1.Bölüm

444 79 10
                                    


Medyada Dean Dwight..

Sağanak yağmur arabanın camından baktığı ,yolun kenarındaki ağaçları görmesini engelliyor ve oyununu oynamasını zorlaştırıyordu. Beyninde canlandırdığı bitmek tükenmek bilmeyen ipliği ağaçların arasına sarıyordu. Bir ileri, bir geri, bir ileri, bir geri... Ağaçların bir sağından bir solundan,... Küçüklüğünden beri ne zaman seyahate çıksa bu oyunu oynardı. Genelede bu oyunu oynamak kafasını dağıtmasına yardımcı olurdu. Ama bu küçük oyun bile hakime olan kızgınlığını geçirememişti. Nasıl ona küçük diyebilirdi? Tamam ailesi kayıp olabilirdi. Ama o anne ve babasının yaşadığını biliyordu. Biliyordu işte. İçinden bir ses sürekli ailesinin yaşadığını söylüyordu. Ama malesef bunu hakime kanıtlayamazdı. 16 yaşındaydı. Kendi başının çaresine bakabilirdi. Ailesinden kalan köşkte yaşar, babasından kalan gelirlede pekala hayatını iyi kötü idare edebilirdi. Ama hakim evi, henüz annesi ve babası bulunamadığı için mühürletmişti. Anne ve babası ölmeden önce seçtikleri 'Vasi'sinde kalacaktı. 18 yaşına gelene kadar ailesinin bütün mal varlığı "Vasi"'nindi. Bütün anıları o evdeydi. Ve bir an önce 18 olabilmek için dua etti.

"Merak etme Matt. Vasin oldukça iyi biri. Üstelik çok genç. İyi anlaşacağınızı umuyorum." diyerek sessizliği bozdu arabayı kullanan avukat.

"Vasi benim umrumda değil. Benim tek derdim bir an önce 18 olmak ve kendi başımın çaresine bakmak," dedi sert bir şekilde .
Avukat hiçbir şey söylemedi. Sadece arabayı kullanmaya devam etti. Artık düzgün asfaltlı yoldan çıkmış, taşlık yolda sarsıla sarsıla yolculuklarına devam ediyorlardı. En sonunda devasa duvarlarla çevrili bir malikanenin önünde durdular. Oldukça garip bir sarmaşık duvarları tamamiyle kaplamıştı. Sarmaşık, büyük dikenlere ve dikenlerin uçlarinda ise meyveye benzeyen iri toplar sahipti. Bahçenin bakımsız olduğu her halinden belliydi. Bahçe kapısınıda aynı şekilde sarmaşıklar sarmıştı. Yağmur dinmişti. Avukat devasa bahçe kapısını açmak için arabadan inmeye yeltensede kapı kendiliğinden açıldı. Arabayla bahçeye girdiler. Bahçe oldukça genişti. Bahçenin ortasında bozuk olduğu her halinden belli olan bir süs havuzu vardı. Malikanenin girişinde oldukça genç bir adam duruyordu. Yaşı en fazla 30'di. Herhalde Vasinin oğlu diye düşündü. Avukat arabadan indi. Arka bagajdan Matt'in bavulunu indirdi. Bahçe kapısından başlayan, bahçenin ortasından geçen taş kaplamalı yol, dev malikanenin giriş kapısında son buluyordu.

"Vasinle tanış Matt."

Vasi mi? Bu kadar genç mi? Avukat Vasi'nin genç olduğunu söylemişti. Ama Matt, bu kadar genç olabileceğini hiç düşünmemişti. Anne ve babası nasıl olurda bu kadar genç birine onu emanet edebilirlerdi? Oysa ki ailesi Matt'e o kadar düşkünlerdi ki, o küçkken hiç bir bakıcıya güvenemezlerdi. O yüzden bir işleri olduğu zaman, ya Matt'i de yanlarıda götürürlerdi, ya da kendileride gitmezlerdi. O yüzden ailesinin onu, bu kadar genç birine emanet etmesi garip gelmişti.

"Matt, bu Dean Dwight. Artık senin herşeyinle o ilgilenicek. Hadi içeri geç," dedi avukat bir an önce başından savmak istercesine.

"Öncelikle sizden veraset işlemleri için bir imza almam gerek."

"Tabi ki," dedi oldukça tok ve yetişkin sesiyle. Kağıdı imzaladı. Avukatla vedalaştı ve Matt 'in bavulunu içeriye aldıktan sonra kapıyı usulca kapattı.

Giriş oldukça büyük ve ferahtı. Gözü tavanları aşırı yüksek olan girişteki süs havuzuna takıldı. Tam olarak köşeye yerleştirilen bu havuz, duvarlardan gelen başlıklardan akan suyla doluyordu.

"Evet Matt. Ben Dean. Anne ve babanın kaybolmasına gerçekten çok üzüldüm. Bence hala hayattalar ama sonuçta hakim buna inanmıyor.Keşke bu olaylar yaşanmadan tanışabilseydik. Değil mi? Odan ikinci katta. Gel sana odanı gösteriyim."

Dean'ın dedikleri Matt'in ilgisini çekti. Sonunda anne ve babasının yaşadığına inanan biri daha vardı. Dean'ı takip etmeye başladı. Duvarlar oldukça eski gözüküyordu. İç karartıcı renklerdeki duvar kağıtları artık yılların etkisiyle yıpranmaya ve soyulmaya başlamıştı. Merdivenlerde attığı her bir adım evin ne kadar eski olduğunu daha da kanıtlıyordu. Basamakların gıcırtısı insanını rahatsız ediyordu. Bazı basamaklarda hiç ses çıkmıyor bazılarında ise insanın kulağını deliyordu. Nihayet basamaklar bitmiş, üs kata çıkmışlardı. Bavulu zaten ağırdı. Birde merdivenler eklenince, canı sıkılmıştı. Saymıştı. Tamı tamına 63 basamak.

"Odan burası," diyerek kapıyı işaret etti vasi.

Matt kapıyı açtı. Odanın tavanları yüksek olduğu için oda oldukça ferahtı. Evin diğer bölümleri ile odanın içi çok farklıydı. Duvarlar maviydi. En sevdiği renkti mavi. Ona gökyüzünü hatırlatıyordu. Sağ köşede yerden tavana kadar uzanan bir pencere vardı. Pencerenin yanında ise kalın perde duruyordu. Yerdeki halı ise nerdeyse zeminin çeyreğini bile kaplayamayacak kadar küçüktü. Halının bir ucu ise yatağın ayaklarına dayandırılmıştı. Koyu lacivert örtülü bu yatak çift kişilikti. Tam istediği gibi. Uykusunda sürekli dönüp durduğu için tek kişilik yatakta yatamaz sık sık düşerdi. Anne ve babası çözümü, çift kişilik yatak almakta bulmuşlardı.

"Güzel seçim," dedi vasi duvarlara bakarak."

"Efendim? Bir şey mi dediniz?"

"Hayır. Ben kendi kendime konuşuyordum," dedi gülümseyerek. Sen eşyalarını yerleştir sonra akşam yemeği için aşağıya inersin, dedi ve çıktı. Tuhaftı. Ve şaşırmakla beraber sevinmişti.bu evde çok fazla yabancılık çekmeyecekti. Odadaki herşey zevkine uygundu. Eşyalarını yerleştirmek için dolabı açtığında şaşkınlığı daha da arttı. Dolap yepyeni kıyafetlerle doluydu. Bir tişörtün koluna iğneyle tutturulmuş kağıtta:

"Bu giysiler senin için Matt. Umarım beğenirsin."

"-Dean-"

yazılıydı. Kıyafetlerin bedenlerin Matt'in bedeniyle aynıydı. İçi yepyeni kıyafetlerle dolu selvi ağacından yapılmış dolabın kapaklarını kapattı ve aşağıya inmek için odadan çıktı. Dolabın selvi ağacı olduğunu odaya yaydığı kokudan anlamıştı. Ama odadaki en ilgi çekici şey kokulu dolap değildi. Giriştekinden cok daha küçük, odanın köşesinde duran küçük bir havuz vardi. Aynı girişteki gibi duvardaki köşelerden akan suyla şıkırdıyordu. Evin içindeki süs havuzlarının nedenini oldukça merak etti. Yemekte Dean'e sormak için odadan çıktı ve merdivenlere yöneldi.

Nasıl olabilirdi? 42 basamak mı? Ama az önce 63'tü. Bu evde bir gariplik vardı sanki. Ama eve yeni taşındıği için garipsediğini düşündü. Mutfağa yöneldi. Evi dolduran nefis yemek kokuları mutfağı bulmasını kolaylaştırmıştı. İçerideki sofra göz kamaştırıcıydı. Sofranın üzerinde lazanya, pizza, spagetti, suffle ve daha birçok Matt'in sevdiği yemekle doluydu.

"Otursana," dedi. Ve Matt'in oturması için bir sandalye çekti. Matt hiç düşünmeden sofraya oturdu.

"Bay Dwight sofra ne kadar g... ."

"Lütfen. Bana Dean de."

"Peki Dean. Sofra ne kadar güzel olsada aklıma takılan bazı sorular var."

"Peki. Sormaya başla bakalım."

Herkese selam. Öncelikle kitabımı okuyan herkese çok teşekküt ederim. Eğer kitapla ilgili merak ettiğiniz bir yer olursa mesaj atabilirsiniz. Yorumlarınız benim için çok önemli. Yorumlarınızı bekliyorum...

VAMPİR VARİSHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin