Bir küçük kız vardı hayatının en güzel günlerini geçiren. Ama o gün. Bir bilinmezlikle atıldı sokağa küçük yaşında. Arkadaşlarım dedikleri gitti yanından.
Güvencesi olan ailesi gitti ve küçük kız sokakta tek başına kaldı. Ne yapacağını bilmeyen, etrafı tanımadığından boş bakışlarla süzdü daracık sokağı. Sonra bir ağlama sesi geldi kulağına. Bir kızın sesi. Sessizce ilerledi sese ve bir varilin arkasında ağlayan kendi yaşlarında bir kızı buldu.
Süzdü kızı. Üstü yırtılmış ve ayakları çıplak bir kızdı. Saçları dağılmış bir haldeydi . Kızın korktuğunu anlayınca yanına ilişti ve ona sarıldı. İkisi de birbirine sarılıp ağlamaya başladılar. Birbirini daha hiç tanımayan kişiler terkedildiklerinde ağlayacak bir omuz buldular.
Küçük yaşlarına rağmen birbirlerinin göz yaşlarını durdurup yaralarını sarmayı bildiler. Günlerce birbirlerinden başka kimseyle konuşmadılar. Günlerce boş bir dükkanda saklandılar. Gerçi o boş ve harabe olan yerden kim geçerdi ki. Dükkanın içindeyken bir erkek çocuk geldi. Küçük kızlar savunma amaçlı yanlarında ne varsa eline alıp karşılarındaki çocuğa baktılar. Onlardan büyüktü.
Onunla tanıştılar. Üçlü oldular. Artık yanlarındaki erkek çocuğa abi sıfatını takıp rahat dolaşabilmeye başladılar sokakta. Bir gün yine sokakta dururlarken dövülen bir erkek çocuğu gördüler.
Gidip kurtarmaya çalıştılar. Çocuğu güç bela kurtardıklarında zarar gelmeyeceğini bilerek aldılar yanlarına onu da.
Bu sefer onlar değil bir çocuk onları buldu. Ağlamaktan gözleri kızarmış bir çocuktu. Yalvardı onlara. Tek kalmak istemiyordu. Anlayışlıydı diğerleri aldılar onu da gruplarına. Sonra bir kişi daha katıldı aralarına . Küçük kızın abisi . Ailesi atmıştı küçük kardeşinden sonra.
Küçücük çocuklar artık altılı oluşturmuştu . Birbirlerine bağlanıp kardeş oldular. Ve büyüdüklerinde onlar korkulan çete olacak ve isimleri GÖLGE olacaktı. Ama bu yolda birisini kaybettiler. Hem de kötü bir şekilde.
Alev Deren Üstün
Önümdeki ekmek parçasını kemiriyordum. Artık ne kadar yettiyse. Yanımda sağ tarafımda emel sol tarafımda akın oturuyordu. Karşımda ise Barçın ve Aziz oturuyordu.
Onlara göz gezdirdim ve hepsine dikkatlice baktım. Barçın yirmi beş yaşındaydı. Bizi koruma çabaları için gece gündüz spor yapıp iri cüsseli birisi olmuştu. Küçüklüğümüzdeki gibi yine abimiz gibiydi.
Emele baktım. Yirmi iki yaşında yemek yiyememekten zayıflamıştı. Ama yine aynı neşesi aynı duygusallığı duruyordu. Hiç değişmeyen kişilerden birisi ise emeldi.
Azize baktım. Yirmi dört yaşına gelmişti. Oda iri cüsseli birisiydi. Aramızda ana şaklabanımızdı. Ne zaman moralimiz düşük olsa yardımımıza koşar ne kadar öğrendiği espri varsa bize yapardı.
Akın mı? ah akın aramızda en çok duygusalımız. İnsan onun ağlamasına görünce en soğuk insan bile ağlardı neye ağladığını bilmeden. Ama ona dövüş öğretene kadar canımız çıkmıştı. Biz öğretirken dediği cümleler " ben nasıl dövüş öğreneyim?, ben bir insana vuramam, sizde dövüş yapmayın. Niye el alemin canını yakıyorsunuz" falan filan. Biz yine de bir şekilde öğretmiştik.
Ben ise yirmi iki yaşına girdi. Grubun lideriyim. Cesur seçti. Cesur bizim köpeğimiz. Sokakta bulmuştuk onu da. Barçının "seç bakalım kim liderimiz olsun?" diye sorması ile cesurun bana bakan gözleri ateş gibi yanıp bana koşmuştu ve bu sayede grubun lideri olmuştum.
Aramızda kaybettiğimi kişiden sonra daha kötü bir ruh haline bürünmüştüm. Düşmanlarımı umursamadan öldüren ve yaralayan biri olmuştum. Nasıl ki benim canımı yaktılarsa onlarınkinde yakmalıydım. İçimdeki ateş sönene kadar.
Akın bağırarak "ay yeto kalkın dolaşalım" dedi . Onun bu haline gülümsedim. Yerinde duramayan biriydi.
"ben regliyim vallahi şuradan şuraya adım attıramazsınız "dedi ve oturduğu yerde yayıldı emel.
"tek kalmasın siz dolaşın ben buradayım " dedi aziz ellerini birbirine çarparak. Niye durduğunu hepimiz biliyorduk.
Emel özel günlerinde ağlayan ve sinir krizleri geçiren birisi olduğunda aziz bundan zevk alıyordu ve ağzına gelen bütün şakaları yapıyordu. Hay şakalarda güzel değil ki.
"tamam hadi gidelim" dedim ve ayak ucumda yatan cesurla birlikte kalktım. Barçın ve akında arkamdan geldiler. Bir sokak sonra barçın sessizliği bozup "sence şu adamı bir dövsek mi?" dedi. Bana aşık olan kişilik .
Hay tip yok bende. Olsa neyse. Ayrıca evlilikmiş, sevgiliymiş bana göre işler değil. Benim kendime hayrım yok. Zar zor hayattayım bide sevgilimi çekecem? Bana ters kardeşim. "yok bir iki güne başka kızlara gider o " dedim ve önüme döndüm.
Cesurun başına elim attım ve sevdim." oğlum" dedim başına öpücükler kondurarak.
Herhalde benim en çok sevdiği cesurdu. Bir çok defa kaçırılmış ve bizi sürekli ya cesur kurtarıyordu yada bizi kaçıranlar bizi güçsüz zannedip ipleri gevşek bırakıp ceplerimizdeki nerdeyse on tane olan çakıları almıyorlardı. Kısacası bizi adam gibi kaçıran yok. Olsa sevinecem yeminle. Az aksiyon lazım bana.
Arkamdan bir anda tutulan bezle gözlerim kapanmaya başladı. Hay amq benim dualar bu kadar hızlı tutar mıydı? son gördüğüm barçının "alev!!!" diye bağırışıydı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SUİKASTÇILAR
Teen FictionBeş tane sokakta büyüyen gençler. Herkesten bağımsız yaşayan, yaralı çocuklar. Onları evleri değil sokaklar kucak açmıştı. Göz yaşı dökmemeyi, kimseye güvenmemeyi öğrendiler. Bir gün kaçırıldılar yada onlar öyle zannetti. Çünkü neyin içine düştükler...