2. Mektup

33 6 23
                                    

Selam...

Çok bekletmeden bırakıyorum bölümü.

Oy ve yorumları unutmayalım, lütfen 🩶

İyi okumalar...

^

2. Bölüm
" Ateş böceği ve Bal "

Hayat, öyle engebeli ve öyle girdaplı bir yoldu ki gözümde. Bazen, öğrendiğim tek bir fikir bile bana yaşamımı sorgulatıyordu. Duruyordum şöyle bir, bakıyordum etrafıma. Biz, diyordum ve geri kalan milyonlarca insanın varlığına da inşa ederek, bir dünyanın içindeyiz. Her sokakta farklı bir hayat, her bina da belki mutlu, belki mutsuz aileler vardı... Yaşam vardı... Bileklerimize kelepçelenmiş, bir yaşam vardı. Birimiz doğum gününü kutlarken, bir diğerimizin ise cenaze namazı kılınıyordu. Birimiz doğarken, ötekimiz ölüyordu...

Şimdi adamın biri karşıma geçmiş elimden bütün mutluluğumu alarak bana ölümden bahsediyordu. Hayat buydu ya işte! Tam olarak buydu! Tam mutlu olduğunda kursağında taş gibi oturacak olaylar yaratırdı...

Kalbim öyle yavaştı ki... Bedenim duyduğum tek bir cümleden sonra adeta buz kesmişti. Parmak uçlarım, saç diplerim uyuşuyordu... Bir kez daha sorguya çektim kendimi. Duyduklarım gerçek olamazdı çünkü. Hayatı sorguladığım gibi hayatımı ve duyduklarımı sorguladım bir kez daha.

Karşımda bal rengi gözleriyle bana nefretle bakan insan, bana kendi çapında inandığı bir gerçeği haykırıyordu. Kulaklarım uğuldarken, ona bakmak bile güçtü benim için.

" Ben Ahmet Akşit'in öldürdüğü Ferhat Altınok'un oğlu, Baran Altınok. "
Duyduklarım beynimde ve geri kalan her bir uzuvumda sancılı bir yağmur sonrası dağılıp  giden bulutlar gibi dağılırken gözlerine bakmaya devam ediyordum.

" Saçmalıyorsun, benim babam öldü. "dedim. Sesim inanmadığımı kanıtlar nitelikten çıkıyordu. Hızla ayağı kalktım. " Daha yarım saat önce tanıdığım adama inanacak kadar aptal değilim! Benim babam öldü. " Hole doğru gidecekken önümü kesti ve dirseklerimden tutup beni kendine çekti. Hırslı ve öfkeli halinden kaynaklı burnundan öyle hızlı nefes alıp veriyordu ki nefesi yüzüme çarpıyordu.

Kirpiklerinin altından sertçe bana baktı.
" Sen katilin kızısın ve o piç babanı bulmam da bana yardım edeceksin. " Dişlerinin arasından sırtıma yük olan sözlerini savunurken yutkundum. Öfkeyle kaldırdım başımı. Şimdi yüzlerimiz arasında milimler vardı. " Sen, " dedim tükürür gibi. " Kimsin ki ben sana yardım edeceğim? Sen kimsin ki? " Dedim aşağılarcasına. " Babama katil diyebiliyorsun? "

Güldü.

Kollarımı ellerinden kurtardım ve hızlıca aramızdaki milimlik mesafeyi açtım.

Başımın ağrısı enseme kadar yayılırken, gözlerimi yumdum sıkıca. Kafayı yemek üzereydim.

" Kurtulmak istiyorsan, teyzenin, " dedi tehditvari ses tonuyla. Gözlerim, gözlerine kaydı. Az önce ki öfkesi gitmişti, sanki duygularını gizlemek için gözüne perde indirmişti. " Ölmesini istemiyorsan bana yardım etmek zorundasın. "

Başımı iki yana salladım.

" Gerizekalı benim babam öldü! " Yaşlar gözümden yanağıma doğru süzülüp giderken koltuğa geri oturdum. Artık başım dayanamayacağım kadar şiddetli ağrıyordu. Ellerimi şakaklarıma dayadım. " Öldü, " diye fısıldadım.

Yanıma oturdu, az önceki gibi dirseklerini dizlerine yasladı. " Ölmedi, ateş böceği. Ölmedi... " Duyduğum kelimeyle kaskatı kesildim.

İ N T İ Z A RWhere stories live. Discover now