Haiii ben geldiim!
Yazım yanlışlarım varsa affoluna. Keyifli okumalar dilerim lokumlarım! Xx
+++++
Önümdeki sıra aniden çekildiğinde titreyerek ellerimi başımın üstüne koyup gözlerimi sımsıkı yumdum.
Kahkaha sesleri birbirine karışırken, saniyeler sonrasında omzumdan sertçe sarsıldığımı hissettim. "Böh desem bile korkar lan bu." İçlerinden birinin sesini işitirken, "Lütfen..." diye fısıldadım. Ama kendi sesimi kendim bile duyamazken onların duyması mümkün değildi. "Uzaklaşın lütfen..."
"Geri basın lan!" Tam o sırada Taehyung'un sınıfı inleten gür sesi kulaklarımda uğuldadı.
Kısa bir süre sonra başımın üstündeki ellerimin üstünde sıcak bir dokunuş hissettim. "Sorun yok Jungkook, aç gözlerini." Taehyung'un dingin sesi kulaklarıma çarptığında tuttuğumu bile fark edemediğim soluğumu usulca dudaklarımın arasından dışarıya saldım.
"Burada... Burada da aynısı oluyor... Tıpkı diğer okulumdaki zorbalarım gibi benimle uğraşacaklar..." diye fısıldadım. Ellerimi başımdan indirecek şekilde parmaklarımı avuçları arasına alırken, "Şşşh, kimse seni zorbalamayacak, ben yanındayım." dedi derin sesiyle, beni telkin etmeye çalıştı.
Sıkmaktan ağrıyan kapalı gözlerimi yavaşça aralayıp ona baktığımda bana çarpık bir şekilde gülümsediğini gördüm. Bu gülücük kaygılarımla kıvranan içimi ısıttı. Başımı çevirip hızlıca etrafıma bakındığımda az önce başıma dikilen kişilerin hepsinin yerlerine geçtiğini gördüm.
Bir süre ben sessiz kaldığım için o da sessizliğini korudu ve sonra söze atıldı. "Düş kapanının işe yaramasına çok sevindim." dediğinde seslice yutkundum.
Ellerimi onun parmaklarının tutuşundan sıyırıp kucağıma düşürürken parmaklarımla gergince oynamaya başladım. Ona yalan söylediğim için kendimi aşırı derecede tedirgin hissediyordum. Onu daha fazla bu garip meselelerimle boğmak, sıkmak istememiştim, dahası ilk kez birisi bana hediye almıştı ve o hediyelerin bu hale geldiğini görmek yeterince canımı yakarken, ona söylemeyi başaramamıştım.
"Umarım artık kötü kabuslar görmezsin Jungkook."
-
Soğuktu. Rüzgar saçlarımı uçururken kulaklarımda ıslık sesi oluşturuyordu.
Etrafın ıssız olması sebebiyle sağıma soluma bakınarak ilerlerken bir ara sokaktan çıktığımda duraksadım. Taehyung buradaydı, ama garipti. "Taehyung."
Ona seslendiğimde bana dönmedi bile. Boş yol aniden araçlarla dolmaya başlayınca panikledim. Taehyung, yolun tam ortasında duruyordu ve etrafından araçlar vızır vızır geçiyordu. "Taehyung!" diye bağırdığımda ellerini iki yanında yumruk yapmış halde bana yavaşça arkasını döndü.
Aramızda mesafeler vardı ve ona koştukça daha da yol uzaklaşıyordu. Bir türlü aramızdaki mesafeyi eritmeyi başaramıyordum.
Elimi havaya doğru kaldırarak, "Taehyung karşıya geç!" diye bağırdım. Araçlar yanından o kadar hızlı ve teğet geçiyordu ki, ona koşarken her an bir araç ona çarpabilir endişesinden dolayı yüreğim ağzımdaydı.
Koşuyordum ama yerimde sayıyordum sanki, mesafemiz azalmak yerine sabit duruyordu.
Doğrudan bana bakıyor olsa bile bir adım bile kıpırdamıyordu. Sanki yolun tam ortasına çivilenip kalmıştı. Önünden ve arkasından süratle geçen araçlara dönüp bakmıyordu bile. Hiçbir şey umrunda değilmiş gibi görünüyordu. Bakışları donuk, yüzü ifadesizdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BROKEN CLOCK • TAEKOOK ✓
FanfictionLise son sınıfı öğrencisi Jeon Jungkook her gün rüyasında farklı şekillerde öldüğünü görüyor, aldığı terapiler ve kullandığı ilaçlar işe yaramak yerine onu daha da kötüleştiriyordu. Sokakta adım atarken bile kabusları aklına geldiği için iyice ürkek...