FAYLAL

69 11 10
                                    

Bedenen yanlarında olsa da, ruhu hiçbir an onlara dokunmamış, varlığını hissettirememiş bir baba tarafından unutulmuş çocuklarına.

F1'e.

FAYLAL

⚜️

🎼The Neigbourhood - Daddy Issues

Yetim kalmak için babanızın ölmesi gerekmez; eğer elini sizi düştüğünüz yerden kaldırmak için uzatmak yerine, tam aksine o düşüşe yön veren ağır bir tokadı yanağınıza savuruyorsa, varlığı sadece gölgeler arasında kalmış bir babanın çocukları olarak zaten çoktan yetim bırakılmışsınızdır.

Hayatın, korkunun sona erdiği yerde başladığına inanırdı insanlar. Fakat onun yaşamı, henüz çocukken onu yetim bırakmış bir babanın elinin, küçük yüzüne kalktığı o anda, sarsıcı bir başlangıçla adım atmıştı. Eskiden en ufak bir tokatla gözleri dolan, gözyaşları kolayca süzülen o minik kız, artık çok geride kalmıştı. Şimdi ise bambaşka biriydi; suyun altında boğulacak gibi olduğunda dahi direnç gösteriyor, parmakları acıyla kavrulsa da, nefesi kesilecek kadar boğazı sıkılsa da, en ufak bir sitem dahi dudaklarından dökülmüyordu. Gözlerinde çocukluğundan çok uzak, kendine dair bir kabullenişin ağır izleri vardı; güç, acıya rağmen sessiz kalabilmenin gücüydü onunki.

Ölürken bile susuyordu, lal olmuştu.

Tazecik Lâl bir güldü o,
Koparıp ellerine aldılar.
Saklama niyeti yerine,
Parçalama niyeti olanlar.

Parçalanırken bile suskunluğun kalesine sığınırdı,
Önünde karanlık yollardan bir hayat uzanır,
Sırtında ise babasının yankısı, ağırlığıyla taşırdı.

Yükün ağırlığı altında ezilen omuzları sessizce haykırırken, ne bir damla gözyaşı gözlerinden süzülüyordu ne de bir ses teli o derin acıyı dile getirebiliyordu. Erken kırılmış bir ruhun ağırlığını taşıyan o narin beden, dudaklarına düz ve donuk bir çizgi çekerdi, adeta zarif bir fırçanın soğukkanlılığıyla. Aynı fırça, kaşlarının ortasında bir yumru misali durmuş duyguları bastırır, her bir acıyı sessiz bir sabırla içten içe mühürlerdi. Gözlerindeki o katı sessizlik, ruhunda sakladığı çığlıkların yerini alır, bakışlarında hüzünle büyüyen bir bilgelik saklanırdı.

Her pişmanlık kazanılmış bir tecrübeydi.

Tek pişmanlığı bir kelimesini dahi hak etmeyen babasına belki anlar diye onlarca cümle sarf etmekti.

Oysa ki babasının tek isteği mükkemmellikti ancak insan defalarca ne yaparsa odur. Bu yüzden mükemmellik bir eylem değil, alışkanlıktır.

Bazı şeyler vardır ki kalbinizi lime lime eder, ruhunuzu ince ince parçalar, zihninizi bitap düşürür ama gözlerinizi açar. Öyle bir göz açıklığı ki, kalbi ne kadar yaralayabiliyorsa o kadar yaralı, ruhu ne kadar ufalayabiliyorsa o kadar darmadağın, zihni ne kadar tüketebiliyorsa o kadar yorgun bırakır. Artık o göz açıklığı, hayata bakarken farkına vardığınız her şeyle kalbinizde derin çatlaklar, ruhunuzda sessiz yarıklar ve zihninizde ağır bir yorgunluk taşır.

Bu pişmanlık, açılan gözlerinin getirdiği yükle omuzlarına ağır bir gölge gibi çökmüştü; her farkındalık, ona güçle beraber hırs, kırgınlık ve bir dizi ağır gerçeği de taşıtmıştı. Ellerindeki derin yaralar, bedenindeki morluklar, kalbinde kimsenin göremediği o görünmez kırıklar, hepsi bu acı dolu farkındalığın izleriydi. Artık omuzlarında yalnızca geçmişin değil, gözlerini açtığı her gerçeğin ağır birikintisini taşıyordu.

O, eksik parçaları bir türlü yerine oturmayan bozuk bir yapboz gibiydi; artık ne tamamdı ne de bir amaca hizmet ediyordu. Gereksiz, fazla, ağır ve bomboş bir yükten ibaretti. Belki ruhuydu böyle hisseden, belki zihni, belki de yalnızca kalbi; ama kanaatine göre tümüydü, hepsi aynı derin boşlukla doluydu. Hayatındaki varlığının tek kuruşluk bir kazancı bile yoktu; zararı dahi değer taşımayan, yalnızca boş bir ağırlıktı.

Kalbi her geçen gün sadece yaşamsal faaliyetlerini yerine getirebilmek için durmadan kan pompalayan bir makinaya dönüşüyordu. Bu sessiz dönüşüm ona güç veriyor, sessiz bir intikam almasını sağlıyordu.

Sessiz intikam asil bir intikamdır.

Lal'dir.

Zariftir.

O asil bir intikam, Lal bir dil, zarif bir dokunuştu.

Bir dokunuş ne kadar lal, ne kadar asil ise etkisi o kadar acıdır.

O ise en acı etki olmak için çabalayan o zarif dokunuş olacaktı.

O zarif dokunuş olabilmek için önce lal olmayı bilip o sessiz acıyı hissettirmeliydi.

Acı lal, O ise Arya Lâl Atalay'dı.

Arya, naif, zeki ve babasının mükemmellik kalıplarına uymak için didinen, medyanın "parlayan iş adamı" Sait Atalay'ın idealize edilmiş kızı olarak biliniyordu. Zarif ama kırılgan bir cam gibi, herkesin gözünde babasının gurur kaynağı olan Arya Atalay'dı.

Diğer yanda Lâl vardı; tanıyanların bile ondan kaçındığı, kimsenin tanımak istemeyeceği, motor pistlerinde rakip tanımayan, asfaltı ağlatan ve gölgesi bile korku yayan bir efsane. Sertliği ve sınır tanımazlığıyla ringlerin kraliçesi olan Lâl, görünmez bir güçle hüküm sürüyordu.

Ancak herkesin tanışmak için can attığı Arya, aslında kimsenin karşısına almak istemeyeceği Lâl'den başkası değildi. Arya ve Lâl, birbirinden uçurumlarla ayrılmış iki farklı kimlik gibi görünse de, Arya'nın iç dünyası hep dengede kalırdı; ne babasının gururla sergilediği o mükemmel oyuncak bebek Arya'ya tam anlamıyla teslim olurdu, ne de ringlerin ve pistlerin korkusuz kraliçesi Lâl'in kendisini tamamen ele geçirmesine izin verirdi. O, iki uç noktanın tam ortasında, ikisine de meydan okuyan bir çizgide duruyordu.

Arya Lâl, nötr'dü.

Çünkü şimdiye kadar ne bir ölüm ile karşı karşıya kalmış ne de aşık olmuştu.

Çünkü sadece aşk ve ölüm her şeyi değiştirirdi.

⚜️

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Nov 10 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

FayLalHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin