YAKIŞIKLI, ŞAHİN ve MÜNECCİM (10)

4.1K 238 39
                                        

Zağanos yanıt arayan gözlerini merakla Melek'e çevirmiş ancak derhal eski haline dönmüş ve birkaç koridor sonra kaybolmuştu. Melek ise Âvni'nin hiç var olamayacağını düşünerek yürümeye devam ediyordu. Âvni elbette ki önemliydi ancak fatih kadar değildi. Bu düşüncenin getirdiği rahatlıkla derin bir nefes aldı ve hareme girdi.

Eskinden kendisine alayla bakan gözlerin çoğu bir süredir ya meraklı ya da ürkek görünüyordu. Nitekim hepsine ortak bir duygu hakimdi, haset. Öyle ki, padişahın hatunları minnettarlıklarının bir temsili olarak eski birkaç parça elbiselerini ona göndermiş ve birçok kızdan daha şık görünmesini sağlamıştı. Birçoğunun yıllardır yapamadığını sadece birkaç günde yapmış, fark edilmişti.

Melek, boş gördüğü bir yere geçip oturdu ve gözlerini koridora bakan pencereye çevirdi. Her zamanki gibi eteklerini uçura uçura yürüyen kadınlardan başka bir hareketlilik yoktu. Öyle ki bu hareketlilik de birkaç saniyede sonlanmış ve dikkatini koridorları her daim aydınlatan mumlara çevirmişti. Alev oynak bir genç kız gibi bir o yana bir bu yana sallanıyor ardından yaşlı bir kadının hayat yorgunluğuna bürünüyordu. Nitekim bu esnada yanına oturan biri dikkatini mumlardan çekip almayı başarmıştı.

"Demek bu yüzden hareme alındın" dedi Reyhan gülümseyerek. Artık onu bir rakip olarak görmüyordu.

Melek, konuşmayı reddediyor onayla başını sallıyor. Farkında bile olmadan bir nevi sohbet ediyordu.

"Bana söylememene kırıldım."

Melek bir an gözlerini kızgınlıkla karşısına oturan kıza çevirmiş ve daha fazla susamayacağına kanaat getirmişti.

"Benden utandın."

"Haklısın" sıkıntıyla derin bir nefes alarak "özür dilerim" gözlerini kaçırarak sürdürdü "yarın gece musiki eğlencesi teftiş ediyorlar" gözlerini bir kez daha Melek'e çevirdi ve diyecek başka bir şey kalmadığını düşünerek ayağa kalkmadan önce ekledi "umarım güzel bir gece olur."

Melek, Reyhan'ın ardından kısa bir süre bakıp haremin bahçesine çıkmak üzere ayağa kalkıyordu ki defalarca kez gördüğü ancak bir kez olsun konuşmadığı bir kız yanına yaklaşmaya başladı. Gözlerini merakla çevirdi.

"Gülşah Hatun seni dairesine davet ediyor" sahte bir gülümsemeyle sürdürdü "biraz sohbet etmek için."

Melek, merakla ancak daha çok tedirginlikle karşısındaki kadına bakıyordu. Kitaplarda Fatih'in kişiliğine yahut yaşantısına dair az da olsa bilgiler vardı ancak kadınlarına dair hiçbir şey yoktu. Onlar tamamıyla bir sırdı.

"Sohbet mi? Ne hakkında?"

"Nereden bileyim" dudaklarını büzerek "Gülşah Hatun'a bir şey söylemem gerekir. Gelecek misin yoksa gelmeyecek misin?"

Melek onayla başını sallamış ve genç kadının yanında yürümeye başlamıştı. Çok geçmeden büyük ve gösterişli bir kapıdan içeri girdiler.

Gülşah Hatun pencere kenarında oturuyor manzarayı izliyor arada gözlerini içeride kendince savaş yapan oğluna çevirip kontrol ediyordu. Kapı açılıp da içeri beklediği gibi iki kadın girdiğinde Gülşah Hatun'un bakışları da yön değiştirdi.

"Bu Melek Hatun" dedi gönderdiği genç kadın kendine verilen görevi hakkıyla yerine getirmenin gururuyla ve bir adım geri çekildi.

"Aferin Ayşe" gülümsedi ve değerlendiren bakışlarını kısa bir an Melek'in üzerinde gezdirdikten sonra sürdürdü "Geç otur Hatun" yanını işaret ederken gözlerini kısa bir an diğer kadına çevirdi "Mustafa'yı biraz gezintiye çıkar."

FATİH'İN MÜNECCİMİ   (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin