My beloved catastrophe

32 5 0
                                    

Günler son hızda geçmeye devam ederken birazdan gelecek olan Jungkook için güzel yemekler hazırlıyordum mutfağımda. Daha önce söylediğim gibi okulu bitirir bitirmez birçok şirkete başvuruda bulunmuştu ve sonunda bugün, bir şirketle anlaşma imzalamak adına evden çıkmıştı. Bunu kutlamamız gerektiği düşüncesiyle en güzel şaraplarımdan çıkarmış, yemekler yapmaya başlamıştım. Jungkook'un sonunda daha büyük bir kitleye ulaşacak olması onun hakkında en çok gurur duyduğum şeydi. Elbette içimde ufak bir endişe de yer alıyordu. Bu sektörde tek başına ayakta kalmak ve bir şeylerle baş etmek bir miktar zorluğu barındırıyordu güzelliklerin yanında. Jungkook, tüm zorlukları aşarken yanında olup sırtını okşayacak olduğum için kendimi bununla teselli ediyor, endişemi susturuyordum.

Hazırladığım yemekleri servis tabaklarına yerleştirirken çalan kapı ziliyle sevinçle yerimde sektim. Kapının önündeki aynadan son kez kendimi kontrol ettikten hemen sonra kapıyı açtığımda elinde mor leylaklarla dolu bir Jungkook gördüm karşımda. Yüzümde istemsizce kocaman bir gülümseme oluşmuştu. Bana uzattığı buketi kucaklayıp ayakkabılarını çıkarmasını bekledim. İçeriye girdiğinde çiçeğime zarar gelmeyecek şekilde boynuna atlamaktan çekinmemiştim. Ondan duyduğum ufak kıkırtıyla yanağına bir öpücük kondurdum.

"Im, mis gibi kokuyor içersi." Evi koklayıp söylediğiyle kıkırdadım. Ona yaptığım yemeklerin ayrı bir güzelliği olduğunu düşünüyordu.

"Hadi içeri geçelim, güzel şeyler hazırladım geleceğin bir numaralı yıldızı için." Elinden tutup onu yemek masasına doğru çekiştirdim. Ben onu çekiştirirken mutluluğunu saklayamıyordu yakışıklı yüzü. Sandalyeye oturduğunda mutfağa geçip çiçek buketim için güzel bir vazo çıkardım ve içine az miktarda su doldurduğum vazoya çiçeklerimi yerleştirdim. Vazoyu mutfağımdaki küçük camın kenarına yerleştirip yapraklarına bir kaç öpücük bıraktıktan sonra servis tabaklarını alarak masaya ilerledim. Fransa'da yeteri kadar uzun süre kaldığımdan Fransız mutfağındaki çoğu yemeği yapabiliyordum, bugünde Fransız mutfağından bir şeyler hazırlamıştım onun için. Kırmızı şarabın yanında oldukça iyi gideceği kesindi.

"Ne kadar da becerikli bir sevgiliye sahibim." Kıkırdayıp karşısındaki sandalyeye oturdum. Onun için hazırladığım tek şey bu değildi. Sonunda şarkımı bitirmeyi başarmıştım. Açıkcası, Jungkook'un duygularımı tümüyle biliyor olması bana daha fazla ilham vermişti. Son detayları bugün ekleyip şarkıyı bitirmiş ve evdeki stüdyoda kayıt almıştım.

"Erkenden konuşma, ufak bir sürprizim daha var." Merakla yüzüme baktığında önündeki yemeği göstermiştim. İşin en güzel tarafı, hareketlerimden ne demek istediğimi kolaylıkla anlayabiliyordu. Yemeğine başladığında gülümseyerek bende yemeğe başladım. Güzel bir sohbet eşliğinde yemeklerimizi bitirdiğimizde masayı toplayıp oturma odasına geçtik kadehlerimizle. O, ikili koltuğa yerleştiğinde heyecanla flash belleği televizyona taktım.

"Şimdi, bu sürprizim aslında uzun süredir hazırlıyor olduğum bir şey. Açıkcası, son rötuşlarını bugün bitirdim." Elindeki şaraptan ufak yudumlar alarak meraklı bir ifadeyle beni dinliyordu. Öylesine sevimli gözüküyordu ki, bir anlık duraksama ihtiyacı hissetmiştim. "Kafana çakmak düşürdüğüm günü hatırlıyor musun?" Gülümseyerek kafasıyla onayladı beni.

"Aslında ilk karşılaşmamız ondan birkaç saat önceydi. Çok fazla kötü duygularla dolduğum bir anda nereye gittiğimi bilmeden yürümeye başladım. Durduğumda, ayaklarım beni senin çalıştığın mekana getirmişti. İçeri girdim ve seni gördüğüm an gökyüzünün en mavi tonuna birebir şahitlik ettiğimi hissettim, Jungkook. Aldığın övgülere şirince gülümsüyor, büyük bir ciddiyetle şarkılar söylüyordun. Bana kocaman bir ilham verdin ve o günden itibaren senin için bu şarkıyı yazmaya başladım sevgilim." Derin bir nefes alarak oynatma tuşuna bastım. Heyecandan dudaklarımın, hatta boğazımın kuruduğuna an be an şahit olmuştum. Elimdeki kahdehe sarıldım o şarkıyı dinlerken. Kalbim yerinden çıkacak gibiydi.

Blue / TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin