8- "Seatfriend"

57 3 0
                                    

Önceki bölüm

"Korkma, benim Charles." Dolabın Açık yerlerinden tam gözlerine yansıyan ışık, onu tanımamı sağlamıştı. Bir şey demeden öylece beklerken odadan ayak sesleri gelmeye başlamıştı. Charles alnını alnıma yaslayınca gözlerimi kapattım. Tanrım, bu şekilde yakalanırsak daha kötü şeyler olabilirdi. Lütfen lütfen...

"S3, nöbeti devralmaya geldim, nerdesin?"

Güvenlik konuşa konuşa gittiğinde derin bir nefes almak istedim ama ağzımı kapayan el buna engel olmuştu. Charles da bunu fark edince elini çekti ve dolabın kapağını açtı. Dolaptan çıkıp birbirimize baktık.

Açıklama yapma gereği hissedince söze başladım, "bir grup geldiğinden kafeyi geç kapattım sonra baktım ki anahtarım yok. Burada unuttuğumu hatırlayınca geldim ama güvenlik beni içeri almadı. Bende gizlice girdim, sesler duyunca da dolaba girdim. Sonrasını biliyorsun işte." Dedim.

Başını sallayıp o da anlatmaya başladı, "Benim konum uzun, kısaca canım sıkıldı ve bende burada simulatöre geldim. Tecrübeli olduğum için ön kapıyı kullanmadım ve bende gizlice girdim. Buradan ses duyunca bakmak için gelmiştim ki güvenliğin sesini duyunca panikleyip kendimi buraya attım."

Charles oldukça yorgun görünüyordu ama bu bir iş yapmışta yorulmuş yorgunluğu değildi. Hayattan bıkmış? Üzerinden yük kalkmış? Bilemiyorum. Ama bu durumda onu bu şekilde bırakamam.

"Anlatmak ister misin?" Camdan dışarıya bakan gözleri bana döndü, "Neyi?"

"Derdini. Yani, her ne olduysa içinde bir savaş veriyor gibisin. Ve anladığım kadarıyla da bu savaş iyi sonuçlanmıyor. Anlatmak istemezsen anlarım, ama anlatırsan da seve seve dinler ve elimden geleni yaparım." Gözlerinden geçen o parıltıları görmüştüm.

"Sen... bunu nasıl anladın?" Dudağımı büzerek omuzlarımı silktim. "Pekâlâ, ama önce yukarı çıkmamız gerek." Deyince bi düşündüm.

Yukarı?

..

Çatıdan bahsediyormuş, bilmem kaç kat merdiven çıktık çünkü gece asansör çalışmıyordu. Charles'la arkadaş bile degilim ben niye sırf derdini dinlemek için bu kadar yoruluyorum tanrım.

Son merdivenlerde kendimi yere bıraktım. Charles kıkırdayıp elini uzattı. "Hadi ama Leo bile çıktı buraları. Son basamaklar."

"Leo kim?" Elinden tutup kalktım. "Köpeğim."

Çatıda da yürüyüp böyle yerde minder yastık olan, küçük bir buzdolabı olan yere geldik. Çok güzeldi burası!

Ben hayranlıkla bakarken Charles "Carlos ve ben yaptık, nasıl?" Dedi.

"Harika."

Oraya oturduk, ben gökyüzünü incelerken bana uzattığı sodayı aldım. Kendine bira almıştı. "İçki içmediğini biliyorum." Dedi. Gülümsedim sadece.
Sessizlik vardı ortamda, onun konuşmasını bekliyordum. Ama o susmaya devam etti. Bu durumda benim sormam gerektiğini anladım.

"Sorun bu sabahla alakalı mı?" Diye sordum. Başını bana çevirip salladı. Başımı eğdim "Özür dilerim, her neye sebebiyet verdiysem."

"Hayır aslında sana teşekkür etmem gerek, Beni kurtarmış oldun."

Anlamayarak kaşlarımı çattım "Nasıl yani?"

"Sindy ile uzun zamandır ayrılmak istiyordum. Ama.." şaşırmıştım. Ayrılmak istiyordu, bunu aslında magazine yansıyan bir kaç şeyden tahmin etmiştim ama gerçek olduğunu düşünmemiştim.

Until I Found You || Charles Leclerc Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin