Gözlerim cayır cayır yanıyordu. Mide bulantım da cidden fazlaydı. Gözlerimi yavaş yavaş açtığımda annem olacak kadının evinde olduğumuzu anladım. Yanımdaki kişiye baktığımda bizim delinin olduğunu anladım. Artık hanımefendi ne görüyorsa mal mal sırıtıyordu.
Ayağa kalkıp banyoya koştum. Midem feci bulanıyordu. Klozete eğilip öğüre öğüre kusmaya başladım. Ama sadece su kusuyordum, çünkü midem boştu. En sonunda işim bitince elimi yüzümü yıkayıp banyodan çıktım. Ayşegül'e fırlatmak için yerdeki yastığı alıp, kafasına attım.
Head Shot!
"La bak! Amına koycam senin Burcu! " ve orjinal Ayşegül geri döndü. Sanırsınız kızı şey ettik... Töbe töbe!
"Kalk, yeter bu saate kadar uyunur muymuş? " aslında bu Ayşegül için normaldi ama şu an benim için öyle değil. Bu kız hep uyuyor ya!
"Battı mı sana?! Kıskan işte bak bal gibi uyuyorum" mal işte tescilli mal. Yatağa gidip, zıplamaya başladım. Hem de şarkı söylüyordum.
Boynuna sarılıp gitsem
Huzuru koklasam Ege'de
Aşk nerden nereye
Soldan sağa dört harf
Ölüm
Yazılmamış beş harf
Hayat
Aşk nerden nereye"Burcu, mal senin sesin güzel. Eziyet değil bu yalnız. Bil istedim" HasbinAllah! Yatağa oturup, saçlarıyla oynamaya başlayınca yerinden sıçradı. Yep! Saçlarıyla oynanmasından nefret ederdi zaten.
"Bok kafalı! Öl! " dil çıkarıp, yataktan kalktı ben de çantamdan gidip, beyaz bir t-shirtle uzun desenli bir etek aldım. Gri şapkamı da aldıktan sonra çabucak üzerimi giyindim. Ayşegül de uzun kollu beyaz şifon gömlek ve şifon etek giydi.
Aşağı indiğimizde kahvaltı eden bir üvey kardeşim ve arkadaşı vardı. Aslında acıkmıştım ve bizim Ayşegül çoktan gidip masaya oturmuştu. Ben de gidip onun yanına oturdum. Kıza bak! Sanki aç ölecek...
"Günaydın" dedi gıcık sesiyle üvey kardeşim. Onun yanında da arkadaşı vardı. Yanındaki oğlanın çenesi sivri ve alt dudağı kalındı. Ayşegül'ün ymek yiyişi saolsun hepimizi doyurmuştu. Onlar pörtlek gözlerle bizim kızı izlerken ben sadece yemeğimi yiyordum.
"Boşuna bakmayın, Ayşegül hep böyle yer. " çenesi sivri çocuğun ağzı "o" şeklini almıştı.
"Ben Kim Jon Myeon ve bu da arkadaşım Oh Sehun " Oh ne lan?! Töbe töbe... "Ben senin üvey kardeşinim."
"Hı?! " Ayşegül'ün bu tepkisine Sehun ve Joon Myeon güldü. Ama ben zaten tahmin etmiştim.
"Evde benden gizli üvey kardeşler falan... N'oluyor lan?! " ben Ayşegül'e susmasını işaret ettim.
"Bugün işiniz var mı? " sanane. Hayır, seni ilgilendirmez. Ben sakin sakin sofrada zor duruyorum gelmiş bana işiniz var mı diyor.
"Seni ilgilendirmez. Bugünlük bu kadar muhabbet çok bile" dedim. Lafı gediğine koymuştum. Elindeki çatal bıçağı sertçe tabağa bıraktı ve kaşlarını çatıp bana döndü.
"Abine iyi davranmalısın Yeo,yoksa sana ceza verir" hadi canım?! Hem sen benim adımı nereden biliyon gülüm?
"Sen kimsin ki bana ceza veriyorsun?! Haddini bil. Üvey abim olman sana bu hakları vermez" Ayşegül yine kolumu sıvazlayıp sakinleştirmeye çalışıyordu.
"Bu tavırların bir gün sana kat kat ceza olarak dönecek Yeo. " masadan kalkıp uyuz gerizekalı arkadaşını da alıp çıktı.
"Bo tovorloron bor gon sono kot kot cozo olorok donocok Yeo... Mıy mıy mıy mıy gerizekalı" Ayşegül kahkaha atmaya başladı. Yok, bok var sanki kahkaha atacak.
"Ya kalksana mal! " yerde anırarak gülmeye devam ediyordu. En sonunda ayağa kaldırıp, evden çıktık.
*****
"Alo" beni arayan numarayı tanımıyordum bile."Hey, beni hatırladın mı? " keşke hatırlasaydım ama hayır, maalesef. Konuşmaya devam etti. "Ben barda daha doğrusu çıkışta tanıştığın kişiyim. Unutman normal. Eee nasılsın? "
"İyiyim. Sanırım" içkiliydim yani. Bence de normal. Ayşegül hala kaahvesini içip, telefonla uğraşıyordu.
"Buluşmak ister misin. Hem arkadaşın da gelir" demek Ayşegül'ü de görmüş. İşim olmadığına göre aslında iyi olabilirdi.
"Şu an zaten bir kafedeyiz. Oraya gel istersen" kafenin adresini verip kapattım.
"Kimmiş? "Ayşegül bana bakıp tek kaşını kaldırdı.
"Barda sarhoş olduğumuzda tanıştığımız birisiymiş. Buraya gelecek" olumlu anlamda başını salladı.
"Senin üveyin yanındaki oğlanın çenesi ne şirindi öyle ya! " yemek mi yedi oğlanı mı süzdü bilmiyorum ama hangi ara?
"Haklısın Ayşegğl. Sensin" gözlerini devirip kahvesini içmeye devam etti. Ayşegül, uykucu, obur ama kilo almayan tiplerdendi. Kitap okumaya ve müzik dinlemeye bayılırdı. Kolay kolay sinirlenmese de sinirlenince tutabilene aşk olsun. Birkaç dakika sonra aşina olduğum iki kişi kafeye girdi. Yüzü tanıdıktı demek ki Chen buydu. Bizim masaya doğru geldiler. Ayağa kalktığımda Ayşegül de kalktı.
"Merhaba Chen ve... " yanındaki çocuk Kris deyince elini sıktım. Ayşegül de tanışınca hepimiz oturduk. Chen benim yanıma oturdu, Kris de bizimkinin yanına oturdu.
Ayşegül uzun uzun Kris'i süzdükten sonra kaşlarını çattı. Ayşegül utangaç değildi ve herkesin gözünün içine baka baka süzerdi.
"Yoon, kucağımda uyumuştu. Sanırım içkiden" deyip Kris gülünce gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım.
"Ben hep uyurum" dedi Ayşegül sakince. Orjinal Ayşegül işte...
"Imm... Adını hala öğrenemedim" Chen kulağımı eğilip bunları söylemişti.
"Adım Burcu ama Yeo diyebilirsin" dedim gülümseyerek. Ortam şimdi sessizleşmişti. Niye böyle olmuştu, moruk gibi. Sıkıcı.
"Eğlenmek ister misiniz? " dedi Kris ortaya iyi bir fikir atarak.
"Neden olmasın? "
*****
Bölüm sonuğğğğğ~ kkkk. Benim ağzım bu aaaaa tm sustm. Oy ve yorum yapın arkadaşlar. Öptüm bay.
Medya kızların giydiği. Üvey kardeşi Suho söyleMEME gerek var mı djdjjsjz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Ya Seni Seversem?
FanfictionSandalyesinden kalkıp, yanıma doğru geldi. Geniş alnı gerginlikle ve sinirle çatılmış gibiydi ama benim inatçı olduğumu o da biliyordu. Birden bana eğilip, elini masaya koyup, nefesimi kesecek şekilde daha da yaklaştı. Evet, nefes almayı unutmuştum...