yedinci evre: anastasis

71 9 111
                                    

antik yunan, roma ve bizans dillerinde anastasis, yeniden canlanma ve dirilme anlamına gelmektedir.

ortodoks hristiyanlıkta anastasis olayı; isa'nın çarmıha gerildikten sonra cehenneme inerek adem ile havva'yı yeniden vaftiz etmesi ve onları cennete götürmesi olarak anlatılır.

»»----- ⚜ -----««

flashback!

»»----- ⚜ -----««

era - mother

enigma - principles of lust

Shibuya haftalardır yanık bir karanlığın gölgesindeydi. 

Tırnakları fazla törpülenmiş ve etlerinin arasına kan kurusu karışmış sol el, et ve kan ile örülen zindanın dört duvarı arasına mühürlenmişti. Güneş artık bir daha hiç doğmamak üzere batmıştı, halkının günahları yüzünden son kez çarmıha gerilen bir adam bir daha hiç dirilmemek üzere cennet ile cehennem arasındaki uçurumun kenarında yürümek zorunda kalacaktı.

Son bir çığlığın ardından mührün kenarları balmumu ve insan kanı ile ilmek ilmek örüldü duvarların arasında.

Kenjaku, nihayet sarmaşıklarla dolu bir kuyunun kenarında zafer serabına yenik düşen Gojo Satoru'yu mühürlemeyi başarmıştı. Sol eliyle Tengen'in sırra kadem basmak üzere bir mağaranın rahmine gömdüğü mühürlü küpü kavradı, hemen ardından sağ elinden sağanak gibi yağan büyücü kanını büyük bir açlıkla yalamaya başladı. Dişine ve pençelerine kan değen bir aslan yavrusundan farksızdı tavırları, karnını vesvese ile doyurur doyurmaz altına serdiği kenafir derisinden postun üzerine uzanır ve gerim gerim gerinirdi.

Dilini son kez işaret parmağının ucunda gezdirdikten sonra gözlerini kıstı ve ruhsuz bakışlarını Mahito ve Naoya'ya doğru çevirdi. Mühür ve ateş ile kurduğu ayin tezgahına şahit eden işkariyotları süzmeye başladı birkaç saniyeliğine.

Shibuya İstasyonu'nun gitgide çığ gibi büyüyen keşmekeşinin arasında kanlı bir ayin tamamlanmıştı: dünyanın en güçlü jujutsu büyücüsü olarak anılan genç bir mesih, Kenjaku'nun törpülenmemiş tırnaklarının tahta gibi kazıdığı bir küpün içerisine hapsolmuştu. Tırnaklarının her biri, mührün ön yüzünde beliren lanetli ve kenafir gözleri oyarcasına saplanmaya başlamıştı, her tırnak darbesinde oluk oluk kan akıyordu. Cesetlerin postundan dikerek ve akıttığı kanları serumlara bağlayarak dirilttiği Mahito ve alevlerin paletinde boyayıp porselen bebek gibi süslediği Naoya Zen'in de bu ayine şahitlik etmişlerdi nihayet. Her birinin güneş ışığından mahrum kalmış gözlerinde şeytani bir sevinç huzmesi parıldıyordu, her birinin kanları damarlarında fokur fokur kaynıyordu. 

"Eh, nihayet kuklalardan birini mühürlemeyi başardık," dedi Naoya ruhsuzca. Maki Zen'in'in pençelerine takıldıktan birkaç gün sonra hayata döndürülmüştü, ki her iki gözünün altından başlayarak çene kemiğine kadar uzanan incecik birer damardan oluşan benleri de yeniden canlandığının tek kanıtıydı.

Naoya Zenin'in damarlarında dolaşan yapay kan, ne şeytani ne ilahiydi. 

Kenjaku başını iki yana salladıktan sonra işaret parmağını küpün sol tarafında beliren üç gözden birine sapladı ve mızmızlanmaya başladı. "Mahito her şeyi eline yüzüne bulaştırmasaydı daha fazlasını da yok edebilirdik!"

LAZARUS ━ NANAMI KENTOHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin