İçimdeki kıskançlık duygusu varlığını sürdürken bunu Jungkook'a belli etmemek adına büyük bir çaba harcıyordum. Nehre yaklaştığımızda bir iç çekip radyodaki şarkıya eşlik eden Jungkook'da gezirdim bakışlarımı. Sinirini çoktan yatıştırmışa benziyordu. Açık olmak gerekirse meleksi sesi benimde içimdeki tüm olumsuz duyguları atmamı sağlamıştı. Henüz yola yeni çıktığımız sıralarda karnının aç olduğunu öğrenmem sayesinde restoranların olduğu yöne doğru sürmeye başladım arabamı. Kıskançlığı bir kenara bırakarak Jungkook'la güzel vakit geçirmek istiyordum.
Restoranları önünden geçerken daha önceki Han Nehri ziyaretlerimde uğramayı sevdiğim bir mekanın önünde durdum. Bu restoranın yemekleri her zaman harika oluyordu. Arabayı park edip Jungkook'a döndüğümde onun da bana bakıyor olması gülümsetti beni. Kalbimin yakarışlarını duymuş gibi kıkırdadı ve kafasını iki yana salladı.
"Neden gülüyorsun?"
"Bilmiyorum, gülesim geldi." Onu kıskandığımı anlayıp o yüzden gülüp gülmediğini bilmeme rağmen benim dudaklarımdan da kıkırtılar döküldü. Onun gülüşü diğerlerininkinden on kat daha bulaşıcıydı. Gülüşlerimizin eşliğinde indik arabadan. Mekana girdiğimizde sakin bir köşe bulup oturduk. Menüden yemeklerimizi seçerken gözüm her zaman olduğu gibi karşımda oturan yakışıklı adama takıldı. Büzdüğü dudaklarıyla, büyük bir ciddiyet içersinde menüyü inceliyordu. Sessizce gülerek elimdeki menüye geri döndüm. Zira, Jeon Jungkook'un büzmüş olduğu şekilli dudaklarına daha fazla bakarsam saçmalayacağıma adım kadar emindim.
Siparişlerimizi verdiğimizde garson yanımızdan ayrılmış, bizi başbaşa bırakmıştı. Dirseklerimi masaya yaslayıp ona bakmaya başladım. Tek kelime etmeden birbirimize bakıyorduk. Masa yüzünden sadece üst bedeni bakış açımdaydı. Yemin ederim, giydiği gömlekten fırlatmak isteyen kol kasları aklımı alıyordu. İstemsizce iç çektiğimde tek kaşını kaldırdı. Harika, şimdi ne yapacaktım acaba? Telaşa kapılmamaya çalışarak bakışlarımı ondan çekip masadaki suyumdan bir yudum aldım. Tabi bu hareketim onda daha önce şahit olmadığım, etkileyici bir sırıtış görmeme sebep oldu. Tek bir yudum suyun yetmeyeceğini o sırıtıştan sonra anladım. Onu hayranlıkla incelediğimi fark etmiş, karşılık olarak bana flörtöz bir sırıtış sunmuştu resmen.
Yemeklerimizi tatlı sohbetlerle bitirmemizin ardından dışarıda yürümeye başlamıştık. İkimizin de elleri pantolonlarımızın ceplerinde olduğundan mütevellit kollarımız ara ara birbirine değiyordu. Arabadan ve restorandan pek uzaklaşmış sayılmazdık. Önümüze çıkan sinemanın afişlerini incelemeye başladık birlikte. İkimizinde bir şeyler izlemeye ihtiyacı vardı sanırım.
"Oppenheimer'a girelim mi?" Aynı anda sorduğumuz bu soru gülüşmemize sebep oldu. Belki romantik bir film olmayabilirdi, ama onunla beraber izleyeceğim ilk filmdi. Bu yüzden romantik bir film olmasa dahi benim anılarımda bu akşam hep romantik olarak kalacaktı. Heyecanla içeri girdik ve bilet almak için sıraya geçtik. Jungkook, bilet parasını restoranda hesabı benim ödediğim bahanesiyle ödemişti. İtiraz etmedim, çünkü itiraz edersem filme girmeyeceğini de belirtmekten çekinmemişti. Şansımıza tam 15 dakika sonra bir seans vardı, bu yüzden 15 dakika oyalanmamız gerekiyordu. Vücudumda hissettiğim nikotin ihtiyacıyla ona kapıya çıkmak istediğimi belirttim.
Ben sigaramı yakarken çok mühim bir şey izliyormuş gibi gözlerini üzerimden ayırmadı. Sigaramı yakıp ilk dumanı çektiğimde neden beni dikkatle izlediğini anlamıştım. Jeon Jungkook, daha ilk dumanını içime çektiğim sigaramı dudaklarımın arasından almış ve kendi dudakları arasına yerleştirmişti. Şaşkınlık dolu bakışlarımla onu süzdüğümdeyse omuz silkmekle yetindi. Hadi ama, bu hareketinin beni deli ettiğini anlamamış olma lüksü yoktu. Ufacık bir hareketinde dahi deliye dönmeye bir son vermem gerekiyordu. Sakın kalmaya çalışarak paketimde bir dal daha çıkarıp yaktım hızla. Beynimin içinde bir ses yeni yaktığım sigaradan değil de Jungkook'un dudaklarının arasından çıkan dumandan almamı söylüyordu nikotini. Sigara içmenin bir insana yakışacağını düşünmezdim Jungkook'u görene kadar. Aslında bakarsanız, o benim tüm düşüncelerimin seyrini değiştirmeye programlanmış gibiydi. Ona her şarkı, sigara içmek ve diğerlerine yakışmayan bir çok şey yakışırdı çünkü o Jeon Jungkook'tu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Blue / Taekook
FanfictionKore'nin en iyi söz yazarılarından ve bestekarlarından biri olan Kim Taehyung kaybettiği ilhamını Jungkook'ta bulmuştur.