Kucağımdaki yastığı alıp, Ayşegül'e fırlattım. Çikolatamı almış bir de bana nispet yapar gibi yiyor.
"Ohh... Ne güzel çikolatan varmış kanka! Fıstıklı" ya Valla çıldıracağım. Ben tam Ayşegül'e küfür edecekken komodinde duran telefonum çaldı.
"Kız şu telefonumu ver" telefonu alıp yatağın üzerine fırlattı. Annem arıyordu. Annem Koreli'dir ve ben melezim. Babam Türk. Şu an halamın kızıyla Türkiye'de tuttuğumuz evde kalıyorum. Kuzenimle iyi anlaşırım. Hatta ona Korece'yi ben öğrettim. Babam öldükten hemen sonra Türkiye'ye geldim. Tam beş yıl önce...
"Anne... " annemle en son bir hafta önce konuşmuştuk. Annemin özlemini o kadar çekmiyordum. Üç ayda bir kuzenimle gidip geliyorduk.
"Yeo, kızım hemen Kore'ye gelmeniz gerekiyor" Korece ismim buydu. Hatta kuzenime de Yoon diye seslenirdi. neden telaşlanmıştı ki? Sonuçta acil bir durum olmadan o kadar uzağa gitmek mantıklı değil.
"Anne n'ol-" telefon suratıma kapandı. Ayşegül bana "n'olmuş" der gibi baktı. Ben de telefonu yatağa koyup ona döndüm.
"Hazırlan yarın ilk uçakla Kore'ye gidelim. "
*****
Valizlerimizi taksinin bagajına yerleştirip, taksiye bindik. Gideceğimiz adresi verdikten sonra ayşegüle döndüm."Acaba ne oldu da annem apar topar bizi çağırdı? " Ayşegül bana dönüp esneyerek baktı. o koca ağzını gerdirdi.
"Ben ne bileyim? Kahin miyim?! " deyip bana bağırdı. Ben sanki zorla söyledim gel diye. Bir de uçakta uyuduğu yetmezmiş gibi esniyor.
"Aman ne bağırıyorsun? " diyerek tersledim. Taksiden inene kadar başını cama yaslayıp uyudu. Uyumak hobisi olmuştu. Taksiden indiğimizde parayı ben verdim. Karşımızdaki büyük evi, ikimiz de iyice süzdük. Annem bu evin adresini dün gece mesaj olarak atmıştı. Böyle büyük bir evi neden aldığı hakkında bir fikrim yoktu. Kapı çoktan açıldığında hödük kuzenimle içeriye girdik.
"Yeo, Yoon! Gelmişsiniz" annem önce bana, sonra kuzenime sarıldı. Biz de valizlerimizi yere bıraktık. İlk defa bu kadar iyi davrandığını görmek gözlerimi yaşartıyordu doğrusu (!) .
"İnşallah önemli bir şeydir çünkü bizi telaşlandırdın" birden bire diğer odadan iki adam geldi ama birisi gençti. Diğeri babam kadardı maşallah... Genç olanın alnı genişti ve bence en dikkat çekenyanı buydu.
"Yeo, biz..." siz ebenizinki! Anneme anlamayan gözöerle bakarken, kuzenim de sinirimin yatışması için kolumu sıvazlıyordu. Umarım umduğum şey değildi, umarım.
"Anne siz ne?! Açıkla lütfen" annem yanıma bir adım attığında geri çekildim. Her neyse bu kadar büyüttüğüne göre eminim beni kızdıracaktı. Dua ediyordum. Umarım düşündüğüm şey değildir.
"Biz" eliyle yaşlı adamı gösterdi. "Soo Man'la evlenmeyi düşünüyoruz. Ani bir karar ama iki gün sonra nikah törenimiz var" hadi canım?!
"Vay be! Demek evleniyorsun, açıkcası çok bile dayandın anne! Hem de bu kart adamla evlenecek kadar düşmen-" yanağımda bir acı hissettim. Annem bana tokat atmıştı. Evden hışımla çıktım. Ayşegül arkamdan geliyordu.
