15

79 9 12
                                    

Khere'nin saraya girdiğini anlamıştı, Moza. O girdiği an içeriyi kötü bir enerji dolduruyordu. Hâlâ alışamamıştı bu duyguya.

Ne olursa olsun, onunla evlenemezdi. Moza, hayattı. Yaşamdı. Khere ise onun aksine ölümdü, can alandı.

Ateş ve barutun yan yana olduğu nerede görülmüştü ki?

Çalışma masasında oturmaya devam etti, Moza. Khere içeriye girmeden önce kapının önünde durdu ve onu izledi birkaç saniye.

Üzerinde her zamanki siyah kaftanı vardı. Onun başka bir renk giyip giymediğini merak etti, Moza.

Düzgün el yazısıyla bir şeyler karalıyordu, Moza. Khere, ses çıkarmadan müstakbel eşinin yanına oturdu ve kağıda bakarken tebessüm etti.

"Şiir mi yazıyorsun?" bir kütüphanedeymiş gibi, sessizce sordu Khere.

Moza, başını salladı. Ardından kağıdı adama gösterdi. "Sever misin şiiri?"

"Severim. Her zaman gelmeyecek bir sevgiliye şiirler yazdığımı düşünürdüm. Fakat tüm o şiirleri, şarkıları sana hazırlamışım meğer..."

Küçük Prens, onun dediğiyle kasıldı. Yerinde kıpırdandı birkaç saniye. Ardından mavi gözlerini adamın kırmızı ve siyah harelerin dikti. "Gerçekten aşık mı oldun bana? Bu kadar kısa sürede... Ya kötü biriysem?"

Onun dediğiyle kıkırdadı, Khere. Erkeksi gülüşü odayı doldururken, Moza da ona tatlı bir tebessümle eşlik etti.

"Ben de anlam veremiyorum, Moza. Seni ilk gördüğümde yıllardır tanıyormuş gibi hissettim. Sarı gözlerini, altın saçlarını gördüm her gece rüyalarımda... Kaderimiz bir yazılmış demek değil midir bu? Kadere inanmaz mısın? Ben inanıyorum. Tanrılar lanetli olduğumu söylüyor bana. Halkım da benden korkuyor, benden ve lanetimden. Ama ben biliyorum. Sana bir zarar vermeyecek lanetim. Gerekirse tanrılarla bile savaşırım..."

Khere'nin dudakları çok yakındı şimdi kendisine. Onun dudaklarıma fısıldamaya devam etti. "Bana bir şans ver, sevgilim. Bir şans ver, bu dünyada sana cenneti yaşatayım. Eğer evliliğimizden sonra bana aşık olmazsan, söz veriyorum seni özgür bırakacağım."

Moza, içten içe bunun bir yalan olduğunu biliyordu. Khere, kendisine dediği gibi cenneti yaşatabilirdi. Her türlü zenginliği verebilirdi. Ama özgür bırakmak? Bunu yapamazdı. Ses çıkarmadan durdu. Ne cevap vereceğini bilemedi. İkisinin kalp atışları doldurdu odayı.

"Bunu evet onlarla algılıyorum." deyip, dudaklarına kapandı Khere. Moza, birkaç saniye bekledi öylece. Öpüşmeyi bilmiyordu ki?

Aklından geçen düşünceyle ona karşılık vermeye başladı. Belki, Moza birkaç gün onun suyuna giderse ailesi de onu başka boyuta yollamak için plan yapabilirdi.

Moza'nın kendisine karşılık vermesiyle aklı başından gitti zalim kralın. İçindeki vahşi canavarı zor dizginliyordu.

Yine de sevdiğini korkutmamak için, yumuşak bir şekilde öpücüğe devam etti. Sevgilisinin dudaklarında cennet vardı sanki. Öpmeye doyamıyordu.

İkisi de nefes nefese birbirinden ayrıldı. Khere, onu bırakmayıp alınlarını birbirine yasladı. " Söz veriyorum, pişman olmayacaksın." Odadan çıkmadan önce, pembe dudaklara bir öpücük daha bıraktı. "Gidip düğün hazırlıklarına başlayacağım. Sen her şeyi bana bırak ve rahat ol tamam mı?"

Başını salladı, Moza. Rahat olurdu, galiba... Yatağa uzanırken, dudaklarına dokundu. Belki de ilk öpücüğü diye etkilenmişti bu kadar.

İçeri dadısı girince, yatağından kalkmadan konuştu. "Dadı, neden Khere için lanetli diyorlar?"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: May 12 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

 𝐚𝐧𝐨𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐥𝐨𝐯𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin