squirt yapabildiğimi öğrenmemiz biraz zaman almıştı.
hyunjin beni pek parmaklamazdı, sikmek daha çok tercihiydi. zaten beni siktiğinde kendimden geçirttiği için sonrasında bayılıp kalıyordum. dışarda bir yerde ellemesine de ben izin vermediğimden elinden şekeri alınmış çocuklar gibi mızmızca suspus otururdu yanımda.
sunumumdan sonra, dediği gibi beni oldukça güzel bir yere öğle yemeğine götürmüş, sonrasında da AVM dolanıyoruz ayağına bana mücevher bir bileklik almıştı. bana bir şeyler almak hayattaki en çok sevdiği şeylerden biriydi sanırım, onun aldığı şeyleri kullandığımı gördüğünde şapşal şapşal sırıtırdı çünkü.
o günden birkaç hafta sonrası, beni randevuya götürdüğü yerde havadan sudan konuşurken birden pat diye benden annesine bahsettiğini ve annesinin benimle tanışmak istediğini söylemişti.
şokumla birlikte ağzımdaki yemeği yutamadığımdan şarabımdan bir yudum almış ve kızarmış yanaklarımla dönmüştüm ona. ne demek annesine benden bahsetmişti?
"nası yani? nasıl bahsettin ne dedin? hyunnie ben utanırım!"
ellerimle yüzümü kapatmama karşın kahkaha atmış ve bileklerimden tutarak yüzümden çekmişti. bana öyle çok sevimli ve aşık aşık bakıyordu ki nasıl hayır diyebilirdim ona karşın?
"biliyorlardı zaten sevgilimin olduğunu, bende geçen gün seni anlattım işte. annem de tanışmak istedi- dur hemen telaş yapma öyle. babam zaten amerika'da, annem de buraya işim var ayağına seninle tanışmak için geldi. bizi yemeğe davet ediyor"
"ay bir de benimle tanışmak için oradan buraya mı geldi, vallahi bayılacağım şuracığa"
elimi alnıma koyup bayılma taklidi yapmamla hyunjin kıkırdamış ve şarabından yudumlamıştı. bende şimdiden ne giyeceğim derdine düşmüştüm.
"hem oradaki odamı gösteririm sana"
hyunjin'in göz kırpmasıyla kıkırdayıp göz devirmiştim. bu salak oğlan yine sikine sahip çıkamaz beni aile evinde bile bayıltırdı.
***
birkaç gün geçmişti yemeğimizin üzerinden ve annesiyle tanışacağımız gün gelip çatmıştı. haftasonunu komple orada geçirecektik. bu yüzden beraber ufak bir çanta hazırlamıştık kendimize.
evlerinin biraz şehir dışında kaldığını söylemişti, yol biraz uzun sürermiş, öyle demişti. bu yüzden her ne kadar annesinin sorun etmeyeceğini, ne giyersem beğeneceğini söyleyip eşofman giymemi söylese bile ben dinlemeyip chanel takımımı giymiştim. annesine bıraktığım ilk izlenim mükemmel olmalıydı ki biliyordum, annesi sosyete hayatının önemli isimlerinden biriydi.
daha yirmi yaşıma bile basmamıştım o zamanlar, on dokuzumun ortalarındaydım ve kayınvalidemle tanışacaktım. üzerimdeki gerginlik her şeyden daha fazlaydı.
bir-iki saatlik yolun sonunda evlerine varmıştık. evlerinin neden şehir dışında olduğunu şimdi anlıyordum, resmen villada yaşıyorlardı çünkü.
hyunjin'le geçmişlerimiz çok farklıydı, o böyle bir zenginlik içinde büyüyüp istediği her şey elinin altındayken, ben ise okuduğumuz üniversiteyi kazanabilmek için dişimi tırnağıma takmıştım. şimdi düşününce, ben onun hayatına çok kolay adapte olabilmiştim, ama o benimkine asla olamazdı. o, yokluk nedir bilmezdi. bilmesindi de zaten, her şey istediği gibi olsun biricik sevgilimin.
annesi kapıda karşıladı bizi, biraz kısa boylu, oldukça tatlı bir kadındı. geç geldiğimiz için bizi hemen sofraya oturttudu. kendisi yapmış yemekleri de, evde sadece üçümüz vardık.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
like crazy
Fanfichyunjin'le ilişkisinin mükemmel gittiğini düşünen felix'in düşünceleri, hyunjin'in ev arkadaşları yüzünden altüst olur. | main hyunlix, side minchan, felix×hyunjin×minho×chan | [minific] girl!lix