet'de sanki daha da mümkünmüş gibi kaşlarını çatmıştı ve anlında ki damarı belirginleşti. Ayaklarıyla ritim tutturup sakinleşmeye çalışıyordu. Artık neye sinirlendiyse. Bir anda ayağa kalkıp bağırmaya başladı.
" Sen ne dediğinin farkında mısın? Biz arkadaş olurken 1. Kural neydi? Ha neydi? Âşık olmak yasak. Sen ne yaptın peki?" Dedi son cümlesinden sonra histerik bir kahkaha attı. Ve devam etti sözlerine " Doğruymuş bana âşık olman doğruymuş. Birde inanmamıştım o âşık değildir canım ya diye dalga geçmiştim. O zaman sen onların söyledikleri gibi pislik birisindir de." Demesiyle hemen ayağa kalkıp bağırmaya başladım.
" Yargısız infaz yapıyorsun. Benim öyle biri olmadığımı sende biliyorsun. Eğer öyle olsaydım senin yanında değil Irmak'ın yanında olurdum. Hem ne yapsaydım. Zaten hiçbir zaman olamayacaktık bari arkadaş olalım istedim tamam mı? Belki bir hatıramız olur belki beni diğerleri gibi bırakmaz diye düşündüğüm kaç gece kaç gün oldu sen biliyor musun?"
Dedim yanağıma doğru şelaleler oluşurken. Tekrardan söze girdim;" Tabii ki bilmiyorsun. Ben söyleyeyim mi? Seninle arkadaş olduktan sonra her gün her gece düşündüm. Hani sen diyordun ya neden gözlerin arada doluyor diye. İşte bu yüzden, bu yüzden gözlerim doluyordu. Gözlerimi fark etme diye ne kadar eziyet çektiğimi biliyor musun? Peki sen görür de endişelenirsin diye kaçtığımı biliyor musun? Öyleyse sus tamam mı? Sus ki kalbimiz kırılmasın ki sen benim kalbimi çoktan kırdın." Dedim ve ayağa kalktım.
Zaten geri soru işaretleri ve cevaplanmayan sorular kaldı her zaman ki gibi...
Gitmeden önce son bir defa Mehmet'in yüzüne baktım. Ağlıyordu. Ağlasındı da zaten.
🌚🌝
Unuttuğum anıları hayat bana tekrardan hatırlatırken ayağa kalktım ve günlük sabah rutinimi yaptım. Kahvaltımı da yaptıktan sonra etrafı gezmek için hazırlandım. 500 metre ilerimde kiraz ağacı görüp yanına gittim. Ağacın en yukarısında ki kalın bir dala oturup kirazları yemeye başladım. Ağaçtan iki kiraz alıp birini bir kulağıma diğerini diğer kulağıma taktım.
Kardeşim de keşke burada olsaydı. Keşke onu orada yalnız bırakmasaydım. Annemden kalan tek hatıra ve değerlimdi. Keşke getirseydim keşke. En azından o kadının eziyetlerini çekmezdi. Neyse yarın gidip onu alırım. Tabii alabilirsem.
Bu kirazların tadı büyüleyiciydi. Hem tadı vardı hemde yoktu. Değişik ve güzeldi. Kirazları yemeyi bitirdim ve biraz huzurlu kalmaya çalıştım. Şelalenin sesi buraya kadar gelirken buranın gerçekten huzur kaynağı olduğunu anladım. İyi ki orman diye birşey var yoksa hiçbir şeyi dinlemeden, bilmeden konuşan ve kendi aralarında robotlaşmış insanlar yüzünden kafayı yiyebilirdim.
Şu devirde bozulan tek şeyin yiyecekler olmadığını anladığım zaman çok küçük yaşımdan beri biliyordum. Ve ben galiba erken olgunlaştırılmak zorunda bırakılmıştım. Annem olacak kadın bizi sevmezdi. E tabi doğal olarakta bizde öyle ama küçükken severdik.
Aklıma nasıl kazınmış bilmiyorum ama Cemal Süreya şöyle diyordu "Annesinden dayak yediği halde 'Anne' diye ağlayan çocuktur aşk." Haklıydı da . Biz küçükken annemize âşık gibiydik daha doğrusu hayrandık. O ne giyerse bizde giyer O'nun gibi güzel olacağımıza inanırdık. Ama sonuç dayak ile biterdi.
O zamanlar ne çocuk yürekliymişiz be.
Ağaçtan indim ve şelalede elimi yıkamaya gittim. Yıkadıktan sonra aydınlık olan hava bir anda karardı ve yıldız kaydıktan sonra geri normal haline döndü. Döndü dönmesine ama etrafı büyüleyici bir havaya büründü. Çantamın yanına gideceğim sırada ayaklarım beni dinlemeyip şelalenin dibine gitti.
Neler olduğunu daha anlamamışken şelalenin içinden geçiverdim. İçeride bir mağara olduğunu ve mağarayı aydınlatan dikili ametist taşları olduğunu gördüm. Nasıl aydınlatıyorlarsa artık. Çok dikkat çekiyorlardı ama güzel duruyorlardı.
Bu mağarada asıl dikkat çeken bir diğer şey ise mağaranın sonunda ki Güneş ve Ay'ın YinYang şeklini almış olmasıydı. Burada ki herşey o kadar güzeldi ki neden buraya daha önce gelmedim diye düşündüm bir an.
YinYang bir anda parlayıp göz acıtacak dereceye gelince gözümü kapadım. Bir zaman sonra ışık azalınca gözümü yavaş yavaş açtım. YinYang artık değişik bir varlığa dönüşmüştü ve önümde eğiliyordu. Dilim lâl olmuşken konuşmaya başladı.
" 'O ateşin gücüyle yanar,
Su ile akar, Doğa ile bütünleşir,
Hava ile uçan bir kızdı.Zeka, cesaret, uyum, sabır,
Hepsi onda ayrı bir hikaye,
Hayal, yaratıcılık, bilgelik, sevgi,
Her biri ayrı bir renk.Hayatın zorluklarına karşı durur,
Kendini ve başkalarını korur,
Güzel ve iyi olanı arar,
Acıları ile harmanlanan bir kız. 'Ey Büyük Elçi'nin kızı hoşgeldin! "
🌚🌝
Ayh sonunda bitti. Yazana kadar canımdan can gitti.
Ama sizin için değer aşk bahçelerimmm❤️
Bomba bir bölümdü nasıl buldunuzzz👉🏻
Hatam varsa söyleyin okurkuşlarım.
Şuraya da YinYang'ı koyayım.
Görüşürüzzz💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Lotus Çiçeği
FantasiKehanette şöyle yazılıydı; O ateşin gücüyle yanar , suyla akar Toprakla bağlanır , doğayla bütünleşir Hava ile uçan bir kızdı Zeka , cesaret , uyum , sabır Her biri onda ayrı bir hikaye Hayal , yaratıcılık , bilgelik , sevgi Her biri ayrı bir renk...