ÜNİVERSİTEYE YENİ BAŞLAYIP ANNESİNİ KAYBEDİNCE ŞEHİR DEĞİŞTİREN ANCAK ÇIKILMASI ZOR BİR YOLA GİREN HELİN'İN HİKÂYESİ
OLDUKÇA SÜRÜKLEYİCİ, MERAKLA SIKILMADAN OKUYACAĞINIZ BİR HİKAYEDİR, BENCE HİKAYEME BİR ŞANS VERMELİSİNİZ❣️
Daha 1 saat olmasına rağmen oldukça özlemişti annesini. Kazılan mezarına bakıyordu öylece... Annesi eski sevgilisi yüzünden intihar etmişti. bırakmıyordu peşini, nereye giderse gitsin hep tenha bir sokakta sıkıştırıp tehdit ediyordu.
Annesi ne kadar bağırırsa bağırsın o tenha sokaklarda kimse onu duymuyordu, insanlardan bazıları duysa da kimse belaya bulaşmamak için sesini çıkartamıyordu. Kim akşam evine sakince dönmek yerine başkası için başını belaya sokardı ki? En sonunda pes edip öylece adamın yüzüne bakarak dediklerini dinliyordu. Artık ona karşılık verecek hali kalmamıştı... Adam bağırarak şunları söylüyordu;
-Benimle barışacaksın!! Gebertirim seni anladın mı?! Hayatıma girip öylece defolup gidemezsin. Peşini bırakacağımı mı sandın sen?!
Bunu annesi bizzat Helin'e kendisi anlatmıştı. Helin defalarca polisi arayalım dese de annesi istemedi, çünkü öyle bir şey yaparsa o adamın bir şekilde onlara zarar vereceğini biliyordu. Bu yaşananlar Helin'in aklına geldikçe daha çok sinirlenmeye başladı. Bir tarafta gözlerinin önünde mezara gömülen annesi, bir tarafta gözünü intikam bürüyen Helin, bir tarafta ise gideceği üniversite hayalleri vardı. Ne yapacaktı şimdi? O evde her yerde annesiyle olan anıları ile nasıl yaşayacaktı? Keşke babası olsaydı... Ancak babası da küçük yaşta bırakıp gitmişti onları. Bir daha da haber alamamışlardı. 2.30 saat sonra herkes dağıldı, zaten olan bu değil miydi? Yakınları ağlar, sızlar evlerine dönerdi 3 saat sonra yavaş yavaş gidenin geri gelmeyeceğini anlayarak birbirlerini teselli ederlerdi. 1 hafta sonra yavaş yavaş eskisi gibi olmaya başlarlar, ancak akıllarına geldikçe üzülürlerdi. 1 ay sonra ise unutur, eskisi gibi yaşamaya devam ederlerdi.
Akşama doğru herkes gitti, bir tek Helin kaldı. 1.30 saat aralıksız ağlamıştı, Yavaş yavaş o da evine gitmeye başladı. Mezarlıktan çıkıp ağlaya ağlaya tekrar evine gitti. Eve vardığında annesinin intihar etmeden önce yaptığı yemek duruyordu dolapta. En sevdiği yemeği yapmıştı, yemeği aldı ve 5 dakika ocağa koyup ısıttı. Artık ağlamıyordu, annesi aklına geldikçe hem yemek yiyip hem de garip bir şekilde delirmiş gibi gülüyordu. Yedikten sonra tabak ve kaşığını hızlıca bulaşık makinesine attı. İçinde bir korku vardı, ya o adam gelip Helin'e zarar vermeye çalışsaydı?
Helin bütün düşüncelerini bir kenara atarak ders çalışmaya başladı, annesi hemşire olmasını istiyordu. Çok çalışıp hemşire olacaktı, kararlıydı buna. Gece 11:00'e kadar ders çalıştı. Uykusu geldiği için uyuyacaktı artık. Ama önce önlemini alması gerekiyordu, her an o adam gelip ona zarar vermeye çalışabilirdi. Odasının kapısını kilitledi, yatağının baş ucuna kırdığı sandalyenin ayağını koydu ve başını yastığa koyar koymaz uykuya daldı. Gece 02:00 sularında kapı tıkırtısı duydu ve hemen korkuyla uyandı. Evin alt katından ayak sesleri gelmeye başladı, giren kişinin o adam olduğunu düşünüyordu ve yanlış da düşünmüyordu. Adam oldukça acemi bir şekilde hızlı hızlı yürüyordu, Helin'in duymaması imkansızdı. Odasından çıkmadı, kapının önünde öylece durup olan biteni dinliyordu, o korkuyla polisi aramak da aklına gelmemişti. Adam Helin'in kapısının önünde durdu ve hızlı hızlı kapıyı çalıp, aynı anda da Helin'e bağırmaya başlamıştı. Helin yüksek seslerden korkuyordu, küçükken bir mahalle kavgasının ortasında kalmıştı, kavga ve gürültü sesleri onda travma yaratmıştı. Helin bağırmaya başladı, ne yaptığını bilmiyordu ve o şokla adam daha fazla kapıyı çalıp bağırmasın diye kapıyı açtı. Kapı açıldığı anda adam içeri daldı ve Helin'e bakıp;
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LABİRENT
AcciónÜniversite'ye yeni başlayan Helin tek varlığı olan annesini kaybeder ve Kocaeli'den İstanbul'a taşınır. 22 yaşındaki Helin taşındıktan 1 ay sonra labirent gibi çıkılması zor bir yola girer. 2 katlı evinin alt katında her gece sesler geliyordur, anca...