Şehirden uzak, yeşilliklerin bol olduğu bir dağ evine gelmişlerdi. Burası hakkında duyduğu hikayeler kulaklarında çınladı.
Burası onların evlendikleri evdi. Öldürüldükleri evdi. Burası onların mabetleriydi.
Rüzgar dize kadar uzamış çimenlerin arasında açan çiçeklerin kokusunu Yasemin'e taşıyordu. Her bir adımda sesleri gelen cırcır böcekleri, uzakta akan derenin sesiyle huzuru iliklerini kadar hissetmişti.
Evinde olduğunu hissetmişti.
Sabırsız ayakları Melih'i geride bırakarak evin arka bahçesinde onlar için özel olarak yapılmış mezarlığa doğru ilerledi. Mezar taşları yasemin çiçeklerinin arasında kaybolmuştu. Özlem ayaklarındaki gücü kestiğinde yere çoktü. Titreyen ellerini topraklarında dolaştırırken olabildiğince nazik davranıyordu.
Damlalar tek sıra halinde göz pınarlarından aktı, yanaklarından süzüldü, titreyen çenesinde tutunamadı ve toprağa düştü.
"Onları özledim." Dedi biraz ötede elleri cebinde onu izleyen Melih'e. "Elimde ağlaya ağlaya ıslattıp sarartığığım eski bir fotoğraftan başka hiçbir şey yok. Seslerini unuttum. Daha üç yaşındaydım onlar gittiğinde ve benim hatırladığım tek şey onları özlediğim." Hıçkırdı. "Kimse bana bir şey vermedi. Kokularını bilmiyorum." Arkasındaki eve baktı. Duvarları, çatıları yanık olan eve. "Her şeyi yok ettiler. Onlardan hiçbir iz bırakmadılar." Sustu ve yeniden konuştuğunda sesindeki duygu değişmişti. "Kim olduklarını biliyorum."
Melih kaşlarını çattı.
"Onları öldüren kişileri biliyorum." Dedi. Toprağı okşadı, derin bir nefes alıp ayağa kalktı. "Geri döneceğim." Melih kalkıp giden kardeşini izledi.
"Yasemin, ne diyorsun?"
"Bilmiyormuş gibi davranma!" Diye çıkıştı. Eve doğru yürüyorlardı. "Dedem her şeyi anlattı bana. Şahin Avcı denen o sik kırığı babamla annemi öldürdü. Bunlari ilk kez duyduğumu da sanma!"
"Şahin Amca mı?" Diye sordu. "O babamla arkadaştan öte kardeşti Yasemin. Onları kurtarmaya çalıştı ve başaramadı. Deden ne saçmalamış?!"
Yasemin hırsla abisine döndü. "Ne kardeşi ya geri zekalı! Özgür olmak için onları öldürdü be! Bataklık hakkında ne bilmemiz gerekiyorsa ikimiz de biliyoruz. Ne de olsa o sevimsiz bunak da ortak ve sen de veliahtsın."
"O senin de deden! Babam ikimizi ona emanet etti. Ya annem bile kendi babasına güvenmeyip bizi kayınbabasına emanet etti. Sen ne anlatıyorsun daha?!"
"Emanet mi?! Dedem beni bunca zaman eğitti. Bana gerçekleri en acı olabilecek şekilde anlattı. Deden Ahmet Uslu, sırf Bataklık'ta ortaklığı düşmesin diye kendi oğlunu öldürmelerine sessiz kaldı ve karşılığında seni aldı. Sen de çürük çıktın ama neyse..."
Melih sinirlerine olan hakimiyetini kaybetmek üzereydi. "Senin kafanı baya bi sulandırmışlar ve sen de delirmişsin."
"Şahin Avcı nasıl çıkabildi Bataklık'tan bana bi anlatsana sen?" Diye soludu. "Oradan çıkan tek kişi nasıl o olabiliyor? Diğer ortaklar ya peki? Hepsi nasıl sessiz kalabiliyor tüm bunlara?"
"Senin neye ihtiyacın var biliyor musun? Konuşmaya." Dedi Melih. "Ama burada değil, bu şekilde değil." Saatine baktı. "Akşam yedide sana atacağım adrese geleceksin. Sen, ben, Doğu ve Azra orada olacağız. Dört veliaht orada bulunacağız ve bu konuyu konuşacağız."
Yasemin sinirle güldü. "Doğu ve Azra mı? Sizler demek yakınsınız, ortaklık hesabı. Tabi ya zamanı geldiğinde anneme yaptıkları şeyi bana yapmak için birbirinize arkadaşlık yağı çekiyorsunuzdur. Tarih tekerrürden ibaret ne de olsa."
"Akşam yedide Yasemin orada olacağız ve geçmişten bugüne dek bütün kirli sırları ortaya dökeceğiz. Şimdi nereye gitmek istiyorsan söyle bırakayım."
Yasemin başını iki yana salladı. "Ben bir yere gitmiyorum, siz buraya geleceksiniz." Eve doğru ilerledi. "Son akşam yemeğimizi ben hazırlayacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİRLİ OYUN( +21)
ActionKirli düşünceleri eylemlere döken Bataklık'ta intikam bir deli saçmasıydı. O saçma kalbini vurmuştu. Ve kalbi ölmüştü.