seungmin'in birkaç gündür tek yaptığı oturup mesajları okumaktı.
yongbok bir köşede ağlıyordu, arkadaşları onu sakinleştirmeye çalışıyorlardı. seungmin ise oturmuş başka bir köşede hyunjin'le olan tüm eski konuşmaları okuyordu. yapacak başka da bir şeyi yoktu zaten. yongbok ile birbirlerine sarılıyorlardı arada.
sırf ikisini aynı ortamlara sokup bir şekilde barıştırmak için oynadıkları oyun yüzünden yongbok ona bu sefer dikkatli olmasını söylüyordu. hyunjin'in kalbini kırmasına bu sefer izin vermemesini istiyordu yongbok arkadaşından.seungmin kendine hyunjin ile ilgili umut verirken, kendini daha fazla üzerken kalbine tek söyleyebildiği arkadaşı için üzülmeye değecek olmasıydı.
hyunjin çok büyük bir yalancıydı seungmin'in gözünde. her zaman böyleydi. hiçbir şeyin değişmemiş olması da fazla korkunçtu. yalancının tekiydi işte, değiştim ben çabalamak istiyorum derse yalandı. sonraki gününde haksız çıkarırdı kendini. dediği her şeyle çelişirdi.
seungmin öğrendikten sonra kendini alıkoyamamıştı düşünmekten başını yastığa yalnız koyduğu her gece. şu an biriyle, başka biriyle olabilir miydi? isteklerini, düşüncelerini hayata geçirmiş olabilir miydi? yine hoşlanma ihtimali olan biriyle tanışmış olabilir miydi? ya başkasına aşık olup bir anda seungmin'i bırakma kararı alsaydı, o zaman ne yapardı? yaşayabilir miydi seungmin?
o zaten nefesini kaybetmemek için her şeyi tolere etmişti. bu yüzden tamam olmuştu her şeye, şimdi ise fazlasıyla tekrardan ikna oluyordu seungmin. hiçbir şey demezdi. hyunjin'i tekrar hayatı yapmaya hazırdı, gururumu da hiçe sayardı ama her sabah aynaya bakınca yedirebilir miydi bunu kendine?
çok ağlamıştı, çok zarar vermişti kendine. annesine bir camın arkasından bakarken saatlerce ağlamıştı seungmin, ama ona hayat veren kadın için değil de ondan tüm haklarını almış olan adam için ağlıyordu. bunun utancına da hyunjin yüzünden sahipti.
bazı geceler saatlerce düşünüyordu seungmin. gerçekten unutup unutmadığını.
pek sormaya da gerek olam bir soru değildi zatem unutmamıştı ama seungmin kendini aksine inandırmak istiyordu. çok istiyordu bunu hatta.hyunjin'i de hiçbir zaman hayatından çıkarmayı başaramamıştı zaten seungmin. bundan da nefret ediyordu. belki her şeyi silebilecek cesareti olsaydı unuturdu, şimdi yine kendini bir sene öncesi gibi acı çekerken bulmazdı.
bu gece de aynı türden bir geceydi seungmin için.
oturmuş düşünürken okuyordu her mesajı tek tek.arkadaşları arkaya bir sitcom açmışlardı yongbok'un moralinin düzelmesi için. seungmin de telefonundaydı işte.
son bir haftada konuştukları her şeyi hızlıca geçmişti seungmin. gereksiz şeylerdi sonuçta.
bundan önceki konuşmalarının bir sene öncesi karşılıyordu seungmin'i. muhtemelen hyunjin'in hatırlamadığı bir konuşmaydı zaten.
sarhoşken yazmıştı seungmin'e. gecenin ikisinde.
saçmalamıştı, bir sürü şey söylemişti. ağlatmıştı seungmin'i. o gece hiçbir şey kalmamıştı aslında seungmin'in öfkesinden fakat ne zaman olursa olsun biri adını andığında onun sözlerine dikkat etmemişti. herkesin sinirli olduğunu düşünmesine izin vermişti o sadece özlüyorken.seungmin o gece ağlayarak sildirmişti mesajları hyunjin'e. konuşmuşlardı saatlerce, hyunjin özür dilemiş affetmesi için yalvarmıştı seungmin'e.
seungmin için bu konuşmayı okumak artık bir alışkanlık olmuştu. ezberlemişti her kelimesini. sevdiğiyle kendisinin bu konuşmasındaki tüm çaresizliği ezberlemişti seungmin.
seungmin hep soruyordu kendisine. terk edilmeyi hak edecek ne yapmıştı? bu kadar mı kötü davranmıştı hyunjin'e? tek korkusu onu da kaybetmekken hyunjin ona neredeyse bunu yaşatmıştı, biraz kavga çıkarıp kalbinin kırıldığını belli etmesi kötü bir şey miydi ki?
bundan önce iyi bir sevgili olamamıştı belki ama bu hyunjin de olamadığı içindi. sevgisini göstermeyi becerememişti, daha da ötesinde sevmeyi becerememişti ama bu hyunjin de aynı şekilde olduğu içindi. hiçbir fark yoktu aralarında.
seungmin biraz fazla görmezden gelmişti belki, nasıl olsa hyunjin beni bırakmaz demişti. sevdiğine inanmaya karar vermişti birinin onu seksten fazla bir şey için istemeyeceğini düşünürken seungmin.
hyunjin ve seungmin kimseye söylememişlerdi neden ayrıldıklarını. seungmin her şeyi tamamıyla anlatsa şu an bu kadar alttan almayacaklarını biliyordu. hyunjin de bir sebep vermek istememişti. bir sebep verirse ayrılıkları dönülmez olur gibi geliyordu ona.
seungmin çıktı sohbetten birkaç saniyeliğine. o birkaç saniyede nefesinin kesildiğini hissetti, arkadaşlarına baktı. derin bir nefes alıp ayağa kalktı seungmin, yağan yağmura baktı camdan. "ben eve geçiyorum, sabah hastaneye geçeceğim anneme götürecek birkaç şey var onları alırım." dedi, arkadaşlarıyla vedalaştı tek tek.
durağa gitti, yaşadığı yere giden otobüsün geçmesini izledi. evine giden otobüse bindi. durağa yaklaştıkça derin nefesler verdi. birkaç kırmızı ışık daha yanarsa ağlayacaktı.
seungmin indi otobüsten, onun arkasından hyunjin'in aynı otobüsten indiğini görmeden. seungmin telefonunu çıkardı hızlıca, arkasında duran bedenin numarasını çaldırdı. duyduğu sesle arkasını döndü, irkildi biraz. fakat birkaç saniye içerisinde muhtemelen birkaç saat içinde fazlasıyla pişman olacağı bir şey yaptı. öptü hyunjin'i.
-
slm sizce de cok ıyı bı ınsan degıl mıyım (ben bu huncıne cok acımaya basladım)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
the manuscript, hyunmin
Fanfictionheykelcilik öğrencisi kim seungmin, eski sevgilisi hwang hyunjin ile kendisi için yaptığı heykeli dönem sonu sergisinde kullanmanın mantıklı bir fikir olacağını düşünür. /chanlix, jeongsung. bir ara iki hafta falan #1 on hyunmin olduk sayenizde 💪�...