Ertesi sabah yorgunlukla gözlerimi açtım.Telefonum'u elime aldım.Alp'ten bir mesaj vardı.Korkuyordum.Hem de çok korkuyordum.İçimi kemiren bir his vardı.Sanki biri ruhumu çekiyormuş gibi hissediyordum.Mesajı açmadım.Kalbim çok ağrıyordu.Elimi boğazıma götürdüm,kalbim yanıyordu.Nefes alamıyordum.Tırnaklarımı boğazıma geçirdim.Delik açmak istiyordum boğazımda.Belki o zaman nefes alabilirdim.Elimi saçıma geçirdim.Kendimi parçalamak istiyordum.Başımı tuttum.Etrafımda bir şeyler dönüyordu.Sesler duyuyordum.Gülüşme sesleri...
Ayağa kalktım, mutfağa doğru ilerlemeye başladım.Su içmeliydim,o zaman kendime gelebilirdim.Mutfağın kapısına geldiğimde başım çok fena dönüyordu.Gözüm kararmaya başladı.Ve kendimi boşluğa bıraktım.
Gözlerimi açmak istemiyordum.Sımsıkı kapalıydı.Etrafımda insanlar vardı,birbirleriyle konuşuyorlardı.
"Sevgilisi vardı, aradınız mı?"
"Aradık ama açmadı."
"Ne oldu acaba gencecik kıza?"
"Yazık,sevgilisinden mi ayrıldı acaba?"
"Kesin,yoksa sevgilisi daima yanındaydı."
"Ambulans geldi,açılın sağlık ekiplerine yol verin."Belim sert bir şeye değince sedyeye yatırdıklarını anladım.Sedyeyi ambulansa çıkarttıkları zaman gözlerimi açtım."Telefonum,telefonum nerede?"
Hemşire elinde tuttuğu telefonumu gösterdi."Burada"dedi.Vermesi için elimi uzattım.Telefonu uzattı,hemen elinden çekip aldım.Mesajlar uygulamasına girdim,Alp'in mesajına tıkladım.Ağlaya ağlaya okudum."Defne,çok üzgünüm.Beni affetmeni beklemiyorum ama ben buralardan gidiyorum sonsuza kadar.Üzgünüm,mecburum.Benden daha iyilerine layıksın.Kendine iyi bak civcivim."Acıyla inledim.Çığlık atarak "Ne diyor bu?"
"Hayır,hayır bana bunu yapamazsın"
"Bana bunu yapamazsın"
"Beni bırakamazsın"
"Bitemez"
Sedyeden kalkmaya çalıştım.Elimi tuttular."Bırakın beni."dedim bağırarak.İzin vermediler.Ayaklarımdan ve kollarımdan tutuyorlardı.Gücüm yetmiyordu.Uzun uğraşlar sonucunda beni sedyeye bağlamışlardı.Alp bana bunu nasıl yapabilir?Alp neden?Bırakmayacaktın beni hani?Kolumda hissettiğim minik ağrıyla iğne yaptıklarını anladım.Gözlerim yavaş yavaş kapanırken son kez "Alp"dedim.
Gözlerimi açtığımda yanımdaki koltukta oturan Sema vardı.Uyandığımı görünce ayağa kalktı.Hıçkıra hıçkıra "Ben onsuz nasıl yaşarım?"dedim.Kollarını açıp sarıldı.Başımı okşayarak "Geçti, geçti.Artık hep yanındayım."
Sema,sarılmamız bittiğinde "Ben sana yemek getireyim"deyip çıktı.Küçük bir odaydı.Kolumda serum vardı.Küçük bir pencere vardı.Alp neden bunu bana yaptın? Ben ne yaptım? Sebepsiz yere bıraktın beni? Hani küçük civcini asla bırakmazdın?
Aklıma gelen düşünceyle kolumdan serumu çekip ayağa kalktım,pencere'nin önüne geldim.Her şey buraya kadarmış.Artık benim bir hayatım yoktu.Yaşam kaynağım gitmişti.Ben onsuz nasıl yaşayabilirim ki.
Onunla hep hayaller kurardık.Düğünümüz hayal ederdik.İlk dansımızı,nikâh memuruna "Evet"dediğimiz anı,arkadaşlarımız'ın ellerinde tepsiyle kına dansı yapmalarını ve daha nicelerini hayal eder dururduk.Peki ya anılarımız.Ayağım kırıkken Galata kulesine çıkmıştık, kucağında taşımıştı beni.Beraber futbol oynardık.Onun sırtına çıkardım.Lunapark'a gittiğimiz zaman dondurma almıştık,hızlı tren'e binmiştik.İlk kez bindiğim için çok korkmuştum.Korkudan tırnaklarımı eline geçirmiştim.Ama o sesini çıkartmamıştı.Hızlı trenden inince anlamıştım.Tıp'a karşı çok ilgiliydi.Bense sadece şu fakülte bitsede Doktor olsam diyordum.Ona hep "Bayım gerçekten çok tıpsınız."derdim.Çok saçma bir cümleydi ama o hep gülerdi.Her defasında sıkılmadan gülerdi.Gülerken hep gözleri ışıldardı.Memleket gibi gülümsemesi vardı.O gülünce sanki memleketinizdeymişsiniz gibi hissederdiniz.Gülüşü sıcacıktı.Sımsıcak...
Bunları düşününce tebessüm ettim.Acılı bir tebessümdü bu.Ölümden korkmuyordum.Benim ruhum ölmüştü çoktan ölmüştü.Beden ölse ne farkederdi?
Geçmiş'in bıraktığı izler vardı.Bu izler yanığa benzerdi.İlk başta çok acıtırdı,sonradan acısı geçerdi.Fakat her zaman izi kalırdı...