"Yah! Burcu" gözlerimi silip duraksadım. Ayşegül nefes nefese koluma girdi ve sarıldı.
"Kuzum zaten bir gün evlenecekti. Büyütme lütfen! O kadının sana yararı bile yoktu" evet, öyleydi ama benim babamdan sonra başka birisiyle evlenişi de sürtüklükten başka bir şey değildi. Benim babam ölmüştü. Ayrılsalar kızamayacağım ama...
Kolkola bir kafe bulana kadar yürüdük. Hala aklım almıyordu. İhanetin de böylesi olurdu. Ayrıca o genç adam eminim ki adamın oğluydu. Cici babam ve üvey kardeşim! Ha-ri-ka!
*****
"Ayşegül! Eyelenerımı çek gel buraya" Ayşegül elbisesini düzeltip yanıma geldi. Makyajımın kalan kısmını da bitirdikten sonra evden çıktık. Annemle konuşmasam da ona inat, eğlenip gezecektim. Yine taksiye binip, gideceğimiz barı tarif ettik. Fazla sürmeden gelmiştik. Bu sefer taksiye Ayşegül verdi içeri girdik.İçeri ileş gibi içki kokuyordu. Ama Türkiye'de birkaç defa bara gittiğimden alışıktım. Bar tezgahının önünde duran, bar taburelerine oturduk. Birer bira sipariş edip etrafı süzmeye başladık. Birkaç biradan sonra tavandan yürüyen penguenler görmeye başladım.
"Burcu! Kanka bak etrafına bizim bakkal Hasan amca da burda" evet şu an Hasan amca Korece şarkıyla halay çekiyordu.
"Kız kalk eve gidelim! Yeter" barın tezgahına biraz para bırakıp dışarı çıkmaya çalıştık ama sadece çalıştık. "İşte ondan sonra da ben de dedim ki "Angut sen hep uyursun" dedim" ikimiz de mal mal gülüyorduk ama niye? Ben de bilmiyorum. Barın dışına çıkınca birden benim başım döndü. Ayşegül'le kolkola olduğumuz için beraber yere düştük. Daha da kahkaha atmaya başladık ama benim kolumdan tutan bir elle doğruldum.
"Ya kızım bıraksana beni yeağğ! " birden başımı kaldırınca karşımda bir çekik gördüm.
"Kızın olduğunu sanmıyorum. Ben Chen" hee, sen Chen misin gurban? Ayşegül'e baktığımda kaşı çentikli biriyle gülüşüyordu. Annemden sonra bir de bu sürtük oldu bak!
"Araban var mığğ? " Chen -adı Chen miydi ki-bana gülümseyerek baktı. Ay sen ne tatlısın?! Aman da aman...
"Sanırım sana istisna yapıp eve bırakabilirim. Daha doğrusu sizi" sesi uğultu gibi geliyordu. Çantamdan kağıt çıkarıp adresi yazmaya çalıştım ama hep düşecek gibi oluyordum. Konuşsam da kusacaktım gerçi...
"Hey Chen! Bu kız yani Yoon uyudu" bizim kıza baktığımda elin tohumunun kucağında sarılmış uyuyordu. Benim gözlerim yavaş yavaş kararırken birinin kollarına düştüğümü hissettim...
*****
İlk bölüm bitti. Oy ve yorumlarınızı en azından düşüncelerinizi bekliyorum. Kaşı çentiklinin Kris ve diğerinin Chen olduğunu anlamışsınızdır. Eleştiriye açığım. Saygılar dhsbsb
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Seni Seversem?
FanfictionSandalyesinden kalkıp, yanıma doğru geldi. Geniş alnı gerginlikle ve sinirle çatılmış gibiydi ama benim inatçı olduğumu o da biliyordu. Birden bana eğilip, elini masaya koyup, nefesimi kesecek şekilde daha da yaklaştı. Evet, nefes almayı unutmuştum...