1

406 39 78
                                    

Hoş geldiniz! Hoş geldiniz! Yeni bir hikaye, yeni bir macera! Ben çok heyecanlıyımmm, umarım siz de öyle hissedersiniz.

Bölüme geçmeden önce; bu hikaye boyunca cinsellik, cinayet, işkence gibi birçok öğe bulunacaktır. Bunları dikkate alarak, okumanızı isterim. İyi okumaları dilerim!

Attığım her adımda ayaklarım biraz daha kumun içine gömülüyor, karanlık gökyüzüne rağmen içimde bir sıcaklık duyuyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Attığım her adımda ayaklarım biraz daha kumun içine gömülüyor, karanlık gökyüzüne rağmen içimde bir sıcaklık duyuyordum.

Çöller gündüzleri sıcak, geceleri soğuk olmaz mıydı? Ayaklarımı bastığım kum, aksini söyler gibiydi. Derin bir nefes aldım ve yürümeye devam ettim. Karşıma çıkan, küçük bir su birikintisiyle durdum. Çölün ortasında su birikintisi?

Delirdim diye düşünmeden edemedim, suya doğru yaklaştıkça kendi yansımamı daha çok görüyordum. Aniden gördüğüm görüntüyle, nefesimi tuttum ve kendime daha çok baktım. Sanki bu su birikintisi ayna olmuştu önümde. Her bir detayımı o kadar net görüyordum ki... Evet, delirmiştim. Başka bir açıklaması olamazdı.

Üzerimde altın rengi, pahalı olduğu uzaktan bile belli olan bir kaftan vardı. Nefesimi tutmaya devam ederek, kaftanın üzerindeki her bir taşı, mücevheri inceledim. Hayatım boyunca böyle pahalı bir şeye sahip olmamıştım. Mücevherler sadece kaftanın üzerinde olanlarla sınırlı da kalmıyordu. Boynumda incilerden oluşan, birkaç uzun kolye, belimde ise aynı şekilde, bir sürü incinin ve mücevherin bulaştığı kalın bir kemer vardı.

Bakışlarımı kaftandan ayırıp, kendime baktım. Altın rengi saçlarım o kadar sağlıklı ve parlaktı ki, böyle açık bir renkte olduklarını bile yeni fark eder gibi oldum. Mavi gözlerim mutluluk ve huzurla parlıyordu.

Gözlerimdeki bu huzura rağmen, niye böylesine korkuyordum?

Süslü yüzüklerin süslediği parmaklarımı, yüzüme çıkardım ve al rengine bürünmüş yanaklarıma dokundum. Şey görünüyordum. Yeterince beslenmiş ve sağlıklı?

Çölde yürümeye devam ettim, havadaki kızıl karanlığa rağmen, önümü görüyordum. Kafamı kaldırıp, ayın hilal şekline baktım.

Hilali seyretmeye öylesine dalmıştım ki, yanı başımda olan varlığı, duyduğum hırlama sesiyle fark ettim. Kafamı yavaş bir şekilde, sol tarafa çevirdim.

Siyah, büyük bir panter yanı başımda duruyordu. Korkuyla kendimi geriye çektiğim sırada, başka bir şeye çarptım, kafamı kaldırıp neye çarptığıma baktım. Panterden biraz daha ufak, bir leopar duruyordu arkamda.

Tanrım! Neyin içine düşmüştüm böyle? Derin bir nefes aldım, kaçsam da beni yakalarlardı değil mi? Kurtuluşum yoktu...

Gözlerimi kapatıp, ölümü bekledim. Ama hiçbir şey olmadı. Üzerimde bir ağırlık hissettim. Gözlerimi korkarak açtım, leopar, kafasını kalbimin üzerine koymuş, gözlerini kapatmıştı. Panter ise yere bastırdığım elimi patisiyle kaldırıp, kendi kürküne yerleştirdi.

 𝐚𝐧𝐨𝐭𝐡𝐞𝐫 𝐥𝐨𝐯𝐞Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin