3

785 42 49
                                    

ayna karşısında kendimle bakışırken, bu akşamki yemek için nasıl hazırlanacağımı bilmiyordum.

gerçek bir kadın gibi görünmeliydim ama bir yandan da abartısız, çabasız olduğumu düşünmeliydi. onu ve bu akşamı gözümde büyüttüğümü düşünmemeliydi. aslında epey gergindim. ilk kez biri beni yemeğe çıkarıyordu ve bu kişi tren beklerken tanıştığım, evine gittiğim, benden 27 yaş büyük, doğru düzgün tanımadığım bir adamdı. ama her şeye rağmen... sonuna kadar gitmek istiyordum. sanırım ona karşı bir tür... hoşlantı beslemeye başlıyor olabilirdim.

siyah mini elbisemi giydim ve saçlarımı gevşek bir topuz yapmaya çalıştım. kırmızı ruj çok mu abartılı olurdu? kendime kızdım. hayatım kendimi görünmez kılmaya çalışarak geçmişti. artık dikkat çekmekten korkmamam gerekiyordu. elime aldığım kırmızı ruju dikkatlice sürdüm.

annemler görmesin diye beni evden almasını istememiştim. taksiyle evine gittiğimde arabasına yaslanmış beni bekliyordu. siyah bir takım, siyah kravat, siyah ayakkabı, baştan aşağı simsiyah ve çok karizmatik duruyordu.

beni fark edince bakışları değişti. baştan ayağa süzüyordu. yanına yaklaştım. gözlerini gözlerimden alamazken elimi tuttu ve kaldırdı.

"bu gece çok... farklı olmuşsun."

elimin üzerine bir öpücük kondurduğunda, gerginliğimi gizlemek için gülümsemeye çalıştım.

"umarım olumlu anlamda farklıdır."

elimi hala bırakmamıştı. bakışlarını da çekmiyordu. acaba rol yapmayı çok mu iyi biliyordu yoksa gerçekten bu kadar çok etkilenmiş miydi?

"gerçek bir kadın gibi olmuşsun irem. güzel, çekici, kusursuz."

tok sesi kulaklarımı doldurduğunda gözlerimi kaçırdım. bir erkekten böyle şeyler duymaya alışkın değildim.

"teşekkür ederim. siz de çok şık olmuşsunuz."

"sanırım bana siz demeyi uzun bir süre bırakamayacaksın."

"mazur görün lütfen. alışamıyorum bir türlü."

niye karşısında ezilip büzülüyordum ki? bu tavırlarım yüzünden ilişkiyi kimin yöneteceği şimdiden belli oluyordu. oysa randevuya çıktığım çocukların karşısında ne kadar kayıtsız ve umursamaz olurdum. ama bu adam... diğerlerine kesinlikle benzemiyordu.

yan koltuğun kapısını açtı ve bana baktı.

"teşekkür ederim." dedim binerken.

biraz sonra kendisi de bindi ve arabayı çalıştırdı. istese arabayı başka bir yere çekip bana istediğini yapabilirdi. risklerin farkındaydım. ama umrumda değildi artık.

yola koyulduğumuzda, "ee, hayat nasıl gidiyor?" diye sordu. "okulun falan?"

"iyi... yani iyi sayılır. bir değişiklik yok."

"okulda çok peşinden koşan oluyordur."

güldüm.

"pek bana hitap etmiyorlar."

"o ne demek?"

"ilgimi çekmiyorlar yani."

dudakları hafifçe yukarı kıvrıldı.

"nasıl tipler ilgini çekiyor peki?"

"açıkçası genel olarak olgun ve anlayışlı insanlar diyebilirim."

gülümsemesi daha da genişlemişti. yanlış mı yapmıştım? kendimi ağırdan satmalıydım. ama onu kastederek söylememiştim ki. gerçekten bizim okuldaki üniversiteli oğlanlar ilgimi çekmiyordu.

güvenli tehlike (dddy issues)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin