Jeno, Jeno'nun gözleri, Jeno'nun bakışları, Jeno'nun belimdeki elleri, Jeno'nun sesi, Jeno'nun dudakları ve Jeno... Jeno'ya dair her şey...
Uyuyamıyordum. İki gecedir gözüme tek damla uyku girmiyordu ve şu an yatağımda oldukça sıcak olan havaya rağmen kendime işkence edercesine boğazıma kadar çektiğim yorganımla beraber tavanı boş bakışlarla süzmemi ve yine, yeniden Jeno'yu düşünmemi göz önünde bulundurursak bu gece de pek uyuyabilecekmişim gibi görünmüyordu.
Cuma günü yaşanan şeylerden sonra araya hafta sonu girmişti ve biz dün geceki konuşmamızdan sonra bir daha iletişime girmemiştik. Daha doğrusu ben girmemeyi tercih etmiştim diyebilirdim. Zira ona uykusuzluğumun verdiği anlık cesaretle söylediğim şeylerden sonra bana üst üste yazdığı mesajlara cevap verecek yüzü bulamamıştım kendimde.
Öpüşmemizle alakalı söylediklerim tekrardan zihnime doluştuğunda sinir ve utançla karışık birkaç duyguyla yorganımın içine kafamı sokup ayaklarımı yatağa vurarak, tabiri caizse tepinerek, birkaç sessiz çığlık attım. Tanrı aşkına hangi akla hizmet söylemiştim ki onları?
Yalan değildi. Kendimi kandırmama hiç gerek yoktu. Fena derecede hoşuma gitmişti onunla öpüşmek. Beni bu denli uykusuzluğa düşürmesinin başka açıklaması olamazdı zaten.
Hiç böylesi bir şeyi hissetmemiştim geçmişte. Bundan önceki ilk ve aynı zamanda da son olacağını düşündüğüm eski sevgilim bile böyle hissettirmemişti bana. Onu düşününce hissettiklerim mide bulantısı ve nefretle sınırlıydı sadece. Ancak Jeno...
Jeno öyle değildi. Dudakları alev alev yakmıştı dokunduğu yerleri. Boynumdaki öpücükleri minikti ancak etkisi de tam zıttı şekilde büyüktü. Dudaklarımı öpüşü, belimi tutuşu nazikti ama beni yok edecek derecede ağır hissettiriyordu.
Elleri vücüdumu terk ettiğinde, dudakları dudaklarımdan ayrıldığında, o boşluğun yaşattığı karıncalandırma hissi hala üstümdeydi. Onunla öpüşmek ne kadar güzelse de bırakmak da bir o kadar berbattı. Ama bunu onun bilmesine gerek yoktu ve ben çenemi tutamayıp döküvermiştim işte kelimeleri bir bir. Sonra da dediğim gibi ne gece ne de bu sabah attığı mesajların hiçbirine bakamamıştım. O da muhtemelen çekindiğimin farkındaydı ve bir süre sonra bana yazmayı bırakmıştı.
Kafamı toparlamam gerekiyordu. Deli gibi ihtiyacım vardı buna. Kafamdakiler o kadar karmaşık bir hâl almıştı ki beni resmen bir uçurumun kenarına sürüklüyor gibiydi. Kalbimle beynimin girdiği savaş beni yoruyordu. Kalbim inatla Jeno'ya güvenmem gerektiğini, ona karşı hissettiğim şeyler olduğunu söylerken beynim ondan koşarak uzaklaşmamı, bir daha aynı şeylerin yaşanmayacağının garantisini kimsenin veremeyeceğini söylüyordu. Beni sevdiğini çok içten bir şekilde söyleyen, gözlerindeki aşkı iliklerime kadar hissettiğim Jeno'nun bile. Ancak benim artık kaçmaya devam edecek hâlim asla yoktu. Tam aksine Jeno'ya çekilmek, onda kaybolmak, beni sarıp sarmalayıp saklamasını istiyordum. Yine de zordu işte benim için her şey. Hâlâ daha bir şeyleri tam anlamıyla kabullenebildiğim söylenemezdi.
Tüm bunları düşünürken nefessiz kaldığımı fark edip yorganı yüzümden hızla çektim ve derin bir nefes aldım. Ciğerlerime doldurduğum havayı yavaşça geri salarken daha fazla uyumaya devam etmezsem yarın okula geç kalabileceğim geldi aklıma ve tavanı izlemeyi bırakıp sağıma döndüm. Gözlerim komodinimin üstündeki saate iliştiğinde saatin çoktan üç buçuğu gösterdiğini gördüm. Birazdan sabah olacaktı ve ben yine kalkıp okula gidecektim. İki gündür kendimi izole ettiğim hayatıma geri dönecektim. Ama en önemlisi de Jeno'yu görecektim ve ben onu görünce ne tepki vereceğimi hâlâ kestirememiştim. Benimle gelip konuşmaya çalışsa belki ellerim titreyecekti, bacaklarımın bağı çözülecekti. Belki düşüp bayılacaktım gözlerimiz birbirine değdiğinde ve o beni tutmak isterken elleri tekrardan belimi bulacaktı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
cat boy | nomin.
Fanficleejen_o_423: kedyli kalemligin guzelmis na.jaemin0813: ne? texting+story lee jeno x na jaemin