Bölümün şarkısı: Saçlar-Kalben
Tuna Tiryaki'den
Eve gelmemle hızlıca arabadan indim ve eve girdim. Meryem arkamdan bağırsada onu duymazdan geldim ve içeriye girer girmez televizyon sehpasındaki her şeyi yerle bir etmeye başladım. "Allah kahretsin. Napıcaz Meryem Gerizekalısı? Ne gibi saçma planların var!?" Dedim ve üstüne yürümeye başladım korkmuş olucak ki geri geri adımlamaya başladı. "Eğer ki o adam benim mallarıma veya mafyalık itibarıma zarar verirse senide bitiririm oğlunuda!"
"Bağırma. Gökçe duyucak."
"Duysun! Umrumda değil! Hele bir olsun onlar o zaman ikinizde yalvaracaksınız bana! O salak kızında sende ayaklarıma kapanıcaksınız!"
Geri geri gittiği ayakları durdu. Kaşlarını çatarak yanıma gelmeye başladı. "Hani kızıma zarar vermeyecektin. Böyle anlaşmıştık."
"Anlaşmayı bozsak napabilirsin? O adam seni alır mı bir daha evine? Ha?! Alır mı sanıyorsun? Ya beş para etmez Ege? Senden nefret ediyor! Gözünü kırpmadan öldürür seni! Çağan? Tuana yaptıklarından sonra sana bırak yardım etmek yüzüne bile bakmaz!"
"Sen busun işte! Kadınların duygularıyla oynayan bir şerefsizsin. O Gülizar'dan ne istedin? Kadın sadece hamileydi! Ya Yağızdan? Yada Tuana? Yağız'ın yüzünü bile görmeden bıraktın çocuğunu sen! Tuana masumdu bebekti daha? Kimsesi yoktu onun! Birde üstüne kız çocuğuydu o! Herşeyden önce bir kızdı! Herşeyi yapabilirlerdi o zamana kadar! Hiç mi acıma yok sende? Şerefsiz pislik!"
Üstüne gidip sertçe tokat atmamla sustu ve başını eğdi. Yavaşça başını kaldırdığnda saçları dağılmış berbat bir kadın vardı resmen karşımda. Merdivendeki ayak seslerini duymamla kafamı oraya çevirdim. "Anne! İyi misin?" Gökçe, annesinin yanına gitti ve elinden tutup koltuğa oturttu. "Naptın yine anneme? Nefret ediyorum senden pislik!"
"Gökçe! Kendine gel! Kapıda bulursun kendini!"
Güldü ve konuşmaya devam etti. "Naparsın? Tuana gibi benimde mi atarsın? O biraz koyar canım!"
"Kes sesini daha berbatını yaptırtma bana!"
"Kesmiyorum artık! Bıktım senden!"
Sinirle kapıya doğru gidip "Gökhan çabuk bunu herzamanki yere götür de akıllansın!"
"Yine mi!? Korkmuyorum artık senden!"
"Gökhan hızlı gel!" Gökhan geldiği gibi zorla da olsa Gökçe'yi çıkarttı ve evden çıktı.
"Yapma Tuna! O daha küçük."
"Küçükse küçüklüğünü bilecek!"
Gökçe Tiryaki'den
Gökhan beni çıkartır çıkartmaz arabaya bindirdi ve "Üzgünüm Gökçe."
"Senin suçun yok." Dediğimde gözümden yaş aktı ve Gökhan'da önüne dönüp beni bir barın önüne bıraktı. "Muhtemelen Tuna Bey bana güvendiği için gönderdi ama bir kaç adamı daha gelecek. Onlar varken sizi buradan çıkartamam. O yüzden lütfen zorluk yapmayın."
Başımı eğdim ve "Sorun yok. Alışığım."
Tabikide alışıktım ama burada birbiriyle birlikte olucak kadar salak değildim. İçeriye girer girmez arkama baktığımda babamın adamlarının beni izlediğini gördüğüm için direk garsondan içecek içki istedim ve koltuğa oturdum. Yanıma birkaç kişi geldiğinde mecburen öpüşmek zorunda kaldım. "Odaya geçelim mi?" Diye sorduğumda beni onayladı ve yukarıya çıkmaya başladık. Odalardan birine geldiğimizde hızlıca bir tane vazoyu elime geçirmemle başında kırmıştım. Bayıldığında hızla odadan çıktım ve adansöre bindim. Tek arayabileceğim kişinin Çağan olduğu aklıma geldiğinde rehbere girdim ve onu armaya başladım. Açmıyordu. Hızla Tuanayı aradım. Oda açmadığında asansörün köşesine oturup ağlamaya başladım. "Allah kahretsin ya!"
YOU ARE READING
Plüton
FanficNe de olsa kader ağlarını ördüğü zaman mahşerde de olsa karşılarız.🗝️📷