Bölüm 7.

12 3 4
                                        

"Nefret bir karanlıktır. İçinde nefret bulunduran bir kişi, asla karanlıktan kaçamaz"

Ben asla kin günden biri olmadım. Daha doğrusu yersiz kinim olmadı. Ancak sadece bir kaç dakika önce içeri girdiğimiz bu salon bana kinli ve nefretle bakan insanlarla doluydu. Buradakıleri hayatımda ilk defa görüyordum ancak görünüşe göre varlığım bile onlara rahatsızlık veriyordu. Amma neden? Ben onlara ne yapmıştım? İnsanların gözlerini dikip bana bakması kendimi rahatsız hissettirmişti. Yanımda Ash olmasaydı hemen bir bahane bulub buradan giderdim.

Burası az önceki salon gibi değildi. Daha şahşalı ve daha kraliyet ailesini simgeliyecek şekilde dizayn edilmişti. Babamların, yani kralın durduğu yerin tam arkasındaki duvarda ejderhaya sarılmış yılan deseni vardı. Bu simge Domino ve Diamond krallıklarının simgeleriydi. Beyaz ejderha Domino, Kara yılan Diamond. Bu iki simge krallıkların ortak olduğu anlamına geliyordu. Bu salonun üstünde de ayrı bir kat vardı. Bu kat genelde  biliardo oynamak, sigara içmek isteyenler için dinlenme yeri gibi bir şeydi. Ikinci kata çıkan merdivenlerin korkuluklarından yine halka açık salondaki gibi çiçekler vardı. Kırmızı-beyaz tonlarda güllerle dekore edilmesi salona gerçekten müthiş ve asaletli bir hava katıyodu. Kapıdan içeri girdiğimizde önümüze serilmiş kırmızı halı kralın durduğu yere kadar devam ediyordu. Halının her iki tarafında masalar vardı ve insanlar masaların arkasında durmuş bir-biriyle sohbet ediyordular. Garsonlar bu "mükemmel" lerin etrafında dolanıyor, içecek ve yiyecekler servis ediyordular. Önceki salon gibi kalabalık değildi ancak burda da bir hayli kişi vardı. Bu insanların rahatsız edicidi bakışlarından kaçmak için salonu incelemeye devam etdim. Kraliyetin rengi kırmızı ve altın sarısı olduğu için  salondaki pencerelerin perdelerinde altın renkli işlemeler vardı. Sarmaşık desenli bu işlemeler ayrı bir hava katıyordu salona. Burası gerçek anlamda lükslüğün ve asaletin konuşturulduğu bir yerdi.

İlk önce annemlerin neden beni çağırdıklarını anlamadım. Ancak  etrafımızdaki insanların konuşmasından az çok anlamıştım. Uzun zamandır krallığın Geçici Kraliçesiydim. Her ne kadar teyzem işleri yönetmiş olsada resmi kayıtlarda benim ismim yazılıyordu ve eğer bir sorun çıkarsa sorumluluğu ben alıyordum. Bu yüzden teyzem bir sorun çıkmaması için elinden geleni yapmaya çalışıyordu ki, ben bu konularda pek anlamam.

    Taç hafiftir ancak getirdiği sorumluluklar ağırdır.

Ben 14 yıl boyunca "taşıdığım" bu taçı anneme yani gerçek kraliçeye devretmeliydim. Bu yüzden burada krallığın "aristokrat" kısmı toplanmıştı. Her ne kadar yerli halk kralı çok sevsede içlerinde ona kin güdenlerde vardı. İhanete uğramak an meselesi olduğu için babam bu yönteme el atmıştı. Artık en yakın sırdaşlarımıza bile güvenemeyeceğimizi 10 yıl önce yıllardır bize çalışan kahyamızı öldürdüğümde bunu en iyi şekilde anlamıştım. Bu yüzden bu durumu yadırgamadım.

Ash'le birlikde bizim için ayrılmış masanın yanında durmuştuk. Buradan her kesi çok iyi göre biliyorduk. Abilerimin eşleri birlikde diğer kadınların yanlarında duruyordular. Büyük abim Mike bir elinde şarap kadehi, diğer eli cebinde karşısındaki takım elbiseli adamla sohbet ediyordu. Ara sıra gözü bu gün kırmızılar içinde bir peri gibi görünen, konuştuğu kadının şakalarına gülen, güzel karısına kayıyor, dudağının köşesi kıvrılıyordu, daha sonra karşısındaki adam yüzünden eşsiz bir manzarayı izlemekten alıkonulmuşcasina bıkkın bir suratla önüne dönüyordu. Bu durumu beni gülümsetmişti, çünkü karısına olan sevgisi gözlerinden okunuyordu.

Onun yanindaki masada ortancıl abim tıpkı az önceki adam gibi, lacivert takım elbise giymiş adamla hararetli bir şekilde konuşuyordu. Bir eli cebinde bir eli masanın üzerinde bir şekilde durmuş, karşısındaki adama bir şeyler anlatmaya çalışıyordu. Küçükken abimin agresif bir kişiliği olduğunu hatırlıyordum, acaba şimdide öylemi?

Kara Melek Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin