01

382 19 4
                                    

şiddetli yağmurdan dolayı damlalar tenimden süzülerek yerle buluşurken, kendime sığınacak yer arıyordum.

sırılsıklam olmuş sarı saçlarımın rengi koyulaşmış, beyaz gömleğim tenimle bütünleşmişti. ayaklarımdaki siyah babetler ise vahim haldeydiler.

köşeyi döndüğümde gördüğüm durakla rahat bir nefes koydum. hızla oraya yürüdüm ve yağmurdan kaçındım.

bir kaç kişi daha vardı ve bu beni oldukça germişti. bir nedeni yoktu işte sadece duraktalardı, herkes kendi hâlindeydi ama ben öyle değilmiş gibi hissediyordum.

sanki herkes bana bakıyor ve hakkımda kötü şeyler düşünüyormuş gibi bir hisle kaplanıyordu içim. bu psikolojik bir rahatsızlık mıydı yoksa benim abartım mı bilmiyordum. tek bildiğim bu düşüncelerin nefesimi kestiğiydi.

düşüncelerimle boğuşurken durak boşalmış yağmursa etkisini azaltmıştı.

adımlarımı karşıya geçmek için hareketlendirdiğimde yağmurum şiddetini arttırmasıyla şansızlığıma küfür savurdum.

umursamadım. adımlarım böyle uğursuzdu genelde, yürümeye devam ettim.

yağmur damlalarını artık tenimde hissetmediğimde kafamı hızla yanıma çevirdim. tanıdık olmayan bir adam: elinde üzerimize -onun omzunun yarısı açıkta kalmıştı- tuttuğu şemsiye ile yanımda adımlıyordu.

adımlarım aniden dururken, kaşlarımı hafifçe çattım. dudaklarımı aralamıştım ki o da bana döndü.
hafif tebessümü ile "küçük hanım sizi rahatsız ettiysem kusura bakmayın, yağmur şiddetli ve siz sırılsıklam olmuşsunuz. hasta olmak istemezsiniz değil mi? beni geri çevirmeyin lütfen." demesi beni afallattı.

çok nazikti, yanlış anlaşılmak istemediği de belliydi. gözlerimi onu incelemekten alıkoyamadım.

koyu mavi gözleri siyah saçlarıyla uyum içindeydi. sert yüz hatlarını gören biri onun böyle nazik konuşacağını eminim ki düşünmezdi. bende düşünmezdim. beyaz gömleğinin üstünde siyah kabanı onu tamamlayan kumaş pantolon vardı. düzgünce bağlanmış kravat boynunda asılı duruyordu. geniş omuzları ve uzun boyuyla yanında küçük kalmıştım. yaşı benden büyük olduğu kesindi.

ne diyeceğimi bilemez hâldeydim.

gözüm şemsiyenin dışında kalan omzuna değdi. yüzümde mahçup bir ifade oluştu. onun bana şemsiye tutmasını istememiştim ıslanması da benim suçum değildi ama mahçupluk hissi çoktan beni ele geçirmişti. dudaklarımı araladım: "teşekkür ederim, ama siz de ıslanıyorsunuz. buna hiç gerek yoktu."dedim.

gözleri omzuna kayarken eliyle bir dakika işareti yaptı. ayakları bir adım geri giderken hafifçe arkamda yer buldu kendine.

şimdi omzu şemsiyenin altında ve hafifçe arkamdaydı. rahatsızlık duymadım her hareketini rahatsızlık duymamam için dikkatle yapıyor gibiydi.

gülümsedim, sessizce teşekkür ettiğimde tekrar söze girdi: sabırsızlıkla "rica ederim. böyle dikilecek miyiz?" dediğinde adımlarım tekrar hareketlendi.

"sizin yolunuz da mı buradan?" diye sordum merakla.

"sayılır." diye mırıldandığında daha fazla konuşmadım.

onu tanımıyordum ama tedirginlik hissi yoktu içimde; nazikti, düşünceliydi yani öyle hissetmiştim. davranışları, konuşması bunu kanıtlar nitelikteydi.

sonunda -yoğun olduğunda yardım için uğradığım- cafeye geldiğimde ona doğru bedenimi döndürdüm.

bakışları etrafta dolanıp bana döndü. bir şey dememi bekliyor gibiydi. elimi uzattım -bunu yapmam gerekiyormuş gibi hissetmiştim- " adım zerda, memnun oldum ve teşekkür ederim yardımınız için." dediğimde: elini elimle birleştirdi. kafasını hafifçe sallarken." talay, bende memnun oldum ve rica ederim küçük hanım." diyerek tebessüm ettiğinde tebessümüm genişledi.

elimi geri çekerek tekrar söze girdim "iyi günler o zaman. artık gitmem gerek."

karşılık aldığımda arkamı dönerek cafeye doğru adımladım. cafenin kapısından içeriye girdiğimde camdan ona baktım.

ileride ki lacivert arabaya doğru ilerlediğini gördüm. takım elbiseli bir adam kapısını açtığında hızla arkaya yerleşti. kapı kapandığında camı yavaşça açıldı.

şaşkınlığım tüm bedenimi ele geçirdiğinde bunu anlamış gibi gözleri gözlerimi buldu. tebessümü genişledi ve kafasını selam verir gibi hafifçe eğdi.

camı kapatıp uzaklaştığında ben hâlâ olduğum yerde arabasının arkasından bakakalmıştım.

bunca yolu benim için mi yürümüştü?

sığ ,daddyissues,Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin