4.BÖLÜM: Bedeli Olan Doğrular

47 20 45
                                    

" Yanlış kimi zaman doğrudur ama eğer doğru yanlış ise bedeli ağır olur . "

Sophia'yı bacağıma yatırdım . Etrafa baktım büyük bir çalılık gördüm . Sophia'yı sırtıma inleyerek güç bela sırtıma aldım , attan atladığımda koluma aldığım sıyrık beni çok zorluyordu.

" Sophia ? Sophia... " , " Hatırlarmısın bilmem ama ... Annem ikinciye evlendiğinde ... Hiç umudum kalmadığında , ağlamaktan beter olduğumda bana şöyle demiştin , yaralar geçer sadece izi kalır , demiştin . Zor günler olduğunu ama hepsinin de elbet bir gün sona ereceğini... "

" Sen yalan söylemezsin Sophia ." Çalılığın içine girdim dallar bedenimi acıttı , biraz ilerledim ve orta kısma geldim orta kısım boştu yaprak yada dal yoktu. Sophia'yı bacağıma yatırdım ve pelerinimin temiz bir yerini yırttım . Kesilen bacağını sardım , başında ki hafif kanı sildim . Sırtıma bağladığım küçük torbayı elime aldım ve karıştırdım . Yiyecek birşeyler ve ilaç vardı ama ilacın ne için olduğunu bilmiyordum. Şunu biliyordum Melody buraya koyduysa bir nedeni vardır ... İlacı Sophia'nın ağzına koydum ve su matarası ile ağzına su akıttım yutabilmesi için .

Şimdi ne olacaktı ? Ne yapacaktım ... Sophia ile nasıl diğerlerinin yanına ulaşacaktım... Sophia mahfolmuştu iyileşmesi belki bir hafta bile sürecekti . Belki bir at olsaydı gidebilirdik. Yapabileceğim hiçbir şey yoktu ... Umut yoktu ...

Günışığı yaprakların arasından sızıp gözlerimin üzerine düşüyordu . Gözlerimi kırpıştırdım. Gözlerimi açtım, Sophia hala gözleri kapalı yatıyordu . Kolumda açılan yaranın kanları soğuk hava ile kurumuştu.Şişmiş gözlerim onu görünce yeşerdi ... Ben ağlamazdım bu yüzden hep ıslak bakardım. Eğildim ve saçlarını okşadım . Torbayı tekrar elime aldım . Harita , yedek harita sonunda ... Bulunduğumuz yeri hesapladım . Buradan ölü sahile gitmek 3 gün sürerdi belki daha fazla , Sophia'yı o kadar taşıyamazdım ama o kulübeye yakındık şatoda ki harita üzerinde olan . Oraya taşıyabilirdim dinlene dinlene ... Nefes verdim , bu karar ne kadar doğru ne kadar yanlış bilmiyorum ama doğrularımda hep yanlış oldu zaten .

" Peki ... Hazırsan gidelim . " Yutkundum derin nefes aldım ve onu tekrar sırtıma aldım . Baya ağırdı , gücüm yoktu ama zorundaydım başka çarem yoktu ormanın iç taraflarına ilerledim . Büyük ağaçlar güneş ışığının yere düşmesini engelliyordu . Kelebekler ve kocaman ağaçlar uğur böcekleri ve daha bir sürü harikalık. Etrafı incelerken bir su sesi kulağımı tıkadı . Yakınlarda nehir olabilirdi ! Hızla sol tarafa döndüm ve hızla nefes nefese ilerledim . Ne kadar yaklaşırsam o kadar gülüşme sesi geliyordu. Burada birileri vardı . Aniden durdum . Evet burada birileri vardı ama kötü olabilirlerdi . Emin olamadım ama çaresizdim. Yaprakları araladım ve gözlerimi o muhteşem yerde dans ettirdim . Küçük bir şelale vardı şelalenin aktığı yerde bir taş ve üzerinde iki sarışın bir esmer deniz kızları vardı beni görünce hızla suya atladılar . Harika ! Bir şizofreni olmadığım kalmıştı . Gerçi... Ortaçağ'a ışınlanmak gelçek ise bu da gerçektir. Kafayı sıyırmama ramak kaldı.

" Deniz kızları ! Eğer gerçek iseniz . Çok yardıma ihtiyacım var. " Söylediğim şeye bak , " Rica... Rica etsem yardım eder misiniz ? " Bekledim ama yok , sanırım hayal görmüştüm . Yere oturdum ve bacaklarımı kendime çektim.

" Sophia cidden deliriyorum. " Suda bir hareket olunca hızla oraya baktım . Sarı saçlar ve ardından okyanus gözlerle karşı karşıya kaldım . Ben beyaz teni okyanus gözleri , güneşi kıskandıran saçları ile kusursuz bir kız ... Yada deniz kızı ondan işte... Turuncu kuyruğu ışığın yansıması ile parlıyor ve saçları omuzundan aşağı gün ışığı gibi süzülüyordu . Kafasında inci be deniz kabuklarından yapılmış el yapımı altın bir taç vardı.

ZELDA GELİYOR: TEXTİNGHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin