Shotaro öğle yemeği için hazırladığı sandviçi ve meyve suyunu çantasına attıktan sonra uyuyan dayısını uyandırmadan evden çıkmıştı.
Bugün Yuta'nın izin günü olduğundan onu rahatsız etmek istemiyor, dinlenmesini istiyordu. Kulaklıklarını takarak okula doğru yürürken bugün ne yapacağını düşünüyordu.
İlk olarak tabii ki derslere girecekti, bugün hava iyi olduğundan yemeğini arkadaşlarıyla bahçede yiyecek, derslerden sonra ise yüksek ihtimalle gidecekti.
Ekim güzel geçiyordu onun için, haftaya sınavlar başlayacaktı ondan sonra okulun Kasım kutlaması vardı.
Tek sorunu Jung Sungchan'dı. Geçen hafta maç öncesinde Shotaro'ya ettiği teklifin üstünden bir hafta geçmişti ve o konu bir daha açılmamıştı aralarında, Sungchan'ın bunu unuttuğunu düşünmüyordu, sonuçta kendisinden hoşlanıyordu bu çocuk.
''Off.'' Diyerek saçlarını alnından geriye itti ve okulun bahçesine girdi. Telefonunu çıkarıp hemen arkadaşlarına nerede olduklarını soran bir mesaj attı.
Kenarda durmuş telefonuna odaklanmışken karşısında duran Sungchan ile telefonunu cebine atıp ona gülümsedi. "Günaydın."
"Günaydın, naber?" Sungchan da ona gülümseyerek karşılık vermişti.
"İyidir, senden naber?"
"Ben de iyiyim. Yarın bir işin var mı?" Sungchan'ın sorusuyla Shotaro bir işi olmasa bile biraz düşünüyormuş gibi yapmıştı.
"Sanırım yok, neden sordun?"
Sungchan omuz silkmiş, "Randevuya çıkacaktık, unutmadın değil mi?'' diye meraklı gözlerle ona bakmıştı, Shotaro buna karşılık ''Unutmamıştım da gün belirtmemiştin.'' demişti.
Sungchan kafasını sallayarak ''Pardon, özür dilerim. Seni yarın öğlen evinden alırım.'' demiş Shotaro'nun da kabul etmesinin ardından birlikte havadan sudan konuşarak sınıfa yürümüşlerdi. Sungchan, Shotaro'nun dün gördüğü yavru kediyi heyecanla anlatmasını ilgiyle, hafif bir gülümsemeyle dinlerken bir yandan da onun bugün daha bir güzel olduğunu düşünüyordu.
Shotaro alnına gelen saçlarını onun aldığı tokayla engellemiş, üstüne ise gri hırka içine baskısız beyaz bir üst giymişti. Aslında oldukça sade bir görüntüydü ama Sungchan aşıktı bir kere, ona Shotaro çuval giyse bile dünya güzeli görünürdü.
''Sungchan, Sungchan?'' Shotaro yüzüne bakarken dalmış Sungchan'a adıyla seslenerek onun silkelenip odağını tekrar kazanmasını sağlarken midesindeki kelebeklerin freestyle dans partisini durdurmaya çalışıyordu, Sungchan iyice onu şapşallaştırıyordu.
''Efendim?''
''Benim sınıfıma geldik.'' Shotaro'nun dediği üzerine Sugnchan aydınlanma yaşarken ''Haa, tamam o zaman sen içeri gir ben de gideyim.'' demiş, Shotaro sınıfa girip sırasına oturup ona gitmesi için işaret edene kadar sınıfın girişinde beklemişti.
''Love böyle bir şey mi tanrım?'' Sohee onunla dalga geçmek için yerinden kalkıp ona doğru gelirken sınıfın da tüm bakışları ona dönmüştü.
''Kaptan ile sevgili misiniz?'' Jeongin arkasına dönüp merakla sorduğu soruya daha Shotaro cevap vermeden başına üşüşen arkadaşları cevap vermişti.
Sunoo ve Gyuvin onaylarken, Anton sessiz kalmış, Wonbin, ''Yolu yakındır.'' demiş, Sohee ise ima ile Jeongin'e bakarak ''Asıl sen ve Hyunjin ne iş kaşar, onu açıkla.'' dediğinde ''Off Sohee!'' diyerek önüne dönmüştü Jeongin.
Sunoo sıra arkadaşına dönmüş, ''Sınıfa kadar bırakmalar da başlamış, yakında olursunuz siz.'' diyerek gülümsemişti.
''Deneyimli adam konuştu.'' Sohee bu sefer de Sunoo'ya takılırken Shotaro ''Biz Sungchan'la yarın randevuya çıkacağız.'' diyerek ortaya bombayı salmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
siren, sungtaro.
Dla nastolatkówsungchan haklısınız aslında neden aptal gibi bir kenarda hislerimle savaşyorum ki iki senedir yeter lan benim de bir sınırım var görürsünüz yakalayacağım onu bir köşede yapışacağım dudağına diyeceğim ki aşığım sana oğlum ölüyorum bitiyorum senin iç...