gelen tanıdık sesle kafamı kaldırıp diğer masalara bakındım. iki masa ilerideki arkadaş grubunu da o zaman fark ettim. nasıl geldiklerini anlamamıştım. sırtım onlara dönük olduğu için görmemiş olmalıyım diye düşündüm. o anki şokla ağzım açık kalmış bir şekilde duruyordum ki seokmin'in sesiyle kendime gelebildim.
"jeonghan iyi misin?"
hepsi endişeyle bana bakıyordu.
"çocuklar" dedim. "o burada"
"ne? hyung ciddi misin?" diyen mingyu'ya dönüp arka masamızdalar, dememle hepsi o tarafa baktı.
"tanrım bu bi şaka olmalı yoksa ben bu piçi öldüreceğim."
"sakin ol soon."
"nasıl sakin olabilirim kwan? bu adam ikidir utanmadan jeonghan'ın karşısına çıkıyor. ne yapayım, hoş geldin canım ex eniştem diyip kucak mı açayım?
hoshi haklı, demişti mingyu.
onlar tartışırken seokmin "tamam yeter bu kadar hyung kalkalım ister misin?"diyip bana dönmüştü.
"hayır, geçmişteki saçmasapan biri için gecemizi mahvetmeye değmez."
"hyung sıkıntı değil her zaman yapabiliriz bunu" diyen dinoya dönüp
"hayır dedim chan. kimse için kendi zevkimden ödün vermeyeceğim özellikle de onun için. o yüzden konuyu kapatalım ve gecemize devam edelim." dememle birlikte hepsi kafasını sallamış ve yemeğimize devam etmiştik.
•••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••••
"çakma kaplan kalk işemeye gidiyoruz."
"seokmin kendin yapamıyo musun amına koyayım napim ucundan tutim mi istiyosun senin için anlamadım ki"
"ya beni yolda giderken kaçırırlarsa çok ağlarsın arkamdan."
"ne ağlicam be diz çöker tanrıya şükrederim."
"soonyoung hadi ya buraya mı yapim?"
"of tamam be, gel hadi."
seokmin uzun uğraşlar sonucu soonyoung'u tuvalate gitmeye ikna etmişti. onlar giderken denize dönüp seyretmeye başladım. gerçekten huzur dediğim şey buydu. bütün haftayı hastalarımla ilgilenmekle geçirmiş, dinlenme fırsatı bulamamıştım. yazın yapacağımız italya seyahatimiz için işlerimi toparlamaya çalışıyordum. fazla yoruluyordum ama buna değerdi. sonuçta bütün yazımı en sevdiğim insanlarla en sevdiğim şehirde geçirecektim. düşününce bile heyecanlanıyordum.
denizden gözlerimi çekmiş tam elimdeki şarabı yudumluyordum ki bağrışma sesleriyle kapıya baktım.
soonyoung karşısındaki adama bağıran seokmin'i tutmuş geri çekmeye çalışıyordu. karşındaki adamı da yine kısa boylu ama boyuna göre fazlaca yapılı bir adam tutuyordu. ikisinin birbirine girmesini engelliyorlardı. mingyu ile kalkıp yanlarına giderken konuşulanları seçebiliyorduk.
"GERİZEKALI ADAM İŞLEYEN TRAFİKTE ÖYLE MAKAS ATILIR MI?! "
"SALAK MISIN SEN MAKAS ATMADIM SADECE ÇOK YAVAŞTIN VE ÖNÜNE GEÇMEK İSTEDİM İZİN VERSEYDİN BÖYLE OLMAYACAKTI ZATEN"
"BAK HALA SAVUNUYO KENDİNİ NORMAL HIZDA GİDİYODUM BEN SİK KAFALI SENİ FAZLA HIZLI GİDEN SENDİN"
"OLABİLİR TAMAM MI ACELEM VARDI NAPAYIM AMA BU YİNE DE CAMDAN DIŞARI ÇIKIP BANA ORTA PARMAK ÇEKMENİ AÇIKLAMAZ"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
rush | jeongcheol
Fanfictiongittiğim sergide onu, lise aşkımı görmemle birlikte altüst olan düzenim yine onunla düzeliyordu. •jeongcheol •14/05/24