♡♥♡
Dilime dolandırmış olduğum müzik ve ağzımdaki ekşimiş tatla yüzümü buruşturdum. Hayır, şarkının melodisi kötü olduğundan falan değil de şarkının sözlerini hatırlayamadığımdan yüzümü buruşturmuştum. Tabi bir de şu ekşi tadı unutmamak gerekti. Sonuçta onun da katkısı büyüktü.
Gözlerimi hafifçe kısarak melodinin hangi şarkıya ait olduğunu düşünmeye başladım. Ancak bir türlü aklıma gelmiyordu. En sonunda pes etmişcesine oflayarak bu düşüncelere bir son vermeye çalıştım. Acaba ofladığımı şu ön koltukta oturan yaşlı şoför duymuş muydu? Kafamı kaldırıp dikiz aynasına baktığımda şoförün soluk mavi gözleriyle karşılaştım. Sanırım fark edilmiştim. Gözlerimi karşımdaki mavilerden ayırıp bir başka mavi olduğunu tahmin ettiğim gökyüzüne çevirdim. Ancak gördüğüm sonuçla gözlerimi devirdim. Yine yanlış tahmin. Karşımdaki bulutlar yeni bir yaz yağmurunun sinyalini veriyorlardı.
Belli bir süre daha gökyüzündeki hareket eden bulutları izledikten sonra şoför amcanın en az kendisi kadar yaşlı ve yorgun olan ses tonunu işittim. " Geldik, kızım."
Bunu duymamla ufak bir teşekkür mırıldanıp yaşlı amcanın parasını uzattım. Şoför parayı alınca ben de taksinin kapısını yavaşça araladım.
Tenime hücum eden tatlı esintiyle huzuru bulmuştum. Gerçekten mükemmeldi. Ancak yine de ben kendimi buraya ait hissetmiyordum. Beni buraya bağlayan hiçbir şey yoktu. Benim asıl huzurum Ankara'daydı. Ve ben anne ve babamın istekleri üzerine buralara yani İzmir 'e kadar sürük-
lenmiştim. Düşüncelerimi açığa kavuşturacak bir sonuç elde edemeyince aralık olan kapıdan sol bacağımı dışarı uzattım. Ardından bedenimi ve son olarakta diğer bacağımı herhangi bir sakarlıkta bulunmadan taksinin dışına atabilmiştim. Kendi kendime tebriklerimi sunarken açık olan kapıyı da iterek kapatabilmiştim. Böylelikle de yeni bir taksi macerasını sonlandırmış oldum.
###########################Kendimi direk kaldırımlara attıktan sonra çevreme bir göz gezdirdim.
Karşılaştığım manzara ile nutkum tutulmuş ve dudaklarım hafifçe aralanmıştı. Görüntü gerçekten nefes kesiciydi. Karşımda sırayla dizilmiş olan villalar o kadar büyüleyici bir tasarımla yapılmıştı ki bir an doğru yere gelip gelmediğimi merak etmiştim. Gerçekten burada mı yaşayacaktık?
Daha doğrusu yaşayacaktım. Yani sonuçta babamın canından çok sevdiği ve neredeyse orada yatıp kalktığı bir şirketi; anneminse benden, herkesten çok önemsediği bir işi vardı. Annem turizmde rehbercilik yapar doğru düzgün eve bile gelmezdi. Şehirler onun evi gibiydi. Bense kendimi sürekli yatağımın üstünde wattpad okurken bulurdum. Kafamı telefonumdan kaldırdığım gibi anında gözlerimi tekrardan satırlara yerleştirir, bulunmuş olduğum dünyayla yüzleşmemek için okumuş olduğum hikayeleri tekrar tekrar ve tekrar okurdum...
##############################Hemen önümde bulunan demir kapıyı araladığımda çıkan (aslında çok hafif olmasına rağmen benim buradan kurtulmak amacıyla daha doğrusu burada kusur arayarak ve beğenmediğimi dile getirerek Ankara'ya geri dönebilmek sebebiyle uydurmuş olduğum küçük pembe bir yalan) gürültülü gıcırtıyı umursamadan küçük adımlarla ve kusurlar arayarak ilerledim. Fakat imkânsızdı. Burada kusur falan yoktu. Her şey ,her yer
mükemmeldi. En sonunda evin büyük ve görkemli kapısına ulaştığımda derin bir nefes aldım ve oldukça yavaş bir şekilde zile bastım. Yaklaşık geçen bir on saniyeden sonra kapı açıldı. Kapıyı açan kadın yüzünde ufak bir tebessümle açmıştı. Kadın kırklı yaşlarında olsa gerekti. Üzerinde beyaz bir gömlek ve altında dizinin bir karış altında biten siyah bir etek vardı. Oldukça samimi görünen bir ifadesi vardı. Buna inanmıştım. Ya da iyi rol yapıyordu. Ama içimden samimi ve gerçek bir ifade olduğuna inanmak gelmişti. Bu sefer iç sesimi dinledim ve yüzüme küçük bir gülümseme yerleştirdim.
Kadın sıcacık ve tatlı bir ses tonunu kullanarak ilk konuşan oldu."Hoş geldiniz Azra Hanım." Ben de oldukça kısık bir ses tonuyla mırıldandım. "Hoş buldum." Kadın kapıyı iyice araladı ve geçmemi bekledi. İçeriye sakin adımlarla girdiğimde içerinin de en az dışarısı kadar muhteşem olduğunu fark ettim. Bu iki katlı evde yaşamak belki de bana iyi gelirdi. Belki de en başından beri yanılıyorumdur. Ait olduğum yer Ankara değil de burasıdır. Evin hizmetçisi olduğunu düşündüğüm kadın az önceki ses tonunu kullanarak bana seslendi. "Azra Hanım, yorgunsunuzdur. Gelin size odanızı göstereyim. "
Kadın merdivenlere doğru ilerlemeye başlayınca ben de onu
takip ettim. Büyük ve beyaz bir kapının önüne gelince kadın kapıyı göstererek bana seslendi. "Buyrun, burası sizin odanız." Kadına ufak bir gülücük yolladıktan sonra konuştum. "Teşekkürler. " Kadında bana aynı gülücüğün biraz daha belli olanından yolladı. "Rica ederim, efendim." Bunu demesiyle birlikte merdivenlerden yavaş ve oldukça dikkatli görünen adımlarla inmeye başladı.
##############################Büyük beyaz kapıyı aralayıp odaya ilk adımımı attım. Ankara 'da da böyle görkemli bir evimiz vardı fakat burası sanki daha güzel ve huzurluydu. Odanın rengi en sevdiğim renk olan maviyle boyanmış ve içinde bulunan eşyaların büyük bir çoğunluğu da bu rengi temsil ediyorlardı. Oda anlatamayacağım kadar çok güzel ve müthişti. Odanın mimarı başarılı biri olsa gerekti. Beyaz başlıklı ve mavi nevresimli yatağı gördüğüm ilk anda yorgunluğumun kat ve kat daha da arttığını fark ettim. Ayakkabılarımı çıkartıp örtüyü yukarı kaldırdım, yatağın içine girdim ve kendimi bembeyaz olmasını dilediğim düşlerimin mekanına bıraktım...
##############################

ŞİMDİ OKUDUĞUN
ŞANS MESELESİ
Teen FictionSizleri kalbinizden bir okla vurup beyninizdeki ve ruhunuzdaki tüm düşünceleri alıp bambaşka bir dünyaya götürecek bembeyaz olmasa da veya simsiyah olmasa da tuhaf bir mesele... Şans Meselesi Azra AKAYDIN Atlas AKAR Ancak bu hikayede bilinmesi ge...