Bölüm 4

36 2 0
                                        

      İlk önce hayal gördüğümü sandım. Gözlerimi kapatıp yeniden açınca bunun bir hayal olmadığını anladım. Zaten neden böyle bir günde durduk yerde hayal göreyim ki, değilmi? Bu gerçektende benim ablam Bloom'du. Bana kocaman ve hayran olmuş bir gülümsemeyle bakıyordu. Görünüşüm çok hoşuna gitmiş olucak ki, elleriyle ağzını kapatıp gülümsüyordu. Bana doğru bir adım attı:
   
    -Merhaba kardeşim.
      
      Kendisi de ne yapacağını bilmiyormuş gibiydi. Bana yaklaştı ve tam önümde  durdu. Şimdi onu daha yakından analiz ede biliyordum. Benim gibi kızıl saçlıydı. Mavi gözleri tıpkı babamınki gibiydi amma daha sıcakkanlı bakıyordu insana. Kim bilir belkide bu beni gördüğü içindir ya da her kese böyleydi. Benden sadece 1-2 santim uzun  görünüyordu. Gerçekten genç ve güzel bir kadındı. O gittiyinde 11 yaşındaydım o da 18 yaşındaydı. Yani şimdi 25 yaşında olması gerekiyordu.
      
        -Beni tanımadın mı?
      
       Zarif bir melodi gibi çıkan sesini duyduğumda birden kendime geldim ve  uzun süredir onun yüzünü incelediğimin farkına vardım. O kadar güzeldi ki, insan dalıp gidiyordu.
      
       -Aradan yıllar geçti. Sen de ben de çok değiştik yani beni tanımaman normal. Ben Bloom ablan. Hatırladınmı?
      
      Hatırlıyordum tabii ki. Neden bana hafızamı kaybetmişim muamelesi yapılıyordu?

       - Evet, hatırlıyorum...Abla.
     
      Yıllar sonra bu sözü yeniden söylemek garib hissettirmişti. Abla. Nasılda asaletli bir söz. Her kızın hayalidir sorunlarını paylaşa bileceği bir ablasının olması. Kıyafet seçimini, arkadaş seçimini paylaşa bileceğin biri. Benim 2 ablam vardı. Biri Bloom ablamdı. O gittiğinde ben 11 yaşındaydım. Diğer ablamsa Daphne'ydi.  O zaten babamlarla gitmişti. Ne Bloom'la ne de Daphne'le yeterince abla-kardeş vakit geçirmiştim. Bazen diğer çocukların ablalarıyla nasıl vakit geçirdiklerini gördüğümde içten içe kıskanıyordum. İki ablam olmasına rağmen, ben sanki tek çocuk gibi yaşıyordum.
        

          -Sarılmayacakmısın bana?

        Gözlerim yeniden kollarını açmış bana sıcakkanlı gözlerle bakan ablama kaydı. Sarılmak mı? Ben sarılmayı sevmem ki.
         

          -Özür dilerim. Temas sevmiyorum.

        Ablamın hüzne dönen gözlerini gördüğümde kendimi kötü hiss etdim. En azından, bu gün, onu yıllar sonra ilk kez görmüşken bu istediğini yapa bilirdim. Fakat bunu gönülsüzce yapmaktansa, yapmamak daha iyiydi.
          

          -Hazırmısın inelimmi aşağıya?

        
         Az önceden beri kapıda durmuş ablamla benim karşılaşmamı bekleyen teyzem sonunda yanımıza gelmişti. Bana yine her zamanki gibi şefkat dolu gözlerle baktı:
 
          -Bu gün çok güzel görünüyorsun, Aley,- daha sonra ablamı göstererek,- Ablan Bloom refakatçın olarak yanında olacak.
   
          -Sen neden olmuyorsun?,- ne de olsa tüm bu yıllar boyu benimle teyzem ilgilenmişti, bu özel günde refakatçım olmak en çok onun hakkıydı.

          -Ben krallığın gayri-resmi kraliçesiyim, Aley. Babanlar şimdi burada ola bilirler, ancak taç takma ve diğer işleri kontrol etmek hâla benim görevim. Çok istesem de yanında olamayacağım, tatlım.

        Kafamı salladım. Daha sonra tekrar aynama dönüb son bir kez daha kendime baktım. Her şeyin yerinde ve şık durduğuna emin olduktan sonra arkama döndüm ve ablama baktım.

          -Ben hazırım.

         Bunu söylediğimde ablam deminden beri elinde tuttuğu kutuyu açtı. Kutunun içinde kırmızı ve altın renklerinde, ışıltılı elmaslardan hazırlanmış bir gerdanlık vardı. Elmasların etrafını Sarmaşık gibi saran altın detay gerdanlığı daha da zarif gösteriyordu. Ablam yüzüne büyük bir gülümseme kondurdu:

Kara Melek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin