Bölüm 2

4 0 0
                                    

"sever mi insan sevdiğini bile bile?"



Sahi niye yaşıyorduk bu kahpe dünya da? Niye acı çekiyorduk?

Derler ki; her acı insanoğlunun sınavıdır. Peki biz neyin sınavından geçiyorduk? İnsanların bu denli sürünmesinin nedeni neydi?

Bu gün sarayın askerleri şehirde dolaşıyor, ellerinde ki cihazlarla kime virüs bulaşmış? Kime bulaşmamış diye kontrol ediyorlardı.

Virüs...

İnsanlığı yavaş yavaş yok eden bu virüs'ün hâlâ ne olduğunu bulamamışlardı. İnsanları vahşice katlediyorlardı.

Virüs sadece insanlar değil, havaya, hayvanlara, yiyeceğimiz yemeklere bile bulaşmıştı.

3 aşamalı bu virüs sizin kaderinizi belirliyordu.

Eğer ki virüs vücudunuza yeni bulaşmışsa kurtulma şansınız çok yüksekti.

Eğer ki orta seviyedeyse kısa bir süre daha yaşıyabiliyordunuz. Tabii sarayın gözetimi altında.

Ancak son seviyedeyseniz...
Saray tarafından vahşice katledilip, incelenmeye alınıyordunuz.

Bir işim yoktu ancak sabahın erken saatinde kalkmıştım. Dün Nora ile ayrıldığımız gibi eve gelmiş ve uyumuştum. Normalde olsa öğlene kadar uyurdum.

Acıktığımı hissetiğimde yataktan kalktım. Belimden aşağı doğru kayan kareli pijamamı yukarı çektim. İlk önce tuvalete girip işlerimi hallettim.

Ardından mutfağa doğru yürüdüm. Bedenimde ki yorgunluğun nedenini bir türlü çözemiyordum.

Hızlıca kaşarlı bir tost hazırladım. Tost makinesinden çıkarttığım tostu tabağa koydum. Burnuma dolan kokusu ile karnımın guruldama sesi bir oldu. Kendi kendime gülüp salona girdim.

Televizyonun tam karşısında ki koltuğa kendimi bırakıp elimde ki tabağı önümde ki küçük sehpaya koydum.

Koltuk arasına şıkışmış küçük kumandayı çıkartıp televizyonu açmaya çalıştım. Ancak televizyon açılmadığı için sinirlenip koltuğa geri fırlattım. Holde olan küçük çekmeceyi açıp karıştırmaya başladım. Elime gelen açılmamış pil kutusu ile zaferle gülümsedim.

Ancak çekmecenin üstünde duran küçük mektup ile kaşlarım çatıldı. Mektubun üzerinde küçük, siyah bir akrep vardı.

Elime aldığım mektup'u çevirdim. Yavaş adımlarla salona girdim. Diğer elimde tuutuğum pilleri sehpaya fırlatıp, mektubu açmaya başladım. Koltuğun üzerine oturup iyice yayıldım.

Mektubun içinden çıkan küçük mektupu elime aldım.

Beyaz kağıdın üzerine yazılan el yazısını okumaya başladım.

Sevgili Beta...
Uzun bir süredir seninle konuşmak için fırsat bekliyorum. Ancak bu o kadar kolay olmadı. Biliyorsun kii saray virüs kapan herkesi kırmızı bölgeye götürüyor. Açık alandasın ve ne zaman vürüs kapacağını bilemiyorum. Ancak sana bir şey olmasına izin veremem. Bu iki gün içerisinde iyi düşün. Eğer ki gelmek istersen iki gün sonra 21 numaralı istasyonda ol. Adamlarım seni ordan alıp güvenli bölgeye götürecektir. Kendine dikkat et Beta...

                                       Sevgilerimle Akrep.

Neydi bu şimdi? Beni niye ve ne için güvenceye almaya çalışıyordu?

Kafamın içinde susmayan sorularla başa çıkamıyordum. Aklım bir hayli bulanıklaşmıştı. Akrep kimdi?

Çalan telefonum ile yerimde sıçradım. Hızla kalkıp odama girdim. Komodin'in üzerinde çalan telefonumu elime aldım. Arayan tabii ki de Nora'ydı. Telefonu açıp kulağıma yasladım.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 04 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

KASA HIRSIZLARIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin