Babasız Güneş

372 26 6
                                    

Saat gecenin üçüydü. Tuğçe kucağındaki kızı ile birlikte ağlıyordu.

Yatağın kenarındaki resme baktı. Efe vardı...

Şu an yoktu Efe, Tuğçe tek başınaydı. Kızını ağlamaları sakinleşirken uzun uzun baktı fotoğrafa

Hiç böyle hayal etmemişti. Onun olmadığı geceleri hiç hayal etmemişti.

Gözünden yaşların süzüldüğünü ve Efeyi ne kadar çok özlediğini farketti.

Kızının minik bedeninden çıkan ağlamalara bakılırsa o da babasını özlemişti.

"Bende çok özlüyorum kızım bende"

Evin içinde omzunda ağlayan kızıyla birlikte dolanıyordu.

Bu evin her köşesi Efe'ye dair izler taşıyordu. Koridordaki çerçevelerde sevgili oldukları zamanlardan kalan fotoğraflar vardı.

Gözlerinin içi gülüyordu. Yanında Efe vardı. Artık ağlamaması gerekiyordu.

O ağladıkça kızı da ağlıyordu. 

Kızının ağlarken uyuyakaldığını anladı. Yatak odasına dönüp yatağın Başucundaki beşiğe onu yatırıp elini tuttu.

Efe yanında olsun istiyordu. Dişi çıkacağı için ağlayıp uyuyamayan bebeklerinin yanında olmasını istedi.

Onsuz hiçbir şeyi sevmiyordu. Sevmeyecekti. Gözlerindeki yaşları sildi.

Kızını izlerken uyuyakalmıştı.

Sabah yine Güneşin ağlaması ile açtı gözlerini, onu beşiğinden alıp göğsüne yerleştirdi.

Güneş annesinin teniyle buluşup acıkmış karnını doyuruyordu.

Kızından sonra kendi için bir şeyler hazırlaması gerekiyordu ama her yediği boğazına takılıyordu.

Efesiz yaptığı hiçbir şeyin tadı tuzu yoktu. Kızı olmasa şu an ne yapardı bilmiyordu.

Tuğçe kızının ağlamasını durdurmak için onu kucağına aldı. Diğer oyuncaklarını almak için odasına gittiler.

Bir kaç oyuncakla salona geçti bu defa onu yer beşiğine koyup oynaması için oyuncakları ile aldatıyordu.

Güneş annesinin karşısında sarı tulum atleti ile gülüyordu.

Tuğçe kızının yanından kalkıp pencerenin önündeki saksıdan sarı papatyalardan birini kopardı.

Kızının kulağına iliştirip onun fotoğrafını çekti. Gözünü kızından ayırmadan kalktı.

Açık mutfak kapısından sürekli onu kontrol ediyordu. Bir iki lokma atıştırdıktan sonra içeriye geri adımladı.

Tuğçe zil sesi ile kapıya yürüdü. Kapıda babası vardı.

"Babam hoşgeldin"

"Hoşbuldum çiçeğim, attın fotoğrafı duramadım valla nerede benim Güneşim"

"Salonda"

Eren hızla içeri yürüyüp Güneşi kucağına aldı. Sakalları Güneşi gıdıklıyor o öptükçe kıkırdıyordu.

Tuğçe elini koltuğa yaslamış onları izliyordu. Güneşin kahkahaları evin içini dolduruyordu.

Saate baktığında Güneşin diş jelini sürmesi gerektiğini hatırladı.

Güneş&Deniz&EgeHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin